Geçtiğimiz günlerde bir zamanlar farklı etnik kimliklerin, farklı dinlere mensup olanların huzur içinde yaşadığı Hatay’a bir gezi yaptık. Acının ve hüznün etkileri hala devam ediyor.

 İnsanlar kaldırılan enkazlar arasında hatıralarını değil belki kayıp yakınlarını da bulma ümidini taşıyorlar.

Hatay, konteyner kent. Deprem bölgesinde en fazla hasar gören Hatay’ın ayağa kalkması birkaç yılı alacak gibi görünüyor. TOKİ yerinde dönüşüm kararı almış. Zemindeki sıvılaşma nedeniyle TOKİ’nin planlamasına halk çok sıcak bakmıyorlar. Onun yerine şehrin Habib-i Neccar dağının eteklerinde inşa edilmesini dillendiriyorlar. Şehirde diğer illere göre teslim edilen konutların sayısının az olduğu da söyleniyor.

Deprem sonrası yollar delik deşik. Arabası olanlar herhalde rot-balans ve amortisörler için sık sık tamircilere gitmek zorunda. Yol yarım metre aşağıya göçmüş.

Depremi yaşayanlar kayıplarının yaslarını tutmaya devam ediyor. Deprem şehitleri mezarlığı sık sık ziyaret ediliyor.

Deprem Hataylılar için bir milat olmuş. Bilinen adresler hep toprak altında kalmış. Yüzlerce cami, kilise ve tarihi yapılar un ufak olmuş.

Tanıştığımız veya karşılaştığımız bazı depremzede kardeşlerden özellikle felaket anında ve sonrasında Konya’nın bütün kurumları ve STK’ları ile yanlarında olduğu cümlelerini duymak bizleri sevindirdi.

KOSKİ sayesinde temiz suya kavuştuklarını ifade ettiler.

Ama bir gerçek var, Hatay’ın ayağa kalkması için yardım ve desteklerin devam etmesi gerekiyor.

Konya ve Karaman’da deprem zamanı misafir olarak kalanların Konya’ya ve Karaman’a ayrı bir sevgisinin olduğunu görmekte ayrı bir güzellik.

Geçmişi 12.yüzyıla kadar uzanan Uzun Çarşı eski günlerine dönmeye çalışıyor. Asrın felaketinden önce 2500 değişik meslek ve iş kollarındaki işyeriyle hizmet veren çarşıda 600 dan fazla dükkân depremde harabeye dönmüş.

Tarih boyunca 12 büyük depremi yaşayan Antakya ‘da Asi nehrinin iki tarafında kazdıkça tarih fışkırıyor. Mozaikler olduğu söyleniyor.

Deprem bölgesinde ziyaret ettiğimiz yerler arasında en az zarar gören illerden birisi de Kilis. Ancak, birçok tarihi bina ve mekân ya ağır hasarlı olduğu için yıkılmış ya da güçlendirmeye çalışılmakta, restore edilmektedir.

Sonuç olarak deprem hayatımızın değişmez bir gerçeği olduğuna göre, hem yapı kalitesini hem de insan kalitesini yükseltirsek gözyaşımız ve hüznümüzün azalacaktır.

Selam ve dua ile..