Sokaklarımıza, caddelerimize bakın. Kadınıyla, erkeğiyle, çocuğuyla, genciyle, ihtiyarıyla, okumuşu ve okumamışıyla, herkesi yolun ortasından, sağa ve sola yayılarak, adeta sıralanarak yürümeyi alışkanlık haline getirdiğini göreceksiniz.

Bu insanlar, neden böyle yapmaktadırlar? Cevabı oldukça basittir. İşgal edilmiş kaldırımlardan, dükkânlar önüne park edilmiş araçlardan geçecek yol bulamamışlardır da ondan.

Daracık yollara sağlı solu, bazen ikişer halde park edilmiş araçlar hem taşıt, hem de yaya trafiğini aksatmaktadır. Bir de doğru dürüst park etme kültürü olmadığından, olur olmaz yerlere araç sahiplerinin park yapmasından, insanların, araçların geçişi saatlerce engellenmekte, kimse de görüp engel olmamaktadır

Ne ceza veren vardır, ne cezayı takan vardır? İki lira, üç lira, beş lira vermemek için başkalarına ait işyeri önlerine, ev önlerine, okul, hastane önlerine, camii, çeşme vb. yerlere bilerek ya da bilinçsizce parkeden, yol giriş ve çıkışlarını, dönüşlerini engelleyen bu insanlar kesinlikle kul hakkını ihlal etmektedirler.

Kendilerini uyarınca da üzerinize yürüyüp sizleri korkutmaya ve tehdit etmeye çalışmaktadırlar.

Yol üzerindeki kafeterya, pastane, çay ocağı, lokanta ve bazı işyerleri ise adeta yollara yayılmakta, kaldırımlara koymuş oldukları masa ve sandalyeler, satacakları eşyalar ile kamuya ait alanları babalarının malı, babalarının çiftliği gibi kullanmaktadırlar.

Değişen kültür ve ahlâkî yapımız nedeniyle insanlarımız buralara oturmakta, açıkta, gelip geçenlerin gözü önünde yemekte ve içmekte, gelip gideni seyretmekte, izlemekte, göz hakkı, kul hakkı var mı yok mu düşünmemektedirler.

Kaldırımlar işgal altında, yol kenarları da işgal altında olunca, insanımız da yol ortasından gitmeye mecbur kalmaktadır.

Sadece Kutlu Doğum Haftalarında hatırladığımız, aslında her zaman hatırlamamız gereken sevgili Peygamberimizin yol hakkı ile ilgili şu sözlerini hatırlayıp öğrensek ve hayatımızda tatbik etsek sorunu kökten çözeriz.

Hz. Peygamberimiz bir gün ashabını “Yollarda oturmaktan kaçınınız” diye uyarıyor. Arkadaşları “ Biz buna mecburuz, meselelerimizi orada konuşuyoruz” diye konuşunca Allah Resulü (sav),

“Oturmaktan vazgeçemeyecekseniz o halde yolun hakkını veriniz” buyuruyor.

“Yolun hakkı nedir?” diye soruyor, arkadaşları. Bunun üzerine Efendimiz:

“Harama bakmamak, gelip geçenleri incitmemek, verilen selâmı almak, iyiliği emretmek ve kötülükten vazgeçirmek” diye cevap veriyor.

Serlevha haline getirip, her sokak başına asılması gereken bu hadis, hepimizin öğrenmesi, uyması ve uygulanması gereken bir hadistir.

Yolun hakkı deyip geçmemek lazımdır. Eskiden beri insanlar ev ve işyeri önlerinde, sokaklarda, yol kenarlarında oturmayı alışkanlık haline getirmişlerdir. Bu alışkanlık kenar mahalle ve köylerde daha da yaygındır.

Büyük şehirlerde ise genellikle kahve, kafeterya, lokanta önlerinde, iş yeri önlerinde oturmak, geleni gideni izlemek, arkasından çekiştirip, dedikodusunu yapmak, başkasının karısını kızını hain bakışlarla süzmek, maalesef kötü bir alışkanlık haline gelmiştir. Bu harama bakmak çerçevesinde ele alınabilir.

Gelip geçenleri incitmemek ise, baştan beri anlatmaya çalıştığımız gibi, insanların rahatlıkla geliş ve gidişini engelleyecek unsurları, eşya ve malları yol üzerine kaldırımlar üzerine koymamak şeklinde olabilir.

Yolun yol olarak, kaldırımın kaldırım olarak kullanılması gerekmektedir. Kimse ne incitmeli ne de incinmemelidir.

Verilen selâmı almak, selâmlaşmak ya da selâm vermek, iyiliği emretmek, kötülüklerden insanları uyarıp vazgeçirmeye çalışmak da yolların hakkıdır ve yapılması gerekir.

Bunun yanı sıra şehrin uygun yerlerine açık ve kapalı oto parkların yapılması, yol üzerine değil de oto parkların içine park etme alışkanlığının kazandırılması şarttır.

Yolların temizliği, kirletilmemesi, fuhuş tacirlerinin attığı “ALEV” saçan kartvizitlerin engellenmesi, yol sorana yol gösterip, yoldan geçen yaşlılara, engellilere yardım edilmesine kadar pek çok yol hakkı vardır.

Yeter ki yollarda, trafikte ihlal edilen her kuralın kul hakkını ihlal etmek olduğunu bilelim. Öfkeye kapılmadan, sevgiyle, saygıyla, sabırla kurallara uymaya çalışalım.

 Yeter ki, üzerimize düşen görevleri yapabilelim. İşte o zaman yolun hakkını ödemiş oluruz. İşte o zaman madenî bir toplum içinde yaşayan medenî insanlara dönüşmüş oluruz.

İşte o zaman stresten, gerginliklerden kurtulan huzurlu bir topluma dönüşmenin mutluluğunu yakalamış oluruz.

Hayırlı cumalar.

 

TEBRİK VE KUTLAMA

Kıymetli dünürüm Mustafa ve Fatma Güleç'in kızı Merve Güleç'le, Talat ve Hatice Kılıç'ın oğlu Burak Kılıç, dün Kırıkkale'de yapılan merasimle dünya evine girmişlerdir.

Evlenen gençleri tebrik eder, iki cihan saadeti dilerim.

Rabbim her iki tarafa da hayırlı eylesin.