Sayın Başbakan merakla beklenen terörle mücadele eylem plânını Mardin'de açıkladı. Maalesef eylem plânı büyük bir hayal kırıklığı yarattı.

Her şeyden önce bu eylem plânında yeni olan hiçbir şey yoktu. 10 maddelik eylem plânının içeriği önemli ölçüde bu zamana kadar yapılan yanlışların tekrarından ibaretti.

Sayın Başbakan'ın konuşmasının büyük bir bölümü hamasî söylemlerden ibaretti ki bu siyasî iktidarın 13 yıldır yaptığı şeydi. Siyasî iktidar bu zamana kadar Kürt - Türk kardeşliğine vurgu yaparak meseleyi çözeceğini zannediyordu. Öyle ki işi Türklüğü inkâr etmeye kadar vardırdı. Söylem şuydu: “Biz Türk'üz dersek onlar da Kürt”üz” derler. Bu ise ayrışmaya yol açar. Anayasadan Türk ibaresini çıkaralım, Türkiyelilik diyelim”

Ama tutmadı. Çünkü iktidarın iddia ettiği gibi ortada bir Kürt meselesi yoktu. Bölücü terör meselesi vardı.

Gelelim şu on maddeye:

1. maddede psikolojik unsur yer alıyor ve “Millet ile devlet arasındaki farklar kalkacak, birleştirici anlayışı yerleştireceğiz.” deniyor.

Öncelikle şu soruyu sormak lâzım: 13 yıldır aynı şeyi söylüyorsunuz. Bu zamana kadar yapılmadıysa neden yapmadınız? Ayrıca terör meselesi Millet – Devlet ayrışmasından kaynaklanan bir mesele midir, yoksa Türkiye'yi bölmek isteyen büyük güçlerin bir oyunu mudur? Bilinmelidir ki Türk Milletinin müktesebatında millet ile Devlet iç içedir. Millet Devlete düşman değildir. Düşman olan varsa o, bu milletin bir ferdi değil olsa olsa birilerinin işbirlikçisi olabilir. Ayrıca böyle bir ayrışma varsa 13 yıldır devam eden siyasî zihniyetin payı inkâr edilemez.

2. maddede yine bildik bir söylem var: Kamu düzeninin yeninden inşa edileceği söyleniyor ki buna bir itirazımız olamaz. Fakat söylemin içinin doldurulması gerekir.

3. madde kapsamlı demokratik reform süreci olarak ifade edilmiş. Siyasi iktidar, göreve geldiği günden itibaren sürekli demokratik reform yapıyor. İçimiz dışımız reform oldu. Öyle ki reform sözcüğü bile anlamını yitirdi. Peki, bu zamana kadar yapılan reformlar ile mesele çözülemediyse şimdi ne reformu yapılacak? Eğer kast edilen başkanlık sistemi ise buna demokratik reform denemez, olsa olsa siyasî iktidarın demokrasi aleyhine güç ve hâkimiyet alanını genişletmesinden söz edilebilir.

4. ve 5. maddeler sosyal ve ekonomik konulara ayrılmış. Terör sebebiyle oluşan yaralar sarılacak, zararlar telafi edilecek, tüm kardeşlerimize kira yardımı yapılacak, esnafa kredi sağlanacak vs. deniliyor.

Bunlar da aslında yeni değil. Yıllardır Devlet, hiçbir bölgeye yapmadığı yatırımı o bölgeye yapıyor, başkalarına vermediği desteği bölge insanına veriyor. Terörün bitmeyişinin, vatandaşın PKK'ya destek olmasının bir sebebi de bu. Vergi vermeyen, elektrik parası ödemeyen, kaçakçılıktan zengin olabilen, terör mağduruyum diye Devletten büyük paralar koparabilenler terörün bitmesini istemiyor. Üstelik Terör mağduruyum diye Devletten yardım alanlardan bazılarının bu yardımı PKK'ya aktardığı iddiaları da var.

Elbette terör mağdurlarının zararları karşılanmalı ve bölgeye yatırım yapılmalı. Ama bunun ön şartı, tek bir terörist bile kalmayıncaya kadar terörün bitmesi olmalıdır.

6 ve 7. maddelerde de yeni bir şey yok. Sur'un yeniden inşasından, etkin iletişimden vs. söz ediliyor.

8. madde bu zamana kadar yapılan bir yanlışın tekrarından ibaret. Yerel yönetimler güçlendirilecekmiş. Bu zaten PKK'nın talebiydi. Amaç sözde özerkliğin önünü açmaktı. Hükümet yerel yönetimleri güçlendirdi. Ama Belediyelerin imkânları PKK'ya aktarıldı.

9. maddede istişare meclislerinin kurulacağı söyleniyor. Bir dönem bu maksatla sözde akiller heyeti oluşturmuştunuz. Fayda etmedi. Şimdi kiminle neyi istişare edeceksiniz? Elinde silah olanla konuşmayız diyor Sayın Başbakan. Evet, konuşmamak gerekir. Ama Apo'nun elinde silah yok. Konuşacak mısınız? PKK'nın vekillerini muhatap almaya devam edecek misiniz?

10 madde yine hamasetten ibaret. Sadece Türkiye'de değil Ortadoğu'da da kardeşlik süreci başlatılacakmış! Burnunun dibindeki Türkmen Dağı'na müdahale edemeyen Türkiye'nin böyle büyük lâflar etmesi biraz komik oluyor. Mezopotamya Birliği, Balkan Birliği gibi sözler bugünkü siyasi iktidara birkaç gömlek büyük geliyor.

Sayın Başbakan bu zamana kadar attıkları olumlu adımları anlatırken, Kürtçe Televizyonlar kurduklarını, Kürt Dili Enstitüleri açtıklarını övünerek söylüyor.

O zaman da ifade etmiştik. Bu tür girişimler terörü bitirmek şöyle dursun PKK'yı güçlendiren, ona cesaret veren girişimlerdir. Elli tane Kürtçe televizyon, yüz tane Kürt Enstitüsü de kursanız bu meseleyi çözemezsiniz. Çünkü PKK'nın amacı Kürtlerin özgürlüğü değil, demokrasi hiç değildir. Onun amacı bölgeyi Türkiye'den kopararak bir Kürt Devleti Kurmaktır. Kürtçe televizyonlarla sadece onların ekmeğine yağ sürersiniz.

Çözüm diye kamuoyuna sunulan bu fikirler kimlerin aklından çıkıyor bilemiyoruz. Ama bu fikirlerle, bu kafayla meselenin çözülemeyeceğini, daha da derinleşeceğini şimdiden söyleyebiliriz.