BU DÜNYA DAĞ GİBİDİR SÖZLERİN YANKILANARAK YİNE SANA GELİR

Gökte şimşek ve yağmur olmasa gül bahçesi çimene nasıl sır söyler, menekşe ve gülle nasıl sözleşirdi? Çınar ağacı nasıl avcunu dua için açar, ağaç (ve dalları Hakk'ı zikredercesine) başını sallardı? Ağaçlar çiçekleriyle etrafına saçılar saçardı? Lalenin yanağı nasıl kızarır, gül, gonca kesesini açıp içindeki altınları nasıl gösterirdi? Bülbül gelip gülü nasıl koklardı? Toprak sırlarını nasıl ortaya çıkarır, bahçe gökyüzü gibi nasıl parıldardı? Bahçeler o giydikleri eşsiz elbiseleri nereden bulup getirdiler? Şüphesiz hepsini de esirgeyip bağışlayan cömert Allah'ın iyilik ve lütfundan. Şarabın kokusunu şarap içmiş olan tanır. (Şerh-i Mesnevi, c.7,s.534-535) 

İsterse düşmanın olsun (hasta olan birini) ziyaret edip geçmiş olsun de, bu senin için en güzel harekettir. (İyilikle birçok düşman dost olmuştur.) (Şerh-i Mesnevi, c.7,s.674)

 Bu dünya dağ gibidir, sözlerin yankılanarak yine sana gelir. (Şerh-i Mesnevi, c.7,s.683)                                                        

 

Cemiyet ve cemaat yâri ol. İnsanlardan dost bulamazsan taştan kendine bir dost yont. Bir kafilenin kalabalık ve anlaşmış olması yol kesen haydutların mızrağını kırar, sırtını yere getirir. (Şerh-i Mesnevi, c.7,s.675) 

Ekin ekenin maksadı buğday elde etmektir, saman zaten onunla meydana gelir. Saman eken buğday elde edemez. Sen de kâmil bir insan ara. (Şerh-i Mesnevi c.7,s.694)                                                          

Kâbe, Azer oğlu İbrahim Peygamber'in binası, gönül yüce Allah'ın nazar ettiği yerdir. (Şerh-i Mesnevi c.7,s.703)

Ateş içinde Hakk'ın nurunu, cenneti ve cennet köşklerini görebilmek için Hazret-i İbrahim'in canı gibi bir ruh olmalıdır. (Şerh-i Mesnevi, c.7,s.496)

Muhammed Aleyhisselam'ın Ebu Cehillerle cengi gibi, akıl ile his birbiriyle savaştadır. (Şerh-i Mesnevi, c.7,s.516) 

Hakikat güneşinden haber getiren bir zerreye fezadaki güneş köle olur. (Peygamberimizin mübarek parmağının işareti ile ayın ikiye ayrılması mucizesi  “şakk-ı kamer” hadisesi gibi.) (Şerh-i Mesnevi, c.7,s.518)

Allah hüküm sahibidir, dilediğini yapar, derdin kendinden deva çıkarır. Allah dilediğini aziz eyler, topraktan yaratılmış bir bedene (ilim ve akıl) kanatlarını aç ve uç der. (Şerh-i Mesnevi, c.7,s.521)

Benim gibi ilim ve fazilet sahibi birinden başka suyu tekrar menbaa kim getirebilir? (Şerh-i Mesnevi, c.7,s.526)

Allah'tan tövbe ile bağışlanmağı istemek herkesin elinde değildir. Tövbe zevki her sarhoşa meze olmaz. (Şerh-i Mesnevi, c.7,s.528) 

(Peygamberimizin imana davet ettiği Mısır hükümdarı) Mukavkıs, Hazret-i Peygamber'den temenni edince bir taşlık tam bir tarla haline geldi. (Hak dostu biri himmet ederse kaya kesilmiş kalbler yumuşayıverir.) (Şerh-i Mesnevi, c.7,s.529)

Allah'a (ibadetle) secde ve Hak dostlarına hürmet için her kalbe izin verilmemiştir. Aklını topla da, nasıl olsa tövbe eder Allah'ın iyilik ve keremine sığınırım düşüncesiyle günah işleme. (Şerh-i Mesnevi, c.7,s.531)

Ciddiyet hata kabul etmez. (Peygamberimiz: Bir kimse bir şeyi ciddiyetle ararsa bulur, kapıyı ısrarla çalarsa içeriye girer, buyurdu.) (Şerh-i Mesnevi, c.7,s.542)              

Allah her zaman has kullarına yetişip canına can katar; sudan çıkmış çaresiz bir balığın önüne su gelmesi gibi.(Şerh-i Mesnevi, c.7,s.544)                                      

Kur'an, Peygamber'in diliyle indirildi. Kim onu Hak söylemedi, o Allah kelamı değil derse kâfirdir. (Şerh-i Mesnevi, c.7,s.553) 

 

Erkek, kadın herkes insan olduğu halde sen bir erkeğe Fatıma diyecek olsan o adam ne kadar iyi ve yumuşak huylu olursa olsun mümkün olsa seni öldürmeğe kalkar. Oysa Fatıma ismi kadınlar için övgüdür. Kadınlar için şeref olan bu ismi erkeğe söylersen mızrak yarası açmış gibi olursun. Allah'ın sevdiklerine edebsizce söz kalbi öldürür, amel defterini karartır. (Şerh-i Mesnevi, c.7,s.554)                                               

Gönlü aydın birine kul olmak, padişahların başına taç olmaktan daha iyidir. (Şerh-i Mesnevi, c.7,s.627)                

Allah'ın lütfu, yarattıklarında iyilik ve güzellik namına ne varsa hepsini bir yere topladı, o toplanana Mustafa (s.a.v.) ismini verdi. (Şerh-i Mesnevi, c.7,s.671)

Allah ile bulunmak isteyenlere söyle, Allah'ın sevdiklerinin (evliya) huzurunda otursun. (Şerh-i Mesnevi, c.7,s.678)

Zina sonucu doğan ve kendi de zinada bulunan şahıs, Allah'a ve Allah'ın sevdiklerine kötü zanda bulunur. (Şerh-i Mesnevi, c.7,s.686)                                                            

Feleğin darbesiyle başı dönen adam, kendi gibi evi de dönüyor sanır. (Şerh-i Mesnevi c.7,s.686)                

Aslan yavrusu aslana benzer. Sen hangi halinle peygambere benziyorsun? (Şerh-i Mesnevi c.7,s.687)              

 

Allah dostlarının (evliya) huzurundan uzaklaşır, onları ziyaretle dua ve sevgilerini kazanmazsan; Hak'tan uzaklaşmış olursun. Yol arkadaşlarından ayrılmak insanı tasa ve hüzne düşürür. (Şerh-i Mesnevi c.7,s.691)     

Cenab-ı Hak, nereye sefer yaparsan orada önce bir Hak dostu araman gerekir, buyurdu. (Şerh-i Mesnevi c.7,s.693)                                                                                                                              

Hastalık, içinde merhametler bulunan bir hazinedir. Kalıp bozulunca ruh tazelenir. (Şerh-i Mesnevi c.7,s.705)        

Geçmiş ümmetler: Kimlerle görüşüp danışalım? Diye sorunca peygamberler: Kendilerine uyulacak akıllı önderlere cevabını verdiler. Kendi nefsine danışırsan o alçağın tavsiyesinin zıddını yap. (Şerh-i Mesnevi c.7,s.708)                                                             

Nefis, sana her an düzelip yola geleceğine dair vaadler verir, fakat o söz ve vaadleri binlerce defa bozar. Ömür sana bin sene mühlet verse nefsin yine her gün için bir bahane bulur. (Şerh-i Mesnevi c.7,s.710)                   

Kalb gözü (Hakk'a) açık biri sana mânâ âlemine ait yüz binlerce sır söylese sende o anlayış ve irfan yoksa gübre ile (hoş kokulu) od ağacı kokusunu ayırt edemezsin. (Şerh-i Mesnevi c.7,s.731)                                      

Gözü açık bir hırsız, bir körün eşyasını çalsa, kör hırsızı görebilir mi? Hırsız köre yaklaşsa bile kör onu tanıyamaz. (Şerh-i Mesnevi c.7,s.732)