TİMUR'A HEDİYE

Emir Timur Akşehir'e gelmiş, gök kubbeyi andıran Hakanlık otağını kurdurmuştu. 

Akşehir'i bir heyecan kaplamış, varlıklı ve eşraftan olanlar birer hediye ile Timur'u otağında ziyarete başlamıştı. 

Herkes gider de Nasreddin Hoca gitmez olur mu? Hoca Hanımına:

-Hatun Timur'a herkes bir hediye götürüyor sandıkta sepette anandan atandan kalma hediyelik bir eşya yok mu? Dedi. Hanımı:

-Keşke olsaydı, ama yok. Bey ne götüreceğini sana söyleyeyim. Sepeti al, bahçenin dip köşesinde yemeli altın sarısı güzel ekmek ayvamız var ya. Ondan bir sepet topla götür, dedi. 

Hoca'nın aklı, hanımının her zaman kilitli ardıç sandığında olduğu halde bahçeye indi. Bahsi geçen ince söğüt dallarından örme zarif sepeti aldı. Bahçeye daldı. Ayvaya niyet giderken kenardaki iri, olgun siyah incirleri görünce incir ağacının dibinde durdu.

En iri, siyah ve olgunlarından sepet dolusu toplayıp üstünü incir yapraklarıyla örttü. 

Eve gelip kıyafetini değiştirerek elinde sepet Timur'un otağının yolunu tuttu. 

Timur, Hoca'nın şöhretini duymuştu. 

Hoca gelir gelmez bekletmeden otağına kabul etti. Nasreddin selam verdikten sonra incirleri takdim etti. Timur sepete bakarak güldü:

-Ülkeler fetheden Timur'a takdime bir sepet incirden başka şey bulamadın mı? Dedi. 

Sonra maiyetindekilere:

-Hoca'yı otağın direğine bağlayın, dedi. Hoca'yı elleri arkasında direğe bağladılar. Timur tekrar:

-İncirleri de tek tek kafasına fırlatın, dedi. 

Olgun, siyah incirler tek tek hoca'nın yüzüne, gözüne çarpıp dağıldıkça Hoca:

-Çok şükür yâ Rabb'i, diyordu. 

Hoca'nın bu hakarete kızıp öfkeleneceği yerde suratında dağılan her incirle şükretmesi Timur'un garibine gitti. Dayanamayıp ellerini çözdürerek sordu: 

-Hoca, kızacak yerde niçin şükrediyorsun? 

Hoca, iki elini Rabb'ine daha fazla açarak:

-Nasıl şükretmeyeyim? Ya karının sözüne uyup da bahçedeki koca koca ayvaları getirseydim. Yüzümün gözümün hali nice olurdu? Dedi.

 

 

 

        KİMİN İÇİ YANAR

 

Nasreddin Hoca'nın uzak komşularından biri kapısını çaldı. Selam verdikten sonra:

-Hocam, dünya güzeli bir kızım oldu. Lütfederseniz Ezan-ı Muhammedî ile adını koyduracağım, dedi. Hoca kabul anlamına başını eğdikten sonra:

-Öğlen oldu, yemeğimi yedikten sonra geleyim, dedi.

Komşu çok cimri biriydi Hoca'nın yemek sözü üzerine çaresiz:

-Buyurun bizde yiyelim, dedi.

Hoca uzak komşusunun evine gelince evin sahibesi Hoca'ya iki kâsede bal ve kaymak ikram etti. Hoca'nın karnı sabahtan da açtı.

Hoca ekmeği bala bandırıp bandırıp yerken cimri komşu dayanamayıp:

-Hocam, fazla bal içini yakar, dedi.

Hoca, o taraflı olmadı. Komşuyu da cevapsız koymadı:

-Kimin içi yanar Allah bilir, dedi.