Evde şiddet, sokakta şiddet, havada şiddet, karada şiddet, denizde şiddet, televizyonda şiddet, sinemada şiddet, tiyatroda şiddet, şiirde şiddet, nesirde şiddet, müzikte şiddet, iş yerinde şiddet, tatilde şiddet, trafikte şiddet, pazarda şiddet, markette şiddet, partide şiddet, okulda şiddet, hastanede şiddet, postanede şiddet, dağda şiddet, ovada şiddet, yaylada şiddet, gecekonduda  şiddet, villada şiddet, gökdelende şiddet, ibadethanelerde bile şiddet...

Çobanda şiddet, milletvekilinde şiddet, okumamışında şiddet, profesöründe şiddet, gazetecide şiddet, şoförde şiddet, hastada şiddet, doktorda şiddet, öğretmende şiddet, imamda şiddet, poliste şiddet, askerde şiddet, sivilde şiddet, zabıtada şiddet, seyyar satıcıda şiddet,  mahkûmda şiddet, serbest gezeninde şiddet,  erkekte şiddet, kadında şiddet, gençlikte şiddet, yaşlıda şiddet  çocukta şiddet, anada şiddet, babada şiddet, abi de şiddet, dayıda şiddet, amcada şiddet...

Futbolda şiddet, baskette şiddet, voleybolda şiddet, güreşte şiddet, beysbolda şiddet, judoda şiddet, karatede şiddet, boks zaten şiddet,

Of, içim daraldı. Benim yazımda bile yüzlerce “ŞİDDET” oldu.

Şimdi gelin de şiddeti önleyin. Varsa böyle bir marifete sahip olan göstersin marifetini. Bitirsin bu şiddeti. Gülistana döndürsün memleketimizi, dünyamızı...

Bir memleketin çocuğu daha doğar doğmaz şiddete uyanıyorsa, babası anası tarafından “vur!”, “kır!”, “döv!”, “söv!”, “senin anan ağlayacağına onun anası ağlasın” diye tembihlerde bulunuyorsa, her konuda tevbihlere muhatap oluyorsa eğer gelin de şiddete karşı çözüm üretin.

Benim kendime göre çözüm önerilerim var tabi.

Matematik mesela. Matematik zaten dört işlemle birlikte şiddeti çağıran(!) bir ilim dalı. Topla, böl, parçala, çıkar... Bizler matematik ilminin dört işleminden bile toplumu ayrıştırmayı anlıyoruz demek ki...

Bu yüzden ben diyorum ki, daha ilkokula başlayan bir çocuk eline aldığı defterin kitabın arkasında “çarpım tablosu” ile karşılaşmamalı. O bölümlerde “çarpım tablosu yerine insanlık değerlerini içeren tablolar olmalı” diyorum. İnsanoğluna daha dünyaya geldiği andan itibaren, ahlaki ve toplumsal bütün değerleri öğretmeden çarpım tablosunun, genelde de müspet ilimlerin öğretilmemesi gerektiğini düşünüyorum.

Adalet mekanizmasının çalışmadığı bir toplumda, “yapanın yanına kâr kalması” şiddetin gerçek sebeplerindendir. Suçluların ön kapıdan alınıp arka kapıdan salınmasıdır şiddeti doğuran en önemli sebep...

İnsanı darp eden, gasp eden, özgürlüğüne kast eden, zorbaların toplum içinde rahatça dolaşmasına göz yuman bir adalet sisteminin olduğu yerde şiddetin olmaması mümkün değildir. İsterseniz hukukun kitabını yazmış olun, isterseniz hukuki kariyeriniz tavan yapmış olsun, bu durumlara çözüm bulamamışsanız benim gözümde de toplum nazarında da bir hiçsiniz hiç. İsterseniz 7/24 televizyon programlarında ahkâm kesiniz, isterseniz kariyerinizden dolayı kasım kasım kasılınız kocaman bir sıfırsınız.

Sevgili Peygamberimiz şiddet konusunda şöyle diyor: “Kıyamette en şiddetli azap görecek kimseler, insanlara en çok azap edenlerdir.”

Başkaları da söz söyleme ihtiyacı duymuşlar bu konu üzerine...

“Şiddet yetersiz kimsenin son barınağıdır.” Isaac Asimov.

“Sevgi insanlığın, şiddet hayvanlığın kanunudur.” Mahatma Gandhi.

İlk yumruğu atan, fikirlerinin yetersizliğini kabul etmiştir. Çin Atasözü.

“Silahlı insan en çok neden korkar?

Diğer silahlılardan mı?

Hayır!

Şiddet yanlıları en çok neden korkar?

Şiddetten mi?

Buna da hayır yanıtını verebilirim.

Peki ya acımasız ve bencil insanlar en çok neden korkarlar?

Onların hepsini sevgiden, aşktan daha çok korkutan bir şey yoktur.” Nevzat Tarhan

Topluma örnek olması gereken insanlara, devletimizi ve milletimizi yöneten ve yönetmeye talip olan siyasilere sevgi ve saygı bağıyla bağlanmadan önce onların diline, üslubuna ahlaki durumlarına, konuşmalarına ve insani değerlere verdikleri kıymete bakmamız lazım. Rastgele kimseyi alkışlamamalıyız. Zira onları alkışladıkça, kirli dillerinin kabul gördüğüne inanır ve yönetim hakkı elde ettiklerinde başımıza getirecekleri musibetlerin hesabını bile yapamayız.

Başkalarının uyguladığı şiddeti dillerine dolayıp, kendinin destek olduğu kimselerin şiddeti için “benim şiddetçim iyidir” mantığıyla yaklaşım gösterip sus pus olanlara, uygulanan şiddeti görmezden gelenlere yazıklar olsun.

Her şey olmak mümkün ama adam olmak o kadar da kolay değil. Adam olmak ilk tercihimiz ve hedefimiz olmalıdır.