Liyakata dair ilk yazımızda tarifi ve önemi , ikinci yazımızda bozan sebepler, bu yazımızda ise liyakatın dereceleri,  yokluğunda ortaya çıkacak sonuçlar üzerinde durmaya gayret göstereceğiz. Öyle ya bir şeyin önemi, yokluğunda daha iyi anlaşılır.

Liyakatın zıddı yetersizliktir. Yetersizlik ve liyakat arasındaki ince uzun yolda kilometre taşları var. Alman düşünür Goethe” EIIeriyIe çaIışan insan işçidir. EIIeri ve kafasıyIa çaIışan insan ustadır. EIIeri kafası ve yüreği iIe çaIışan insan sanatkardır. “ diyerek ne güzel tarif etmiş.  Her işi sanatkar düzeyinde yapabilmek ne iyi.

Emaneti ehline vermekle liyakat yerini bulur ve adalet tesis edilir demiştik. Emanet, emin olan tarafından muhafaza edileceğine göre meğer ki aksi olsun bu takdirde eminlik vasfı ortadan kalkar yani güven kalkar. Neticede adalet yerle bir olur. Şimdi soru gelsin: Güven (emînlik) ve adalet olmayan bir yerde barış, esenlik ve gelişme olur mu?

Fert, Bölge, ülke yani  zerreden kürreye  konuyu ele aldığımızda netice aynıdır: hüsran ve inkıraz…

Hani, demiştik ya, ulu çınar, 3 kıtada 24 milyon kilometrekare toprağa hakim olmuş  6 asrın üzerinde hüküm sürmüş Osmanlı Devletini yıkan en önemli âmillerin başında zaman içerisinde başta hükümdarlık sisteminde ve devamında ilmiye, ordu, adalet  teşkilatında liyakatın bozulmasıdır. Yaşadığı çağı doğru okuyamayan, alınan karar ve yapılan işlerin sonuçlarını görme basiret ve ferasetinden yoksun, keyfiliğe bağlı yozlaşmanın neticesi gerileme ve çöküşün gelmesidir.  

Bir tehlikeyi kaynağında yok etmek birincil tedbirdir. Ufak tefek revizyonlarla on yıllardır uygulanmaya çalışılan sistemle liyakat tesis edilemez. Özünde, sadece sınav olan sistemle gelinen nokta ortadadır. Düşünün:  iyi kötü üniversite  bitirilene kadar yüzlerce sınavdan geçiliyor, yetmedi… Üstüne üstlük  Kamu personel , dil, yüksek lisans, doktora  vs. adı altında yine sınavlar yapılıyor: yine mesele gündemdeki yerini koruyor.. Demek ki, sorunu teşkil eden bakış açısı değişmedikçe mesele hallolmuyor.  Hani derler ya “benim oğlum binâ okur, döner döner yine okur”  yani kısır döngü…Meselenin özü ahlakî…  Öyle bir ahlak yapısı inşa etmeli ki temelden çözelim… İsminin önünde akademik ünvanlar yazan insanlar da dahi kendi çocuğunu yakınını kayırma vs. şeklinde görülen maraz tümüyle ortadan kalksın. Ve hatta liyakatsizliğe kapı aralayan  niyet ve  talep yokken dahi  iç muhasebesiyle eğer ehil olmadığına karar veriyorsa elinin tersiyle itecek bir gençlik olsun. Çağımızda hırs ve/veya geçim kıskacındaki insanlardan böyle bir yaklaşım beklemek muhâldir.

Liyakatı devamlı ayakta tutacak ahlaki yapıya sahip toplum ve gençlik inşa etmek sabırla, idealle nesiller sürecek devamlı bir gayretle ancak meydana gelebilir. Hani çokça işittiğimiz beka meselelerinden biri de budur. Ebed müddet Devletin esaslı unsurlarından biri de liyakatın sağlam kurulması ve sürdürülebilirliğidir. Şu kadarını söyleyelim ki: siyasete ve iktidarlara göre değişmeyecek devlet politikası ve iradesi ile niye başarılmasın!...