ALTIN YERE DÜŞÜNCE DEĞERİNDEN BİR ŞEY KAYBETMEZ

Her insan dünyada herkesin beğeneceği, insanların imrenerek seyredeceği bir makamda bulunmak ister. Şöhretine şöhret katmak, bulunduğu ünvanın tadını çıkarmak, insanların kendisi hakkında konuşulmasını istemek terbiye olmamış bir nefsin hoşuna gider.  Ama bazen ilkeli ve prensipli olmak, inandığı yolda dik durma adına gururunu ve nefsini ayaklar altına alarak herkesin gözünün olduğu makamdan inmek en şerefli bir iştir. Peygamber Efendimiz “İnsan ihtiyarlasa bile, onun iki duygusu hep genç kalır: Biri çok kazanma hırsı, öteki çok yaşama arzusu” (Buhârî, Rikak 5)buyurarak insanlardaki çok kazanma ve çok yaşama hırsının nefsin tabiatından olduğunu ifade etmiştir.  Başladığımız bir işi alın akıyla bitirebilmek hayatta başarılacak en büyük sınavdır. Gönüllerin adamı olabilmek, gönüllerde yer alabilmek büyük makamlarda olmaktan daha evladır. Hz Mevlana'nın dediği gibi;“Her gün bir yerden göçmek ne iyi, Her gün bir yere konmak ne güzel... bulanmadan, donmadan akmak ne hoş!”

Dünyevi hiçbir kaygı gütmeden, Allah adına yola çıkan ve bu uğurda, konuşanlardan daha fazla mesafe kat eden nice gizli kahramanlar vardır. Çanakkale başta düşmanlara karşı verilen mücadelede birinci safta hayatını feda eden nice Koçyiğitler vardır. Dünya bir gün tükenecektir. Hepimiz bu alemden ayrılacağız. Yaklaşık yüz sene sonra bu diyarı hepimiz terk etmiş olacağız. Kimilerimizin adı tarihe yazılacak, kimimiz de zamanla unutulup gidecek. Ama iman varsa eğer kişi de dünya durdukça dillerden düşmeyecek. Çünkü Rabbimiz bize şöyle dua etmemizi öğretir: "Onlardan sonra gelenler: 'Rabbimiz! Bizi ve bizden önce inanmış olan kardeşlerimizi bağışla; kalbimizde müminlere karşı kin bırakma; Rabbimiz! Şüphesiz Sen şefkatlisin, merhametlisin' derler." (Haşr,10) Her namazdan sonra okuduğumuz Rabbena duasında "Allahım Dünya'da ve ahirette bizlere iyilikler nasip eyle, Beni, anne, babamı ve bütün müminleri bağışla, bizi cehennem azabından koru!" diye bütün yaşayan ve ölen müminler için dua etmemiz gerektiği emrediliyor. Dolayısıyla imanla ahirete göçmüş kimselerin affı için Rabbimize niyazda bulunmak, Müslüman olarak en büyük görevimiz olmuş oluyor. Onun için en büyük unvan mümin olabilmektir. Hele bir de ilim sahibi ise rütbelerin en üstününe erişmiş demektir. 

Eskiler "Âlim ol ki ölmeyesin" derler. Çünkü insanlar ölürler ama âlimler yetiştirdiği talebeleri, yazdığı eserleri ve yaptığı hizmetleriyle her daim yaşarlar.  Konya Hadimde yetişmiş Muhammed Hâdimî hazretleri:“Kâmil odur ki, bıraka dünyada bir eser, eseri olmayanın yerinde yeller eser"diyerek yeryüzünde çalışıp eser bırakmayan, boş yaşayan insanların unutulup gideceğini, çalışanların ise eserleriyle anılacağını ifade etmiştir. Bazı insanlar vardır ki önemli yer işgal ederler ama bulundukları yerde her daim rahatsızlık verirler. Ama bazılarının gidişiyle yerleri asla dolmaz. Bunlardan birisi de 1983 yılında 45 yaşında hayatını kaybeden Prof. Dr. Erol Güngör'dür. Hala yeri doldurulamamış bir fikir insanı ve bilim adamıdır. Felsefe, Din ilimleri, Sosyoloji, Tasavvuf ve Medeniyet Tarihimiz olmak üzere bir çok alanda eserler vermiş, fikirler yürütmüş müstesna bir şahsiyettir. Kendisinden daha büyük hizmetler beklendiği bir sırada ebedi aleme hicret etmiştir. Ama Erol Güngör fikirleriyle, eserleriyle hala günümüze ışık tutmaktadır. 

Küçük düşünmeyen, gündelik hesaplar yapmayan, inancını ve mensup olduğu değerleri için çalışan, kendini aşmış bir çok cevher,  medeniyet tarihimizin öncüleri olmuşlardır. Bugün İstanbul planlı çalışan, fethe odaklanan,İslam'dan ilham alan inancını bilimle ve fenle bütünleştiren Fatih'in eseridir. Bugün İstanbullu unutsa bile Sultan Muhammed Han'ı; İstanbul'un yedi tepesinden yükselen Ezanlar haykırıyor İslam yurdunun şahitliğini ve bunların Fatih'in sadaka-ı cariyesi olduğunu... Bugün İspanya'da Gırnata Sarayı'nın direklerine "Allah'tan başka galip yoktur" şiarını yazan korkusuz yüreklerin sahibi Endülüs Emevileri'nin gizli kahramanları yeryüzünden çekilseler bile İmanlı insanların sinelerinde sevgisi yaşarken, İspanya'nın semalarında düşmana korku salmaya devam etmektedirler. Selam olsun Gök kubbede hoş bir seda bırakan yiğit adamlara, Selam Olsun Muhammedî sâdâyı yüreklere taşıyanlara...