Ramazan'ın arifesinde yani dün, telefonuma gelen mesaj çok güzeldi. Mesajı kıymetli arkadaşım Hasan Basri Balcı göndermişti. Mesaj “SELAMÜN ALEYKÜM” diye başlıyordu.

” Bugün bana seni üç kişi sordu. Adresini istediler. Ben de kıramadım, verdim. İnşallah kızmazsın ama çok kibar ve samimiydiler. Kırk yıllık dost gibi...Sana geleceklermiş. Aman ha! Hürmette kusur etme. Hazırlığın kamil olsun.. Kimliklerini sordum.

 Birinin adi, Rahmetullah. Diğerinin ki, Mağfiret. Üçüncüsünün ki de Necat. Bir ay sende kalacaklarmış. Pazar günü akşam geliyorlar. Haberin olsun. Allaha ısmarladık” diye sona eriyordu.

Aynı mesaj sonra, başka arkadaşlardan da geldi. Ben de çok beğendiğim bu mesajı başka arkadaşlarıma gönderdim.

Öğretmen arkadaşım Yusuf Türkalp hocam “Bekliyorum. Kapıda karşılayacağım inşallah” sevgili dünürüm Mustafa Güleç ise “Allah razı olsun. Tanıyorum üçünü de. Geçen sene de gelmişlerdi. Önce rahmeti, sonra mağfireti, sonra da cehennemden kurtuluş hediye etmişlerdi” diye cevap gönderdiler.

Muhabbetle, muhabbet dolu mesajlarla karşıladığımız Rahmet, Mağfiret ve Necat ayı, Kur'an ayı Ramazan'ın ilk gününü yaşıyoruz. Rabbim ömrümüzü Ramazan, ahiretimizi Bayram eylesin. Yaz mevsiminin sıcak Haziran günlerinde oruç tutmayı Rabbim herkese kolay kılsın.

Serin havada, gölgede, çalışmadan uyuyarak, orucu uykuya tutturarak Ramazanı yaşamak kolay.  Asıl önemli olan, zor işlerde, yerin altında maden ocaklarında, inşaatlarda, tarlada, üstü açık pazar yerlerinde, direksiyon başında, kızarmış ateşin karşısında, fırında, sanayide tamirhanelerde, imalathane gibi pek çok yerde aç susuz saatlerce çalışmak, alın teri dökerek oruç tutabilmektir.

Hele bir de sınırlarda, terörün kol gezdiği bölgelerde kavurucu sıcaklar altında gece ve gündüz nöbet bekleyen, güvenliği sağlamaya çalışan asker ve emniyet mensuplarımız var ki, her biri alnından öpülmeyi hak etmişlerdir.

Orucun eski adı “savm”dır. Savm, Arapça bir kelime olup, tutmak demektir. 

Farz olan savm, Kur'an'ın indirildiği, Kur'an'ın doğduğu Ramazan ayı boyunca fecirden gün batımına kadar yeme, içme ve cinsel ilişki gibi beşerî faaliyetlerden uzak durarak insanın içgüdülerini ve ayartıcı benliğini, nefsini dizginlemesidir. Heva ve heveslerine belli bir süre de olsa dur diyebilmesidir.

Bununla amaçlanan sorumluluk bilincinin zirvesine ulaşan yolda bir merhale daha kat etmektir. Buradaki sorumluluk bilincine Kur'an, takva demektedir.

Oruç tutmak kendini tutmaktır. İnsanın başına ne gelirse kendini tutamadığı için gelir. Günahların kökeni, öfkesini tutamamak, nefsini tutamamak, şehvetini tutamamak, dilini tutamamak gibi sebeplere dayanır.

Oruç, ruhu beslemek için bedeni aç bırakmaktır. Az konuşmak,  az yemek ve az uyumak nefsi terbiye eden üç önemli faktördür. Bunun aksine çok konuşmak, çok yemek ve çok uyumak da nefsi azdıran üç önemli faktördür. 

İnsan madde ve ruhtan meydana gelmiş bir varlık olduğu için, oruçla ruhunu hatırlar, ruhsal olgunlaşmanın önemini hatırlar ve bir ay boyunca ruhsal olgunlaşma, insan olma, kendini ve Rabbini tanıma noktasında temrinler yapar.

Oruç, saatlerce aç kalma, susuz kalmaktan öte, kendimizi kötülüklerden, çirkinliklerden uzak kalabilme mücadelesidir.

Nasıl ki kötülüklerden, çirkinlilerden, haksızlıklardan, yalandan dolandan, kul hakkı yemekten bizi uzaklaştırmayan namaz, namaz değilse, oruç ta oruç değildir diyebiliriz.

Oruç, dilimize, gözümüze, kulağımıza, elimize, belimize bütün benliğimize oruç tutturmakla mümkün olabilecektir.

Oruç, vakti Müslümanca kuşanarak, Allah rızası için aç kalarak, susuz kalarak, nefsanî arzu ve isteklere geçici bir süre de dur diyerek olgunlaşabilmektir.

Oruç, Kur'an'ın doğduğu, Kur'an'ın indirilmeye başlandığı Kadir Gecesi'nin içinde bulunduğu bu feyizli ayda, Kur'an'la yeniden tanışmak ve barışmak için güzel bir vesiledir. Oruç, çevremizdeki yoksulları, muhtaçları, aç ve susuzları hatırlayıp, onlara yardım etme, onlara şefkat ve merhamet gösterme kanallarımızı harekete geçirebilmektir.

Oruç, sevgidir, oruç saygıdır. Oruç hoşgörüdür, tahammüldür. Oruç sabırdır, oruç berekettir ve manevi bir harekettir.

Oruç ve orucu içinde barındıran Ramazan, bir eğlence bir Karagöz ayı değil, bir yardımlaşma, paylaşma, dualarda buluşma günleridir.

Şimdi böylesine önemli bir ayda, biz mi oruç tutacağız, yoksa oruç mu bizi tutacak? Bir aylık bir süre için evlerimize, okullarımıza, işyerlerimize misafir olarak gelen Rahmetullah, Mağfiret ve Necat isimli misafirlerimiz, bizlerden memnun olacak mı olmayacak mı göreceğiz?

Hadi bakalım kolay gelsin. Korkmayın sayılı gün çabuk geçer.

                                                   GÜNÜN SÖZÜ

BİR ADIM İÇİN BİN ADIMI GÖZE ALANLAR, YOLLARIN HÜKÜMDARIDIRLAR.

                                                                                                    Gürbüz Azak

 

 

KAMİL BİRCAN, 06.06.2016