AK Parti’de Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun istifasına kadar gelinen süreç Türk siyasetinde iki önemli konuyu tekrar gözler önüne serdi; şahsiyet ve samimiyet…

Bugün yaşananlar şahsiyet ve samimiyetten ileri geliyor.

Başbakan Ahmet Davutoğlu, 27 Ağustos 2014’te bizzat Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın tercihi ve teveccühü ile AK Parti’nin başına getirilmişti.

O süreci hep birlikte yaşadık.

Peki, gelinen 20 aylık süreçte ne oldu?

Büyük bir teveccühle göreve getirilen Başbakan Davutoğlu, bulunduğu konuma yakışmayacak şekilde görevinden alınması sağlandı.  Kendisinin dahi haberi olmadan, MYK’da yetkilerine son veriliyor, akabinde Cumhurbaşkanı ile görüşüp istifasını veriyor…

Şimdi ne oldu da yere-göğe sığdırılamayan, ‘Hoca’ denilen Sayın Davutoğlu, bir anda istenmeyen adam ilan edildi?

Gerek Sayın Erdoğan, gerekse AK Parti’nin hangi politikasını benimsemedi ki, beceremedi ki böyle bir tabloyla karşılaştı; Sayın Davutoğlu…

Üstelik 7 Haziran ve 1 Kasım seçimlerinde partiyi başarıyla temsil etmesine rağmen…

Gidişi bu kadar kolay mı olmalıydı?...

Şunu da vurgulamak gerekir ki Türkiye Cumhuriyeti’nin Başbakanı Prof. Dr. Ahmet Davutoğlu’dur. Türkiye’yi yöneten Başbakan’ın da elbette kendi düşüncesi ve faaliyetleri olacaktır. Bunları söylemesinden veya icraata geçirmesinden daha doğru ne olabilir ki?..

“Yok hayır hem partinin hem de devletin başı Sayın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’dır. O ne derse Başbakan onu yapacak, sözünden çıkmayacak…”gibi bir anlayış varsa işte bu burada şahsiyet ve samimiyet devreye girmektedir.

Hiçbir şahsiyetli insan makam ve mevki için kişiliğini, onurunu çiğnetmez ve çiğnetmesine de müsaade etmez.

Sayın Davutoğlu da, “İnandığım değerler ve ilkeler uğruna pazarlık esasına dayalı bir mevki makam hesabı vizyonu içinde olmadım…” ifadesi ile şahsiyetli duruşunu göstermiştir.

Nihal Atsız’ın, “Şerefliler taviz vermez, çünkü şerefin tavizi yoktur” sözünde olduğu gibi Sayın Davutoğlu, duruşu ile hem Başbakanlık makamının hem de şahsının şerefinden taviz vermektense inandığı değerleri tercih etmiştir.

Bu tercih Türk Siyasi Tarihi’nde yerini alacak ve kimin haklı olduğunu zaman gösterecektir…

Bundan sonra yaşanacak süreçte ise samimiyet ön plana çıkacaktır.

Samimiyeti, Sayın Davutoğlu’na gönül veren yol ve dava arkadaşları belirleyecektir. MKYK’da yaşananları yol arkadaşlığıyla bağdaştıramadığını ifade etti. Doğru bir yaklaşım yaptı.

Ortada bir samimiyetsizlik vardı. Ne demek Genel Başkan'a danışmadan, istişare etmeden  önceden yetkilerinin elinden alınması imzaları atılacak, sonra pişkince o imzalar Genel Başkan'ın önüne konulacak!..

Cumhurbaşkanı Erdoğan da yaşananlar karşısında Davutoğlu’nun samimiyetine güvenememiş olacak ki Başbakanlık değişimini hızlandırdı…

Yaşanan süreçte kimin samimi olduğuna hep birlikte şahit olacağız.

Fakat burada Konya’nın samimiyeti önem taşıyor.

“Konya evladına sahip çıkıyor” pankartları Konya’nın gökdelenlerine asıldığında ifade etmiştim: “Başbakan’ın başına bir şey mi geldi de, sahip çıkıyorsunuz.” 

O zaman ki bu çıkış samimiyetten çok, çıkar için yapılmıştı. Malumun ilanından başka bir şey değildi yapılanlar.

Şimdi ise samimiyeti gösterme zamanı.

Sayın Davutoğlu, partisine karşı samimi, şahsiyetli, onurlu bir duruş gösterdi, bakalım kendisine destek verenlerin 'şahsiyet'sizliği ve 'samimiyet'sizliğini önümüzdeki günlerde göreceğiz.

BABAOĞLU VE ÖZTÜRK'E TEŞEKKÜR

Yaşananlara baktığımızda AK Parti MKYK Üyesi Selçuk Öztürk ve Mehmet Babaoğlu, teşekkürü hak ediyor. O malum karara imza atmayan 3 kişiden ikisi olan Selçuk Öztürk ve Mehmet Babaoğlu şahsiyet ve samimiyeti gösterdi. Biri Konya Ticaret Odası Başkanı, biri milletvekili değerli bir akademisyen...

Teşekkürü hak ediyorlar deyince, "Ya sonuçta MYK'da Konya'dan bulunan iki kişi var, tabii ki imzalamamaları gerekiyordu" tepkisi geliyor.

Evet böyle de olmuş olabilir.

Ancak şunu unutmamak gerekir ki; gerek milletvekili olmak, gerekse Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde olmak için Sayın Davutoğlu'na her türlü desteği verip, kendi menfaati için sosyal medyadaki paylaşımıyla şahsiyet ve samimiyetini ortaya koyan Konyalı danışmanları da gördük!

YENİ PARTİ SİNYALİ Mİ?

En büyük iddia ise; yeni bir parti mi geliyor?

Bu soruya cevap vermek kolay olmadığı kadar Türk Siyasi Tarihi'ne baktığımızda partiler içindeki bu gibi durumlar yeni partiyi oluşturmuştur.

Benzeri yaşanır mı göreceğiz...

Yeni parti kurulacaksa da belirleyici aktör Konya olacaktır.

Biraz fazla komplo teorisi olabilir; Sayın Davutoğlu'nun AK Parti Genel Başkanlığı'nı bırakıyorum açıklamasından sonra ilk ziyaretini Konya'ya yapmasının bir anlamı olmalı!

Elbette memleketi, elbette yaşanan süreçte biraz rahatlamak, hemşehrileriyle sohbet etmek istemiş olabilir ancak Yenigün Gazetesi'nde belirttiğimiz gibi; "Konya'ya dayanmayan, Konya'dan feyz ve dua almayan ne Ankara ne de İstanbul'un gidebileceği yer, varabileceği menzil yoktur."

Yeni bir yol yürüyüşünün Konya'dan başlayacağını düşünüyorum, tıp ki rahmetli Milli Görüş'ün lideri Prof. Dr. Necmettin Erbakan'ın 1969'da başlattığı yürüyüş gibi.

Selçuklu'dan Osmanlı'ya, Osmanlı'dan Cumhuriyet'e, Menderes'ten Erbakan'a, Erbakan'dan Davutoğlu'na yürüyüşün merkezi Konya olmuştur, olmaya da devam edecektir.

Yürüyüş başladığında yolda kimler olur; şahsiyet'sizlik ve 'samimiyet'sizlik belirleyici olacak.

AK PARTİ İL BAŞKANLIĞI'NIN VEFASI!

"Konya'ya geleceği"haberinin ardından Davutoğlu sevdalıları hemen harekete geçti gerek sosyal medyadan gerekse mesajlarıyla destek için harekete geçti.

Bir mesaj da AK Parti İl Başkanlığı'ndan geldi; "Değerli teşkilat mensubu üyemiz, teşkilatlarımızı, başbakanımızı karşılamak için en geç, 11.00'da havaalanında bulundurmanız ahde vefa olacaktır."

Bu mesaja partililerden ilk tepki; "Ne ahde vefası?" oldu. 

Onurlu duruş gösterip, "Sahip çıkıyoruz" olması gerekmez miydi?

Partililere göre Konya Başbakanı'na ahde vefa göstermemeli, sahip çıkmalıydı. İl Başkanlığı'nın ahde vefa söylemine karşı, dün karşılamalarıyla sahip çıktıklarını gösterdi; partililer.