Doksanlı yılların sonlarına doğruydu. Sabahın erkence vaktinde zil çaldı. Ev halkının beklemediği bir anda orta yaşını bir hayli geçmiş mahcup bir adam kapıda bekliyordu. Evin oğlu tanıyamadı” Buyrun “ dedi. Adam “ Ben, Kayseri Talas’tan Ahmet Ç., baban evde mi?” dedi. “Evde” diyip babasına seslendi. Baba geldiğinde adamı tanıdı. “Hoş geldin, Buyur Ahmet Ağa” dedi. Adam “Hiç girmeyeyim Mıstafendi, sizi benim oğlan için rahatsız ettim. Oğlanı askere gönderdik, şimdi acemi birliğinde. Her gün evi arıyor –eğitimler çok zor, ben mahvoldum!, Öldüm , bittim!- diyor, başta anası ve tüm ailede huzur kalmadı, uyku, uyuyamıyoruz, yemek yiyemiyoruz. Sizin adresi, dünürünüzden aldık, geldim.” Dedi.

Mustafa Bey, emekli astsubaydı. Aile, adamcağıza rahat vermemiş, bulunan her kapıyı -bir ümit - çalmasını istemişti. Mustafa Bey: ” Ahmet Ağa, bilirsin askerlik bu… Meşakkatli iş, vatan görevi. İnsana sabrı ve mesuliyet duygusunu öğretir, olgunlaştırır insanı.” dedi. Ahmet Ağa “Doğru da gel bizimkilere anlat! Oğlan, bizi nâçâr bıraktı” dedi.

Mustafa Bey ısrar ettiyse de içeri girmedi. Hediye getirdiği elindeki bir miktar sucuğu zorla bırakarak ayrıldı. Mustafa Bey, nazının geçtiği tanıdıkları vasıtasıyla göz kulak olmaları için gayret etti ise de aradan çok geçmedi: Ahmet Ağa’nın ölüm haberi geldi. Bu strese fazla dayanamamıştı. Onca kızdan sonra el bebek, gül bebek büyütülen oğlan hayatta ilk karşılaştığı zorluk karşısında sudan çıkmış balığa dönmüş, feryadı basmış ve aileye bu tarz yetiştirmenin faturasını ödetmişti.

Anadolu insanının ferasetinde askerlik bir olgunluk sınavı olarak görülür ve bu sınavdan geçmeyen, tabir yerindeyse adam yerine konulmaz ve kız dahi verilmezdi.

Aradan yıllar geçti, asker oğlana bir araç tamirhanesinde rastladım, evlenmiş çoluk çocuğa karışmıştı. Neticede, hayatın zorluklarıyla yüzleşmeyi öğrenmişti, öğrenmesine de… olan ortalığa sürülen babaya olmuştu.

Çocuklarımız adına zorlukları üstlenmek, “Ben çektim, onlar çekmesin” hayat felsefesi onları dayanıksız ve kırılgan yapar; aslında onlara ve nihayetinde kendimize yaptığımız en büyük kötülük olur. Burada hatırıma Alman Filozof Friedrich Nietzsche'nin ünlü bir sözü geldi ki elhak doğrudur: “öldürmeyen şey güçlendirir.”