Üç gün önce iktidar yanlısı yazarlardan biri bir köşe yazısı neşretmiş. Bir dostum da sağ olsun benimle paylaşmış.

Yazar Suriye meselesini ele almış ve Amerika ile Rusya arasında varılan anlaşmada başrolü Türkiye'nin oynadığını iddia etmiş. 

Yazara göre Rusya'nın ateşkes istemesinin nedeni, Suudi Arabistan'ın öncülüğünde kurulacak olan İslâm Ordusu. 

İslâm Ordusu'nun temelleri Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın 29 Aralık 2015'de Suudi Arabistan Kralı Selman ile yaptığı görüşmede atılmış. Fikir Türkiye'den çıkmış. 

Teklif olgunlaşınca Başbakan ile birlikte Genel Kurmay Başkanı bu tarihi olay için Cidde'ye gitmiş ancak lâik kesim bu seyahatin önemini kavrayamamış.

34 Müslüman ülkeni yer aldığı İslâm Ordusu'nun ilk müdahaleye Suriye'ye yapmasına karar verilmiş. Bu durum Rusları ürkütmüş ve geri adım atmalarına neden olmuş.

Yazar devam ediyor: 

“İşte büyük Devlet böyle olunur.”

“Büyük Devlet olmak için büyük oynamak icap eder”

diyor.

Neredeyse ben bile bu masala inanacağım.

Aslında inanmak da istiyorum.

Keşke öyle olsa!

Keşke büyük Devlet olabilsek, büyük oynayabilsek.

Keşke uluslararası alanda sözü dinlenen, saygınlığı olan, ne diyecekler diye herkesin ağzına baktığı bir ülke olabilsek.

O zaman Sayın Erdoğan'ın da hükümetin de ellerini değil ayaklarını bile öperim.

Ama durum hiç de öyle değil.

Şu 34 ülkeye bir bakalım:

Bu ülkeler, Suudi Arabistan, Ürdün, Birleşik Arap Emirlikleri, Pakistan, Bahreyn, Bangladeş, Benin, Türkiye, Çad, Togo, Tunus, Cibuti, Senegal, Sudan, Sierra Leone, Somali, Gabon, Gine, Filistin, Komor İslam Federal Cumhuriyeti, Katar, Fildişi Sahili, Kuveyt, Lübnan, Libya, Maldivler, Mali, Malezya, Mısır, Fas, Moritanya, Nijer, Nijerya ve Yemen.

Eminim, aralarında adını bile duymadıklarınız var. Önemli bir kısmı ise kendi derdine derman olamıyor. 

Aralarında Mısır da var. Darbeci Sisi'nin ülkesi!

Şimdi darbeci ile birlikte İslâm Ordusu kurmakla övünüyoruz.

Dış politikada olur böyle şeyler; ebedi dostluk ve düşmanlıklar olmaz diyebilirsiniz. Ancak bu ülke ve ülkeciklerin pek çoğunun İngiltere ve özellikle ABD'nin güdümünde olan ülkeler olmasına ne diyeceksiniz?

Düne kadar Suudi Arabistan mı vardı? Arap yarımadası Osmanlı'dan İngiliz oyunu ve Şerif Hüseyin'in ihaneti ile koparıldıktan sonra kuruldu. Sonra ülke, ABD tarafından Suud ailesine teslim edildi. Yani Suud'lar krallıklarını ABD'ye borçlular. Karşılığında petrol verir ve söz dinlerler. 

Sisi'nin Rusya'dan aldığı 2 Milyar dolarlık silahın parasının yarısını Suudi Arabistan'ın vermesini nasıl izah edersiniz?

Ya da İslam Ordusu veya Teröre Karşı İslâm İttifakı olarak kamuoyuna duyurulan bu ittifak çerçevesinde Suudi Arabistan'ın Mısır'a 8 Milyar dolarlık yatırım ve 5 yıllık petrol ihtiyacını karşılama sözünü vermesini nasıl değerlendirirsiniz?

Mısır'da da durum farklı değil. Darbeci Sisi, Mursi'yi ABD desteği ile devirdi. Varlığını ABD'ye borçlu!

Kaddafi ABD'ye kafa tutuyordu. ABD onu da indirdi. Adına da Arap baharı dediler. 

Örnekleri çoğaltabiliriz ama fazla söze hacet yok. Bu ülkeciklerin çoğunun başında ABD'den talimat alan sözde devlet başkanları veya krallar var.

Böyle bir durumda İslâm ülkelerinin ABD'nin talimatı olmadan inisiyatif kullanmaları mümkün mü?

Ortada bir oyun var. 

Rusya ile açıktan açığa kapışmak istemeyen ABD maşa olarak Müslüman ülkeleri kullanıyor.

Akacaksa Müslüman kanı aksın. 

Sonra bize gaz veriyor, siz başrol oyuncususunuz diyorlar.

Evet aslında oyuncuyuz. Senaryoyu başkaları yazıyor. Başrol veya figüran olmak fark eder mi?

Bu ülkeler içinde Suriye'ye girebilecek olan ülke hangisi?

Türkiye!

Türkiye girdiğinde arkasında kim olacak?

Sakın bu iş Nasrettin hocanın fil hikâyesine dönmesin? 

Hani besleyemedikleri iki filden kurtulmak isteyen halka önderlik eden Hoca, yanına aldığı kişilerle birlikte Timur ile görüşmeye gitmişti. Ama içeri girerken arkasında kimse kalmamıştı.

Hoca akıllıydı. Durumu fark edince “halk fillerinizden çok memnun, iki tane daha istiyorlar” deyivermişti.

Şimdi sakın aynı pozisyona düşmeyelim!

Korkarım ki ortada büyük bir oyun var.

Ama hükümet yanlısı yazarlar olayın arka plânını görmüyor veya görmek istemiyor. 

Büyük ülke masalları ile halkı avutuyorlar.

Ne de olsa gündemimizde Başkanlık Rejimi var.

İç politikaya yatırım yapmak ve dünyada söz sahibi lider profili oluşturmak gerekiyor.

Ne diyelim? Allah hakkımızda hayırlısını versin.