İslam'da şehitlik, insanın ulaşabileceği en büyük mertebedir. Şehit ise canını ve kanını hiç çekinmeden yaşadığı İslami değerler uğrunda feda eden kimsedir. İla'yi kelimetullah (Allah'ın isminin yüceltilmesi) için, İslam beldesinin müdafaası gibi Allah yolunda verilen her türlü çalışma, mücadele ve cihad neticesinde hayatını kaybeden insan şehittir. Şehitlik peygamberlikten sonra en büyük rütbedir. Şehit, hayatını imanına şahit kılan demektir. Peygamber Efendimiz : "Cennete giren hiç kimse dünyaya geri dönmek istemez, yeryüzünde olan her şey orada vardır. Ancak şehit böyle değil. O, mazhar olduğu ikramlar sebebiyle yeryüzüne dönüp on kere şehit olmayı temenni  eder"(Buhari, Cihad 5, 21) buyurmuşlar ve kendisi de şehit olmayı canı gönülden arzu ederek şöyle buyurmuştur: “Ruhumu kudret elinde tutan Allah'a yemin ederim ki, Allah yolunda savaşıp öldürülmemi, sonra tekrar dirilip savaşarak tekrar öldürülmemi, yine dirilip savaşta öldürülmemi arzu ederim” (Buhari,Cihad.7)

Yüce Rabbimiz, şehitlerin ölmediğini bizim göremeyeceğimiz bir âlemde yaşadıklarını ve rızıklandıklarını; hatta sevinç içinde şehit olmayı arzu edenlere karşı müjde vermek istedikleri gerçeğini şu ayetle bize anlatır: "Allah yolunda öldürülenleri sakın ölü sanmayın. Bilakis onlar diridirler, Allah´ın lütfundan kendilerine verdikleri ile sevinçli bir halde, Rableri katında rızıklandırılırlar. Arkalarından gelecek olanlara şunu müjdelemek isterler: Onlara hiçbir korku yoktur ve onlar üzülmezler. Allah´tan bir nimeti ve lütfu ve Allah´ın mü´minlerin ecrini zayi etmeyeceğini müjdelemek isterler.” (Al-i İmran, 169-171)

Allah Teâlâ şehitlere vaat ettiği cenneti,  Kur'an'da bir ticaret anlaşması olarak verir:''Allah mü'minlerden mallarını ve canlarını, kendilerine (verilecek) cennet karşılığında satın almıştır. Çünkü onlar Allah yolunda savaşırlar, öldürürler, ölürler. (Bu), Tevrât'ta, İncil'de ve Kur'an'da Allah üzerine hak bir va'ddır. Allah'tan daha çok sözünü yerine getiren kim vardır? O halde O'nunla yapmış olduğunuz bu alışverişinizden dolayı sevinin. İşte bu, büyük bir kazançtır. (Tevbe,111) Halbuki ticarette herkes kendi malının sahibidir. Cennet vaadinde sanki beden ülkemiz bize emanet değil de kendi malımız gibi Rabbimiz bizimle bir ilahi pazarlığa oturuyor. "Canını ver satın al cenneti" diyor.

Peygamberimiz Uhud Şehitleri ile ilgili olarak şöyle buyurmuştur:"Kardeşleriniz Uhud´da şehit olunca, Allah onların ruhlarını yeşil kuşların kursağına koydu. Cennetin nehirlerinden içerler, meyvelerinden yerler. Arşın gölgesinde asılı altından kandillerde yerleşirler. Yiyecek, içecek ve istirahatlerinin güzelliğini görünce, "Keşke, derler Cennette hayatta olup, rızıklandırıldığımızı biri dünyadaki kardeşlerimize haber verse. Ta ki, cihaddan geri kalmasınlar, savaş esnasında kaçmasınlar(Ebu Davud, Cihad, 25)

Bir adam Peygamberimize: Ey Allah'ın Resûlü, Allah yolunda öldürülürsem yerim neresidir? diye sordu. Peygamberimiz: Cennettedir, buyurdu. Adam, yemekte olduğu elindeki hurmaları bırakıp savaşa girdi ve sonunda şehit oldu. (Müslim, İmâre, 41) Cennet aşığı bu sahabedeki imana bakın ki "mücadelenin karşılığı cennettir" müjdesini alınca avunca yemekte olduğu hurmaları fırlatıp eline kılıcı alıp düşmanın ortasında şehadet şerbetini içiyor. Geçici dünyanın fani hurmalarını bırakıp ebedi diyarın cennet nimetlerine kavuşuyor.

Peygamber Efendimiz"Şehid olmayı Yüce Allah'tan samimi olarak dileyen kimseyi, Allah, rahat yatağında vefat etse bile, şehidlerin derecesine eriştirir." (Müslim, İmâre, 156) buyurarak şehit olmanın bir sevda olduğunu, şehit olmak için yanıp tutuşan herkesin bu makamdan nasipleneceğini ifade etmiştir. Nitekim Ömrü savaş meydanlarında geçmiş Halit b. Velid, ölüm döşeğindeyken ağlamaya başlar. "Ben ki hayatım savaşlarla geçti, şimdi ise kadınlar gibi yatağımda ölüyorum, Rabbim bana şehitlik ver" diye dua etmiştir.  Mademki ölüm bir defa, şu hayatın içinden sağ çıkmayıp bir defa öleceğiz, neden o ölümümüz şehitlikle taçlanmasın.

İşte,Müslümanları evinde durdurmayıp cihad meydanlarına sevk eden güç bu güçtür. Sultan Alparslan'ı Cuma Namazı kıldırdıktan sonra Malazgirt Ovasında "Ölürsem şu beyaz gömleğim kefenim olsun" dedirten ruh da bu ruhtur. Ebu Eyyüp el Ensari'yi ilerlemiş yaşına rağmen İstanbul surları önüne getiren aşk budur. Sultan Fatih'i Konstaninepolis'in fethine medar eden kuvvet, Sultan Süleyman'ı Zigetvar seferine götüren muştu budur. Çanakkale'ye 250 bin vatan evladını yığan ve ehl-i salibin savletini kıran işte bu güçtür. Bu güç, tâ imanın derinliklerinden gelen bir kuvvettir ki önünde dünyanın hiç bir gücü duramaz. Hayatında iman varsa; vatan aşkı da var, demektir. Rabbim bu milleti ve bu milletin gençlerini Kur'an'dan imandan ve Peygamberinden mahrum etmesin.