Şair, yazar, mütefekkir ve siyasetçi olan Sezai Karakoç 16 Kasım 2021 yılında İstanbul’da vefat etti.17 Kasım 2021’de Şehzadebaşı Camii’nde kılınan ikindi namazının ardından, caminin haziresinde toprağa verildi.

Peki, Sezai Karakoç kimdi?

Sezai Karakoç, 22 Ocak 1933 yılında Diyarbakır’ın Ergani ilçesinde doğdu. Sezai Karakoç’un çocukluğu da burada geçti. Ortaokula Maraş ortaokulunda başlayan Sezai Karakoç parasız ve yatılı okudu. Lise eğitimi için Gaziantep’e giden Sezai Karakoç, Gaziantep lisesinden 1950 yılında mezun oldu. Lise öğrenim boyunca Felsefe dersine ilgi duydu ve Felsefe okumaya karar verdi.

Sezai Karakoç üniversite eğitimi için İstanbul’a geldi. Babası onun ilahiyat fakültesinden mezun olmasını istiyordu. İmkânlar doğrultusunda eğitimine devam etmek için tercih etmesi gereken yatılı olan tek bölüm Siyasal bilgiler fakültesiydi. Üniversite sınavlarına hazırlanırken kazanamama ihtimalini de göz önüne alarak her ihtimale karşı Felsefe bölümüne kayıt yaptırdı.

Sınav sonuçları açıklanınca Siyasal bilgiler fakültesini kazanmıştı. Ankara üniversitesi siyasal bilgiler fakültesine başladı. 1955 yılında üniversite eğitimini tamamlayarak mezun oldu. Siyasal bilgiler fakültesinin mali şubesinden mezun oldu. Daha sonra zorunlu hizmet neticesinde Maliye Bakanlığı bünyesinde dış tediyeler muvazenesi bölümünde çalışmaya başladı. Ardından maliye müfettişi olmaya karar veren Sezai Karakoç, müfettişlik sınavına girdi. Sınavı kazanarak müfettiş yardımcısı olarak görevine başladı.

Görevi icabı ile de pek çok kez Anadolu’yu gezdi ve yöre halkını yakından tanıdı. İstanbul’da Diriliş dergisini kurdu. Ardından siyasete atılmaya karar verdi ve Diriliş Partisi’ni kurdu. Böylelikle siyaset hayatı başlamış oldu.1990 yılında kurulan Diriliş partisinin ömrü 7 yıl olmuştur. Ardından 2007 yılında kapanan eski partisi üzerine yeni partisi olan Yüce Diriliş partisini kurdu. Yüce Diriliş Partisi başkanlığını vefatına kadar sürdürdü.

Halk arasında çok bilinen “Mona Roza “ şiiri ile tanınsa da onlarca kitaba imza attı.

Sezai Karakoç’un Eserlerinden bazıları: Diriliş Neslinin Amentüsü, İslam’ın Dirilişi, Mevlana, Yitik Cennet, İnsanlığın Dirilişi, Kıyamet Aşısı, Yunus Emre, Leyla İle Mecnun, Diriliş Muştusu, İslam Toplumunun Ekonomik Strüktürü, Ayin Çeşmeler, Var olma Savaşı, Günlük Yazılar 3 ( Sur ), Çağ ve İlham Sevgi Devrimi.

***

Üstat Sezai Karakoç‘un bundan yıllarca önce kaleme aldığı ‘Oruç da acıkır‘ yazısı büyük yankı uyandırmıştı. Peki, bu ne anlama geliyor? Oruç gerçekten acıkır mı? Rahmetli üstat bu yazısında şöyle diyordu:

“Oruç hiç gecikmeden, yolunu şaşırmadan, tam saatinde, dinç ve genç, tarihin dinamizmini de özünde gaybın üfleyişi gibi taşıyarak geldi. Mademki geldi, onu iyi tanımak gerek.

Oruç boş bir çerçeve olarak veya bir mevsim gibi sadece tabiatın bir parçası olarak gelmedi. Tarihin bir parçası olarak geldi.

Dolu geldi. Kendindekini boşaltacak. Giderken de dolu gidecek. Dolu gitmeli.

Her yılın orucu, büyük Oruç kitabına, sabırla ve meleklerin üslubuyla işlenmiş bir sayfa, bir yaprak gibi eklenir.

Taşların, ağaç kovuklarının, toz zerrelerinin bile, en keskin bir hafızayla şahitlik yapacağı büyük Hesap Gününde, şüphesiz, Oruç Kitabı, en büyük şahitler arasında, dosyasında en çok belge bulunduran suç ve sevap araştırıcıları arasında görünecektir.

Demek ki, oruç, çağımıza, göklere mahsus nişanlarla donanmış büyük ve yetkili bir şahit olarak geliyor ve geldi.

Siz sanmayın ki, oruçta yalnız siz susar, siz acıkırsınız. Oruç da susar oruç da acıkır. Çünkü: Oruç da canlıdır. Sizin gibi. Hatta sizden fazla. Çünkü: onda, ölümün eriteceği et ve kemik de yok. İnsan, sağken bile ölümle karışıktır. Biz hayatla ölümün karıştığı bir terkibiz. Sağken, hayat, ölüme baskındır ve ölümü kullanır. Sonra yaşlandıkça, ölüm güçleri yavaş yavaş artar ve ölüm yüzdesi hayat yüzdesinin üstüne çıkar bir gün. İşte o gün ölmüşüzdür; ölüm hayatı kullanmaya başlamıştır. Toplum yaşayışında da böyle. Ecel olarak gelen ölüm, bu hayat - ölüm çatışmasını kesin bir sonuca bağlar. Ama oruç yüzde yüz olarak diri saf olarak diridir. Net diridir, insan gibi brüt olarak diri değil.

Bizden daha canlı, daha cıvıl cıvıl olan bu gök varlığı orucun susadığı su, acıktığı yemek nedir öyleyse? Şairin şair için dediği:

Cins şaire mahsus yiyecekler
Deniz yosunlar mavilik meduzalar tarzında
Oruca, gök şahidi oruca mahsus besinler,
Yükseltilen dualar, derinleşen secdeler,
Kur'an sesiyle aydınlanan ikindiler,
Allah adıyla diriltilen geceler diyebiliriz belki.

Evet, Oruç da susar, oruç ta acıkır. Orucun susadığı ve ab-ı hayat gibi kanamadığı su, " Kur'an sesi ", acıktığı " namaz ", örtündüğü "merhamet", kuşandığı giyindiği, Allah'ın adının yükseltilmesi yani "cihat"tır.

Ve orucun da iftarı vardır. Oruç müminin kalbinde iftar eder. Onun sofrasında, işte saydığımız, göğe mahsus yiyecekler bulunur.

Yalnız insan orucu özlemez, oruç ta insanı özler. Ramazan ayı gelince, sıla-i rahim edenler gibi, meleklerin bile önünde eğildiği insana koşar. Oruç, insana acıkır ve koşar gelir.

Oruç geldi, öyleyse oruca yiyecek taşımalı, su sunmalı, orucun lambasını yakmalı, örtüler atmalı üzerine ki, geldiğinden daha zengin gitsin. Verdiğinden daha çok alsın. Yanına gideceği eski oruçlara katacağı, söyleyeceği çok şeyler bulunsun. Çağımız Müslümanlarının portresini eski çağ müminlerinin portrelerinin yanına çizecek ya, bizim öyle bir portremizi çizsin ki, ilerde gün olur ki, o portreyi bize gösterirler, utanmayalım ondan o zaman.

Oruç geldi, ondan bize ölümsüz bir şeyler katılacak demektir. Giderken, bizden de ona ölümsüzleşecek bir kaç şey katılmalı.”

***

Ebû Hüreyre’den (r.a.) rivayet edildiğine göre Resûlullah şöyle buyurdu:

Aziz ve celîl olan Allah "İnsanın oruç dışında her ameli kendisi içindir. Oruç benim içindir, mükâfatını da ben vereceğim" buyurmuştur.

Oruç kalkandır. Biriniz oruç tuttuğu gün kötü söz söylemesin ve kavga etmesin. Şayet biri kendisine söver ya da çatarsa: ‘Ben oruçluyum’ desin.

Muhammed’in canı kudret elinde olan Allah’'a yemin ederim ki, oruçlunun ağız kokusu, Allah katında misk kokusundan daha güzeldir.

Oruçlunun rahatlayacağı iki sevinç anı vardır: Birisi, iftar ettiği zaman, diğeri de orucunun sevabıyla Rabbine kavuştuğu andır." (Buhârî, Savm 9; Müslim, Sıyâm 163)

Her ibadetin ve ilahi yüklemelerin bir hikmeti olduğu gibi orucun da sayısız faydaları ve incelikleri vardır.

Cenabı Allah’ın bize lütfettiği bu mübarek günlerde, hakkı ile kulluk vazifemizi yapmayı nasip etsin.

Oruçlarımızı acıktırmadan, susatmadan bir şekilde eda etmeyi Cenabı Allah bizlere lütfetsin.

Başı rahmet, ortası mağfiret, sonu cehennem azabından kurtuluş olan Ramazan-ı Şerifiniz Mübarek Olsun.

Baki selamlar.