Böyle bir yazıyı “Hindistan’da Tarım Ürünleri Ve Çiftçi Hareketleri” başlıklı, 26.2.2024 ve 4.3.2024 tarihlerinde bu sütunlarda yazmıştım. Son yıllarda Avrupa’da ve Hindistan’da görülen çiftçi hareketleri gibi bu yıl ülkemizde de ferdi veya grup halinde üreticilerden farklı protestolar veya haklı serzenişler görülmektedir. İlkyazımda belirttiğim Hindistan ile bazı bilgileri burada tekrar ederken daha fazla bilgiye Konya Yenigün gazetesinde önce yazmış olduğum yazılardan okuyabilirsiniz.

“Hindistan ya da resmî adıyla Hindistan Cumhuriyeti 28 tane eyalet ve birlik bölgesinden oluşan ve parlamenter demokrasi olan bir cumhuriyettir. Hindistan Cumhuriyeti, Birleşik Krallık'tan bağımsızlığını 15 Ağustos 1947'de ilân etmiştir. Hindistan; 3.287.263 km2 toprağa ve 1 milyar 425 milyon 775 bin 850 (2023) nüfusa sahip olan Güney Asya ülkesidir. Ülkede resmî dilleri İngilizce ve Hintçe’dir.  

Hindistan nominal fiyatlarla dünyanın en büyük on ikinci ekonomisine sahip olup 1991'den beri uygulanan ekonomik yenilikler nedeniyle dünyanın en hızlı büyüyen ekonomilerinden birisidir.

Hindistan topraklarının yüzde 54'ünden fazlası tarıma elverişli olduğu için ülkedeki işçi sektörünün neredeyse yarısı tarımda çalışmakta olduğundan tarım, ekonomiyi de büyük oranda etkilemektedir. Yaklaşık 1,4 milyardan fazla nüfusa sahip olan Hindistan'da tarım sektör dışından 150 milyondan fazla kişiye geçim imkânı sağlamaktadır. Birçok ürünün yetiştirildiği Hindistan’da 512 milyon canlı hayvan sayısıyla dünyada ilk sırada yer almaktadır.

Hindistan nüfusunun yaklaşık %58'i için tarım birincil gelir kaynağıdır. Hindistan'da her beş kişiden birinin geçimini tarımdan sağlamaktadır. Hindistan’da tarım sektörü diğer sektörler gibi büyümekte olan bir sektördür.

 Hindistan’da tarım sektörünün büyümesine rağmen mevcut problemlerine karşı da çiftçi hareketleri yapılmaktadır. 2021'de bir yıl boyunca hükümetin tarıma ilişkin yasalarındaki değişiklikleri protesto etmeleriyle gündeme gelen çiftçiler, bu yasaların feshinin ardından, hükümete ilettikleri taleplerinin yerine getirilmediğini ifade etmektedirler. Hindistan'da 2021'de, hükümetin tarım sektörüne serbestleşme getiren düzenlemelerini protestolarıyla gündeme gelen çiftçiler, bu kez de hükümetin bu konuda verdiği sözleri yerine getirmediğini gerekçe göstererek 13 Şubat 2024’de tekrar gösteri düzenlemeye başlamışlardır.

Çiftçilerin tekrar protestolara başlamasının esas sebebi bütün mahsuller için asgari destek fiyatı belirlenmesi, borçların silinmesi gibi taleplerinin hükümetçe yerine getirilmediğini ve tarım yasaları konusunda ilerleme kaydedilmemesi gösterilmektedir. Kavga istemediklerini söyleyen çiftçi temsilcileri hükümete, özellikle "bütün mahsuller için asgari destek fiyatının yasalarla garanti altına alınması” için çağrıda bulunmaktadırlar.

Hindistan’da ürün fiyatlarının güvence altına alınmasını ve mahsulleri için daha fazla ödeme yapılmasını isteyen çiftçiler, hükümetle gerçekleştirilen müzakerelerin dördüncü turundan da sonuç çıkmayınca sokaklara dökülerek protestolar başlatmıştı.

Bu bilgileri verdikten sonra dünyanın farklı yerlerinde görülmekte olan bu hadiselerden Türkiye ne ders çıkarmalıdır. Değerli okuyucularım, her ülkenin ekolojisi, ürettiği ürünler ve ülke tarım politikaları farklılık gösterebilir. Ancak üreten sektörün ve üretilen ürünlerin sadece tarım sektörünü değil diğer sektörleri de ilgilendirdiği bir gerçektir. Bu nedenle üretici, aracı, sanayici, hizmet sektörü ve tüketiciye kadar birçok kişiyi doğrudan veya dolaylı ilgilendiren tarım sektörü hafife alınmamalıdır.

Bazı Avrupa ülkelerinde ve Hindistan’da görülen çiftçilerin protesto eylemleri ülkemizde de görülmesini kesinlikle istememekle beraber ülkemiz tarımına yöne verenlerin eylem yapan ülkelerin tarım politikalarına göre olayları irdelemeleri ve mevcut gelişmelerden ders çıkarmış olmalıdırlar diye düşünmekteyim. Dünyanın farklı ülkelerinde görülmekte olan bu hadiseler basit bir protesto olayı olarak görülmemeli, tarıma yön veremlerin yapacakları planlama ve uygulamalarda doğru kararlar vermeleri için bir fırsat olarak görülmeli, iyi irdelenmeli ve gelecek için doğru değerlendirilmeler yapılarak ülkemiz tarımına doğru yön verilmelidir.

Bu yılın Mart ayı başında yazmış olduğum bu yazıdan sonra 5-5.5 ay zaman geçmişti. Ülkemiz tarım üreticilerinin de benzer eylemlerde bulunması yetkililerin gerekli tedbirleri almadıkları veya almakta geciktiklerini göstermektedir.

Ülkemizde çiftçi ayaklanmaları son günlerin en önemli gündemlerinden biri haline gelmiştir. Son aylarda orman yangınlarını söndürme çalışmaları yanında farklı illerimizde üretici protestoları yaşanmaktadır. Ürününü tarladan toplayıp paraya çeviremeyen, yani pazar bulamayan, ürünü satamayan çitçi sokağa çıkmakta, ana yolları kapatmakta ve böylece dünyanın birçok ülkesinde olduğu gibi sesini duyurmaya çalışmaktadır. Ekimden hasat yapıncaya kadar ses çıkartmayan veya kısık ses çıkaran üretici ürünü para etmeyince ya hasat etmeyip ürünü tarlada bırakmakta ya da zararına satmak zorunda kalmaktadır. Tüm umutlarını tarlada ki ürününe veya ahırındaki hayvanına bağlayan çiftçi borçlarını ödeyemeyince ferdi veya gruplar halinde eylem yapmaktadır. Çumra’lı çiftçi kavununu belediyenin önüne döküyor, domates üreten Ş. Urfalı çiftçi kazanamadım zarar ettim diyor, Karacabeyli üretici anayolları kapatıyor gibi ülkemizin farklı illerinde eylemler görülmektedir. İlk zamanlar kilosunu 15 lira veya daha fazla bedelle aldığımız karpuz yerli üretim çıkınca marketlerde tarlada ki maliyetin altında 2-3 TL gibi fiyatla satılmaktadır.

Üreticimiz halinden hiç de memnun değil, bu gün endişeli ve yarınına da güvenle bakamıyor. Yarınına güvenle bakamayan üretici, iş bulmak ümidiyle varsa mevcut birikimiyle şehirden veya ilçeden bir ev alıp şehirle köy arasında kararsız dolaşmaya başlamıştır. Bu durum köyden kente göçü tetiklemekte ve köydeki işlerinde yaşlılara kalmasına sebep olmaktadır. Yaşlı üretici de birkaç yıla kadar bunca yıl çalıştım veya yeter benden bu kadar artık gücüm kalmadı diye üretimi bırakacaktır. Bu durum bilinen bir gerçek olmasına rağmen çözüm üretilmemesi de ülkemiz ve üretici açısından hayırlı bir gelecek gibi görünmemektedir.

Dünya piyasasındaki ürün fiyatları ülkemize göre düşük olup fiyatlarda ki dalgalanmalar, savaş ve ekonomik krizler üretimi nasıl etkilerse etkilesin bunun çaresini yetkililer önceden almalı ve kriz durumu önceden sezilerek üretici daha fazla kollanmalı, üretici üretmeye devam etmelidir.

Mevcut “Destekleme politikaları gözden geçirilerek tarıma yeterince katkı sağlayacak yeni bir destekleme modeli geliştirilmelidir. Ülke genelinde değil, bölge ve bazı ürünlerde mikro ekolojik bölgeleri esas alan desteklemeler getirilmelidir. Üretimin sürdürülmesi zaruret olduğuna göre yetkililer tarımda ülke genelinde aynı oranda destek yerine farklı destek verme formüllerini geliştirilmelidirler.

Dünyanın bütün ülkelerinde “Tarım Sektörü” desteklenmektedir, ülkemizde de desteklenmeye devam edilmelidir. Teşvik ve desteklemeler bölge için tavsiye edilen ürünlere yönlendirmeye uygun yapılmalıdır. Devletin zorlaması şunu ekme, bunu ekme diyerek yasaklar koyma yerine yönlendirme de birlik, sulama ve üretici kooperatifleri gibi tarıma dayalı kuruluşların yaptırımları esas alınmalıdır. Bu hususta üretici birlik ve kooperatifleri etkin rol oynamalı ve bu üretici kurumları desteklenerek devletin istediği yaptırımlar bu kurumlarca yaygınlaştırılmalıdır. Yapılacak doğru planlamalarla destekleme de 5488 sayılı Tarım Kanununun 21 maddesine göre GSH‘nın yüzde 1’i tarımsal destek olarak dağıtılarak kanuni müeyyide yerine getirilmelidir.

İllerdeki siyasi parti yöneticileri sadece kendi aralarında yaptıkları toplantılarla değil, ilgili fakülte ve kurum yetkilileriyle de bir araya gelerek bilime uygun projelerle o ilin tarımına yön verilmelidir. Ülkemizde yapılan çalıştay, sempozyum ve panel gibi çeşitli toplantılarda birçok hususta öneriler bulunmakta olup bunlar ciddi bir süzgeçten geçirilerek illerden gelen yönlendirmeler ile Tarım ve Orman Bakanlığı son kararı vererek yeni bir yol haritası çizilmelidir.

Belirsizlikler sürdükçe üretici üretimden soğumakta ve sektörden kaçmaktadır. Üretici üretimden iyice soğumadan ve daha çok genç tarım sektöründen kaçmadan tarım üreticilerinin sesine kulak verilmeli ve gerekli tedbirler alınmalıdır.

Günümüzde iletişim yaygınlaştığı için güncel konular iletişimle her ülkede anında duyulur hale gelmiştir. Bu nedenle üretici eylemlerinin oluşu ve hadiselere bakış açısı o ülke, bu ülke ayırımını neredeyse kaldırmaktadır. Önemli olan tarımla uğraşan kesimin de bir güç olduğunun dikkate alınmasıdır. Devlet kurumları ve tarımla ilgili örgütler tarımın geleceği ile ilgili projeler üretmeli ve ülkenin tarımında sürdürülebilirliği kısa vadeli değil uzun vadeli planlarla yönetmek ve sorunlara çözüm bulmak olmalıdır.

Eylemler yıkıcı olmamalı, ancak hafife de alınmalıdır. Tarımdaki üretici sabırlıdır, sesini kolay kolay çıkarmaz, son aylarda olduğu gibi sesi çıktı ise de mutlaka bu sese kulak verilmelidir.