YILBAŞI KUTLAMAK HIRİSTİYAN ÂDETİ Mİ?
Yeni yıl, yeni bir yılın başlangıcı demektir. Bu Miladi takvimde 1 Ocak, Rumi takvime göre 1 Mart, Hicri Takvimde ise Muharrem ayının 1'i idi.
Türkler tarih boyunca çeşitli takvim kullanmışlardır. Türkler İslamiyet dairesine girdikten sonra devlet olarak hicri takvimi kullanmışlar, mali yılbaşı olarak Rumi takvimi, dini vecibeler olarak da hicri takvimi kullanmışlardır.
Yılbaşı kutlamak ve çam ağacı süslemek Hıristiyan âdeti mi?
Yılbaşı her Türk toplumunda kutlana gelmiştir. Onun için yılbaşı kutlamak bir Hıristiyan âdeti değildir. Türk toplumuna has bir gelenektir. Batı kültürüyle hiç temas etmemiş Sibirya Türklerinde de yılbaşı kutlamaları mevcuttur.
Türk Devletleri kullandıkları takvime göre yılbaşı kutlamaları yapmıştır. 12 Hayvanlı Türk takviminde tabiatın ısınması, hayvanların canlanmasına denk geldiği için 21 Mart yılbaşı olarak alınmış, bu tarih yeni bir yılın başlangıcı olarak halk ve devlet erkânı tarafından coşkuyla kutlanmıştır. Selçuklular tarafından kullanılan Celali takviminde ise 1 Mart yeni yılın başlangıcı olarak kabul edilmiştir.
Ünlü Sümerolog Muazzez İlmiye Çığ, yılbaşı kutlamalarının ve çam ağacı süslemelerinin tamamen Türklere ait bir âdet olduğunu söylemektedir. Sümerlerin bir Türk kolu olduğunu İspatlayan ve onların bıraktıkları kil tabletleri okuyarak ilim dünyasına tanıtan Çığ, yılbaşı kutlamaları ve çam ağacının süslenmesi hakkında bize şu bilgileri vermektedir:
Çam ağacı süslemek tamamıyla Türk âdetidir. Yeni Türk devletleriyle münasebetlerimiz bize çok şey öğretiyor. Eski Türklerde yerin göbeğinden göğe kadar uzanan bir ağaç tasavvur ediliyor. Buna hayat ağacı diyorlar. Bu hayat ağacı Sümerlerde de var. Bir ucunda Göktanrı duruyor. Türklerde güneş kutsal ama tanrı olarak kabul edilmiyor. 22 Aralık da güneş yeniden fazla olarak dünyayı aydınlatmaya başlayacak, günler uzamaya başlayacak. Türklerin Göktanrısı, gece ile gündüzü idare ediyor gökte. Sözde gün ile gece sürekli münakaşa halinde. 22 Aralık'ta gün geceyi yeniyor. Bunu Yeniden doğuş bayramı olarak Türkler kutluyorlarmış. Türkistan'da bir ağaç varmış; adına Akçam diyorlar. Bu akçam başka hiçbir yerde yetişmiyormuş. Akçam'ı getirip eve koyuyorlar, akçamın altına Tanrı onlara güzel şeyler verdi, güzel bir yaşam verdi diye Tanrı'ya hediyeler koyuyorlar. Dallarına da ertesi sene için tanrı'dan niyaz ettikleri şeyler, adak olarak da istedikleri şeyler için paçavra ve kurdele bağlıyorlar. O günlerde büyük bayram ve şenlik yapıyorlarmış. Aileler toplanıyor, büyükler varsa ziyaret ediliyor, özel yemekler yeniliyor, güzel elbiseler giyiliyormuş. Bu âdet Türkler yoluyla Avrupa'ya geçti. Konunun Noel ile alakası yok. İznik Konsülü'nde pagan âdeti görülen bu âdeti Hz. İsa'nın doğuşu olarak kabul ediyorlar ve bu âdet Hıristiyanlara geçiyor. Ama ağaç süseme pek yok. 16. Yüzyılda Almanya'da başlıyor, daha sonra Fransa'ya geçiyor ve tüm dünyaya yayılıyor. (1)
Noel Baba'nın nereden geldiği
Batı kültürünün bize empoze ettiği Noel Baba'nın Türklerden Avrupa'ya geçtiğini biliyor muydunuz? Sümerlerde ve Altaylarda kutlanan Çam bayramında iyilik Tanrısı olarak geçen Ülgen'in diğer Türk topluluklarında Ayaz Ata adını aldığını, kıyafetlerinin de kırmızı olduğunu, darda kalan insanların imdadına koşan iyilik sever bir piri fani olduğun duydunuz mu?
Sümerler ve eski Türkler'in kültürü üzerinde araştırma yapan Muazzez İlmiye Çığ, Altaylarda kutlanan Çam Bayramı hakkında şu bilgileri vermektedir: Altay Türklerinde kutlanan çam bayramında dünyanın merkezinde tanrıların ve ruhların dinlendikleri yerde yaşayanYer su'ya adaklar adanırdı. Yer sunun yanında gür beyaz sakallı bir ihtiyar olan Ülgen bulunurdu. İnsanlar onu daima zengin ve kırmızı kaftan içinde görürlerdi. Ülgen, aydınlık ruhların reisi idi. Güneş ve Ay ona itaat ederlerdi.
Çam Bayramı kışın en soğuk olan 25 Aralık'ta yapılırdı. O zaman gün geceye galip gelirdi. Güneş toprak üzerinde biraz daha uzun kalırdı. İnsanlar Ülgen'e dua ederler, güneşin dönüşü için ona teşekkür ederlerdi. Duaların işitilmesi için Ülgen'in ağacı olan çamı süslerler, dallarına kurdeleler bağlarlar ve adaklar adarlardı.
Çam, Ülgen'in ayeti idi. O tanrıların ve ruhların yer altı dünyası ile iletişimin sağlamaktaydı. Çam ok gibi yukarıya yol gösteriyordu. Bunca yıl geçti. Bu bayram unutulmadı. Yeni yıl ağacı, çama bayramı olduğu herkesin malumu. Ülgen yeni bir ad aldı. Adı Ayaz Ata oldu. Bayramdaki rolü ve kıyafeti aynen kaldı. (2
Bilim Araştırmacı Haluk Tarcan: İslam öncesinde Türkler, en uzun gece olan 21 Aralık'ta çam ağacı altında toplu yemek yiyor ve merasim sonunda çam ağacını yakıyorlardı. Altay Dağları eteklerinde yaşayan küçük gruplar ve Türk köylerinde bu gelenekler devam ediyor. Avrupalılar, son yıllarda kendilerine özgü bir kültü kökü yaratmak için Asya'da araştırmalar yapıyorlar. Noel kutlamaları Anadolu'da Hıristiyanlığı yaymak isteyen Aziz Saint Pol tarafından M.S 60 senelerinde bizim coğrafyamıza taşınıyor. Noel, Avrupalılar tarafından uydurulmuş ve Türklerden çalınmıştır. (3)
Türk kültürünü araştıran Prof Dr. Bahaddein Ögel de eski Türklerde yılbaşı kutlamalarının yapıldığını, fakat bu kutlamalarının baharın başlangıcında yapıldığını belirtmektedir. Türkler, senenin ilk yıldırım ve şimşeklerin yeni yılbaşının bir işareti sayarlardı. Moğollar yıldırımdan çok korkarlar ve saklanırlardı. Türkler ise Yıldırım düştüğü zaman atlarını koştururlar ve göğe ok atarlardı.(4) (Göğe ok atmak Oğuzhan'dan beri devam ede gelen bir âdetti. Bu da yön ve fetih hareketleri belirlemek ve konaklamak üzere uygulanırdı.)
Osmanlı sarayında yılbaşı kutlaması:
Osmanlı Sarayında yılbaşı kutlamaları yapıldığına dair bilgi veren II. Abdülhamid'ın kızlarından Ayşe Osmanoğlu bu konuda şöyle demektedir: Muharremin 1'inci günü yılbaşı sayılırdı. Saraya her taraftan birçok kimse geldiği gibi vükela dahi gelir, tebrik ederdi. Başmabeyincinin odasına bir masa üzerine tabaklar içinde lira çeyreği, yirmi yedilikler, gümüş çeyrekler, kuruşlar konulur; her gelen rütbe ve mevki' değerlerine göre, bendegan da muharremiyelik ve yıl bereketi olarak bunlardan alırlardı. Haremde dahi lira çeyreği, yirmi yedilikler ve gümüş kuruşlar dağıtılırdı. Biz de kendi bendeganımıza verirdik. Yılbaşının başka bir hususiyeti de kadınlar arasında yeni elbise giymek uğurlu sayılırdı. Yeni bir şey mutlaka giyilirdi. (5)
Gününüzde yılbaşı kutlamaları ve din adamlarının bakış açısı
İznik Konsilinden sonra Hz. İsa'nın doğum günü olarak 25 Aralık kabul edilip bir haftaya varan yortuların kutlanması zamanla Avrupa'da bir gelenek haline geldi. 1605'te Almanya'da başlayan Noel kutlamaları Fransa'ya ve tüm Avrupa'ya yayıldı. Çam ağacı süslemesi ve Ayaz ata'yı Avrupa'ya Hunlar tanıtmışlar, Batılılar da bu kültürü kendilerine, çabucak mal etmekte bir beis görmemişlerdir.
Günümüzde yılbaşı kutlamaları hem Türkiye'de hem de Türkiye sınırları dışındaki Devletlerinde coşkuyla kutlanmaktadır. Kutlamalarda aşırılığa kaçıldığı ve kutlama şekli Müslüman Türk kimliğine uymadığı için din adamları tarafından yılbaşı kutlamaları hoş karşılanmamaktadır. Hıristiyan âdeti diye nerede ise yılbaşını kutlayan Müslümanları dinden aforoz edecekler. Bir kısım din adamları Hıristiyan âdeti diye tamamen cephe alırlarken, kutlamalarda aşırılığa kaçmamak, haram işlemek kaydıyla Müslümanların yılbaşını kutlamalarında bir beis görmemişlerdir. Diyanet vakfı yayınlarından çıkan İslam İlmihalinde bu konuda şu bilgilere rastlıyoruz:!Toplumumuzda yılbaşı kutlamalarıyla yapılan toplantılar, eğlenceler hiçbir kültürel ve geleneksel yapımıza sahip değildir. Batı kültürünün körü körüne taklid edildiği ve bir Hıristiyan âdeti olması dolayısıyla yılbaşına karşı yapılan tenkitler bunlardan kaynaklanır. Yoksa hicri yılbaşı ile Miladi yılbaşın da dini yönden birbirlerine bir üstünlükleri yoktur. Miladi takvim kullanan ülkelerde Müslümanların yeni bir yıla girmek münasebetiyle birbirleriyle hediyeleşmesinde, iyi dileklerde bulunmasında bir sakınca yoktur! Hıristiyan âdetleri uygulamamak ve onlara benzememek için alternatif yılbaşı kutlama programları geliştirilebilir. (6)
Sonuç
Yılbaşı kutlamaları ve Noel bir Hıristiyan âdeti değil Türk âdetidir. Bu Türk âdetlerini İslami bir kimliğe büründürerek devam ettirebiliriz. Meselâ, Ülgen'i Ayaz Ata yaptığımız gibi Hızır Aleyhisselam da yapabiliriz. Noel Baba'nın yerini Hızır Aleyhisselam alabilir. Ülgen de insanlara iyilik etmek için yarışıyordu Hızır Aleyhisselam da. Hızır Aleyhisselam darda kalanların yardımına koşan yarı evliya- yarı peygamber bir şahıs değil mi? Çam süsleme de çam katliamı yerine çocuklarımıza saksılara çam ağacı diktirterek onları süslesek, ağaç dikme vakti gelince fidanları toprakla buluştursak nasıl olur. Her halde tam bir Türk-İslam sentezi olur kanaatindeyim
Dipnot:
1)Muazzez İlmiye Çığ, haber ekspres, 30 Aralık 2012.
2) )Muazzez İlmiye çığ, Bilinmeyen Türk Tarihi veb Sitesi.
3) Haberiniz. Com,1 Ocak 2013.
4) Ögel, Bahadden Prof. Dr, Türk Kültürünün Gelişme Çağları, C:2, s.151, MEB Yay.1971/İST
5)Ayşe Osmanoğlu, Babam ve Yıldız Sarayı,s.105 v.d Kent basımevi,
6)İlmihal-II, s.488, Diyanet Vakfı Yay., 2010/ANKARA