BOZUK ÇEŞME

Bayramları çok seven ve “her gün bayram olsa” diyen Nasreddin Hoca, mübarek kurban bayramına tekrar kavuşmanın sevinci içindeydi.

Arefe günü akraba, tanıdık ve sevdiklerinin kabirlerini ziyaret edip başlarında Fatiha okudu. 

Bayram sabahı erkenden kalktı. Abdestini alıp en yeni elbisesini giydi. Güzel kokular sürünüp bayram namazını Ulu Cami'de kılmak üzere evden çıktı. Sabahın erken vakti olduğu için yollar, sokaklar tenhaydı. 

Hoca sık ağaçlıklı kuytu bir yerden geçiyordu. Kenardaki çeşmeyi görünce adımlarını yavaşlattı. İçi yanıyor gibiydi. Şuradan buz gibi bir su içip de öyle gideyim diyerek çeşmeye yaklaştı. Çeşmenin kurnası bozulduğu için ağaç dalından borusuna göre bir kazık düzüp onunla sıkıca tıkamışlardı. Hoca tıkacı sağa sola çevire çevire borudan zor çıkardı. Tıkacın çıkmasıyla beraber su yaydan çıkan ok hızıyla  fiskıye gibi Hocanın üstüne püskürüp dizinden yukarısını göbeğine kadar ıslattı.

Hoca, su içmeği filan unutup şöyle önüne bir baktı. Camie gidiyoruz, yanlış anlaşılabilir dedi. Sakınılan göze çöp batarmış. Elindeki tıkacı hışımla fırlatıp çeşmeye:

-Tevekkeli, ağzını boşuna böyle tıkamamışlar, dedi. 

 

NEREYE GİDİYORSUN?

 

Harmanlar bitti hasat yapıldı. Güz yağmurları, havada savrulan sarı yapraklar gecelerin keskin ayazı kıştan haber vermeğe başladı. 

Kış hazırlığı için ormandan odun getirme zamanı geldi. Nasreddin Hoca ormandan odun kesip getirmek için komşunun katırını istedi. 

Sabahleyin erkenden azık bohçası ile baltayı katırın semerine asıp kendi de bindi. 

Hoca biner binmez katır hocayı yadırgayıp huysuzlanmağa başladı. Hoca sakinleştirmeğe çalıştıkça katırın huysuzluğu artıp harman yeri istikametinde depmeler savurarak, başı havada dörtnala koşturmağa başladı. 

Hoca'yı semerinde keskin balta asılı olduğu halde katırla uğraşarak orman yoluna değil de harman yerine giderken gören biri Hoca'nın yanlış gittiğini ima ederek hayret içinde:

-Hoca nereye gidiyorsun böyle? Dedi. 

Hoca'nın öfkeden canı burnuna gelmişti. İçinden “binmişiz bir alâmete gidiyoruz kıyamete” demek geçti. Fakat o nüktedanlığına yakışan, bulunduğu mevkide hükmü yürümeyen aciz idarecileri çağrıştıran şu cevabı verdi:

-Hiç... Katırın istediği yere.

 

 

NİÇİN FERYAT SESLERİ İŞİTİLMİYOR?

 

Nasreddin Hoca'nın mahallesinde zenginliğinden daha fazla cimriliği ile meşhur bir adam vardı. Bir gün hastalandı. Cimriyi Allah da sevmez kul da sevmez diyerek Hoca ziyaretine gitmedi. 

Hoca bir gün kapılarının önünden geçerken zengin cimrinin oğlunu görüp sordu:

-Babanızın durumu nasıl?

-Allah'a bin şükür, düşündüğünüz gibi...

-Öyleyse, evinizden niçin ağlama ve feryat sesleri işitilmiyor?

 

****