Toplumumuzda yanlış giden bir şeyler olduğu kanaatindeyim.

Okullaşmanın artması, okuma yazma oranının yükselmesi, iletişim araçlarının sürekli olarak gelişim göstermesi, bilgiye kolay ulaşılması gibi pozitif yöndeki bütün gelişmelere rağmen, insanımızda bu güzelliklerden ‘yeterince faydalanmama’ gibi bir direnç var sanki. Ya da bütün bu gelişmelerden yeterince faydalanıyor olduğunu düşünerek “Artık ben oldum.”, “Her şeyi biliyorum.”, “Kimseye de ihtiyacım yok benim.” durumuna terfi ettiğini zannediyor.

Hal böyle olunca da karşıdaki bir kısım insanları “cahil olmakla”, “biat kültüründen kendini kurtaramamakla”, “her şeye boyun eğmekle” “şükretmekle”, “yeniliklere kapalı olmakla” ve sair benzer hususlarda onları suçlamakla vaktini geçirir, hale düşüyor.

Her konuya itiraz etmeyi “bu topluma hizmet etmekle eş değer” zanneden bir kesim oluşmuştur. Karşı tarafı “her şeye boyun eğmekle”   suçlarken, kendisi de her şeye itiraz ederek “toplumun gelişmesine katkı sağlıyor olduğuna” yüzde yüz inanmış görünmektedir.  Öyle ki karşı taraftaki biri ağzını açsa, yumruğunu ağzının üzerine indirecek bir vaziyete kendisini alıştırmış görünüyor.

“Her şeye kabul” diyen birisi bu toplum için bir çivinin çakılmasına dahi katkı sağlamıyor olsa bile bu defa her şeye itiraz eden, dönüp kendisine “Ben bu toplum için hangi çiviyi çakıyorum acaba?” diye sorması gerekiyor.

Toplumun gelişmesi önündeki en büyük engel eğer “şükredenler” ise şükretmeyenlerin, karşı cenahı suçlarken, onların önüne kendi icat ettiklerini, eğitimde, kültür ve sanatta, sağlıkta, iletişimde, ulaşımda, edebiyatta, astrolojide, tarımda, sanayide, hulasa her alanda toplum faydasına olan icra-i faaliyetlerini koyması gerekiyor.

Eğer bunları yapamıyor ise, öyleyse, onun suçladığı “cahiller”, “biatçılar”, “şükürcüler”, “her şeye boyun eğiciler” ile aralarındaki fark nedir? Konuşmakla, itiraz etmekle insanlığa kazandırdığı iyilikler nelerdir?

İtiraz etmek, sosyal medyada, önüne gelene hakaret etmekten mi ibarettir? İtiraz etmek, on yıllar boyunca iktidara sahip olmak yerine sürekli olarak yönetilmeye sebep oluyorsa eğer, bu durum, itiraz ediş yönteminin yanlış olduğunu göstermez mi?

“İtiraz etmek, bana ne kazandırıyor?”  “Ben aynı yöntemle itiraz ettikçe, itiraz ettiğim konuları oluşturanlar, sürekli olarak iktidarda kalmaya devam ediyorlar, o halde hata bende değil mi?” diye sorması gerekmez mi? Bence bu durum asıl itiraz etme yöntemidir. Ama burada da ‘ego’ dediğimiz unsur önlerine çıkmaktadır. Kişinin kendisine itiraz etmesi, öz eleştiri yapması, yöntemlerini yeniden analiz etmesi, değerlendirmesi, revizyona tabi tutması gerekiyor.

 “Biatçı” diye, “şükürcü” diye, “her şeye boyun eğenler” diye suçladıkları kesimin oyları daima iktidar olmaktadır. Bu durumda onlar, bu tutumlarından neden vazgeçsinler ki?

Sanırım bir silkelenmeye ihtiyaç var. Ama nasıl?

Önce ‘kuru inat’tan vazgeçilmeli sonra da ‘gerçek cehalet’in ne olduğunun farkına varılmalıdır.

“Dediğim dedik, çaldığım düdük.” İnadından vazgeçmesi gerekenler, sanırım ‘her şeye itiraz edenler’dir.