29 Eylül 2016 tarihli gazetelerde, son yıllarda, özellikle de bu sene elma para etmediğinden Bursa'da 250 binden fazla elma ağacının kökünden sökülüp odun yapılacağı duyuruldu.  İHA kaynaklı, konu ile ilgili haber şöyle:

“Elma para etmedi, söküp odun yapacaklar! Bursa'nın Yenişehir ilçesinde elmanın para etmemesi üzerine çiftçiler 250 bin elma ağacını söküp odun yapmaya hazırlanıyor. Yenişehir Ziraat Odası Başkanı Sadi Aktaş, elmaya alıcı çıkmadığı için, ürünleri dalında çürüyen çiftçilerin elma ağaçlarını sökmeye hazırlandıklarını söyledi. Sökülecek yaklaşık 250 bin elma ağacı olduğunu belirten Sadi Aktaş, “Bu rakam belki daha fazla da olabilir. Elma son yıllarda para etmiyor. Çiftçiler sezon sonunda elma ağaçlarını sökecekler. Başka tarım ürünleri ya da sebze yetiştirmeye devam edecekler” dedi.

İlçeye bağlı Yolören köyünde meyvecilik yapan Zeki Çakar, “12 yıldır meyve bahçeleri ile uğraşıyorum. Her yıl Haziran ayının başı ya da Temmuz ayının sonunda elma bahçemin mahsulünü toplayıp satıyordum. Bu sene alıcılar gelmedi. Alıcılar ile irtibata geçmeme rağmen maalesef hiçbir cevap alamadım. En sonunda bu bahçeyi sökmeye karar verdim. Bu bahçe 21 dönüm. İçinde 4 bin 800 adet elma ağacım vardır. Eğer bir hafta içinde elmaya müşteri çıkmazsa bunlar dibine dökülecek. Çok büyük zararımız olacak. Elma bahçesine bu yıl 50 bin lira masraf yaptım. Ağaçları sökmez seneye bırakırsa bu masraflar önümüzdeki yıl daha da artacak. Bunun için ağaçları sökmeye karar verdim. Ürün para etmediği için bahçeyi kendi haline bıraktık. Elmalar çürümeye başladı. Yapacak hiçbir şeyimiz yok” diye dert yandı.” (29.09.2016, İHA)

Basınımızda buna benzer haberler sıkça çıkmaktadır. Mevsimine göre farklı ürünlerin para etmediğini, satılmadığı için tarlada çürüdüğü haberlerini okumaktayız.  Kuraklık olunca sebze ve meyvelerde kıtlık meydana geliyor; havalar iyi gidince de bolluk bereket oluyor ama, bu sefer de ürünler satılmıyor, tarlada çürüyor. Geçen yıllarda Malatya'da kayısı kıtlığı başgöstermişti. Bu sene Karadeniz'de de fındıkta beklenen ürün elde edilemedi. Bir de şeker pancarı, şeker ve şeker fabrikaları meselemiz var. Şeker pancarı üreticileri çok dertli! Tarım ülkesi olmaktan çıktık, çok yazık oldu. Oysa milli ekonominin temeli tarımdır.

Bir de şu toprak satışı meselemiz var ki, bu konuda çok dertliyim, içim sızlıyor. Bir karış toprağımız satılmamalı. Bir tek avukat olsun, adına “Hukuk Bürosu” dediğimiz avukatlık kurumları olsun duymadım ki, bu milli dava için kendilerini ortaya koysunlar da, toprak satışına acilen son verilsin.

Bursa'da olsun, başka illerimizde olsun elma, domates, kayısı, fındık, domates,portakal, üzüm, biber vesair ürün bolluğu olduğunda ne yapılmalıdır?!.. Şunlar yapılmalıdır:

Ürün bolluğunun olduğu illerimizdeki bütün Müftülükler, okul ve başka kurumların müdürleri, bu ürünlerin satın alınması için seferber olmalıdır. Kurum çalışanlarının her biri, camii cemaatleri, okul öğrenci velileri onar, yirmişer kilo alsalar bu ürünlerin hepsi satılmış olur. Öyle illerimiz var ki, o illerde ve özellikle de köylerde yaşayanların çoğu, yaz ve kış ürünü olan meyvelerin yüzünü bile görememektedir. Fazladan alıp kamyonlarla köylere göndermek ne güzel olur. Bayramlarda evini, barkını bırakıp sözüm ona tatile giden insanlarımız acaba böyle bir ekonomik dayanışmayı ve sevabı düşünürler mi!.. Bir de her derdimize ya Cumhurbaşkanı, ya Başbakan, ya Bakan çare bulacak ya!.. Ne yazık ama!.. Her kurumun başındaki amir, sadece kendisini, kendi bütçesini, kendi kurumunun işleyişini düşünmeyecek; bütün bir yurdu ve milleti düşünecek. Bu olmuyor ne yazık ki!

Okumuyoruz, memleket sathında neler oluyor bilmiyoruz. Bir öğretmen komşum vardı, yaşı kemale ermiş, ne zaman sohbet etme imkanımız olsa, Şevket Süreyya Aydemir'in “Toprak Uyanırsa” kitabından bahsederdi, çünkü sadece o kitabı okumuş. Şahsım da o kitabı okudu, iyi, güzel ütopik bir kitap; ama daha ne kitaplar var okunması gereken.

Habere gelirsek: Acaba duyar mı sesimizi Bursa Valiliği ve Bursa ilimizin tüm kurum amirleri!  Bu 250 bin elma ağacı kesilmemeli, köklerinden sökülüp odun edilmemeli! Çok yazık olur!..

Çanakkale Savaşı'nda yedi düvelle savaşan Mehmetçiklerimiz üzüm hoşafı ve bulgur çorbası içip ayakta kalıp, o mübarek savaşı kazandılar. Üzüm ve bulgur olmasaydı ne yapacaktık?!.. Şimdi çoğu yurttaşımız bolluk var kanaati içinde olsa da; hiçbirimiz sadece bugünü düşünmeyeceğiz ve bencil olmayacağız. Memurluk, mevki-makam yetkilisi olup devletimizden maaş alıp, sadece kendi işimizi yapmak olmamalıdır; yurt, millet ve devlet hayrına olacak işleri de meccanen yapmak olmalıdır.

Bir kere şu tembellikten kurtulmalıyız. Ulu ülkemiz Türkiye'de tembelliğe dayalı bir hayat var. “Hiç ölmeyecekmişiz gibi çalışmalıyız” ve bu çalışkanlığımız hem kendimiz, hem milletimiz ve hatta insanlık için olmalıdır!

Selam, sevgi ve hürmetlerimle efendim!