Yazılarımda genellikle aktüel olanı, gözümüzün önünde cereyan eden konuları, hepimizin kıyısından kenarından etkilendiğimiz olayları yazmaya gayret ediyorum.

Bu tür yazılarımda ana fikir olarak; toplumu ilgilendiren her türlü olumsuzluklarda “öncelikle kendimizi bir düzene sokmamız gerektiğini, başkalarını düzeltmeye çalışmaktan, kendimizi düzeltmenin çok daha kolay olduğunu ve bunu başardığımızda toplumun zaten düzeleceğini” söylemeye çalışıyorum. Zira bizler hep kendi dışımızda kalan kişi ve kurumları eleştirme kolaycılığını seçiyor ve kendimize toz kondurtmuyoruz. Maalesef durumumuz bu...

Geçtiğimiz Cuma günü okunan hutbenin konusu, milletimizi epeyce etkiledi ve ilgilendirdi. Gazetelerde, sosyal medyada, özel toplantılarda konu çoğunlukla bu hutbe ile ilgiliydi.

“Kamu Hakkının Dokunulmazlığı” başlıklı hutbe ile ilgili olarak Mustafa Akman imzalı bir yazı okudum. Şöyle demiş Mustafa Bey yazısında maddeler halinde...

“1. Hazineye ait menkul veya gayrimenkulleri zimmete geçiriyormuşuz.

2. Vakıflara ait menkul veya gayrimenkulleri zimmete geçiriyormuşuz.

3. Derneklere ait menkul veya gayrimenkulleri zimmete geçiriyormuşuz.

4. Kamuya ait menkul veya gayrimenkulleri zimmete geçiriyormuşuz.

5. Menkul veya gayrimenkullerin vasıflarını değiştiriyormuşuz.

6. Gayr-i meşru kazanç sağlıyormuşuz.

7. Kamu imkânlarını amacı dışında kullanıyormuşuz.

8. Kamuya ait işleri yavaşlatıp aksatıyormuşuz.

9. Kamuda verilen görevleri layıkıyla yerine getirmiyormuşuz.

10. Kamu hizmetlerinde insanlar arasında ayrım yapıyormuşuz.

11. Kamu hizmetlerinde tanıdığımız kişilere öncelik veriyormuşuz.

12. Kamuda çalışma saatlerinde şahsi işlerle meşgul oluyormuşuz.

13. Yaptığımız iş karşılığında hak etmediğimiz bir ücret talep ediyormuşuz.

14. Hediye kisvesi ile çeşitli çıkar ilişkilerine giriyormuşuz.

15. Yalan ve yanıltıcı haberlerle manipülasyon (hile) yapıyormuşuz.

16. Bir iş için ihtiyaçtan fazla kişiyi işe alıyormuşuz.

17. Kamu kaynaklarını israf ediyormuşuz.

18. Torpil yapıyormuşuz.

19. Torpil yaptırıyormuşuz.

20. Adam kayırıyormuşuz.

21. Adam kolluyormuşuz.

22. Gençlerimizin hayallerini çalıyormuşuz.

23. Kanunî boşluklardan yararlanıyormuşuz.

24. Gayrimenkul mafyası oluşturuyormuşuz.

25. Kamunun ve şahısların malına haksız yere el koyuyormuşuz.

26. Sahte belgeler düzenliyormuşuz.

27. Yalan beyanlarla haksızca mal gasp ediyormuşuz.

28. Elektrik ve suyu kaçak kullanıyormuşuz.

29. Devletin tarım, hayvancılık veya ticaret için verdiği desteği amacı dışında kullanıyormuşuz.

30. Daha fazla destek almak için olmayan tarlaları varmış gibi beyan ediyormuşuz.

31. Daha fazla destek almak için vasıfsız tarlaları vasıflı gösteriyormuşuz.

32. Değeri düşsün diye çiftçinin ürününü tarlada bekletiyormuşuz.

33. Çiftçinin ürününü gerçek fiyatının altında alıyormuşuz.

34. Fiyatlar artsın diye karaborsacılık ve stokçuluk yapıyormuşuz.

35. İhtiyacımız olmadığı halde sosyal yardım alıyormuşuz.

36. Aileden kalan maaşı alabilmek için resmiyette boşanıp gerçekte birlikte yaşıyormuşuz.

37. Naylon fatura ile vergi kaçırıyormuşuz.

38. Sahte belgelerle mal beyanını düşük gösteriyormuşuz.

39. Engelli muafiyetinden yararlanarak aldığımız aracı amacı dışında kullanıyormuşuz.

40. Vergi imtiyazını istismar edip rant kapısına çeviriyormuşuz.

41. Rüşvet alıp veriyormuşuz.

İmamdan bunları dinleyince içimden “veyl olsun bize” dedim. Ne kadar da çok kabahatimiz varmış.

İyi de bu kadar kitlesel kabahati; iktidarı, gücü, imkânı elinde bulunduranın desteği, teşviki olmadan kendi başımıza yapmıyoruz ki?” diye sorarak aslında çok isabetli tespitler yapmış olmakla birlikte, yapanları temize çıkaracak, onları aklayacak bir anlam oluşmasına da kapı aralamış oluyor Mustafa Akman Bey.

Tamam da Mustafa Bey, bir başkasının size yardımcı olması, size kolaylık sağlaması, sizi bu işlerin içine sokması, sokmaya çalışması sizi, bizi, hülasa hırsızlık yapanı haklı mı çıkaracak? Eminim, siz de bunu kast etmediniz ama ister kamu görevlisi isterse kişisel başka art niyetli kimseler olsun, sizi bu işlere teşvik ediyor, mevzuatı delerek bunları yapmaya davet ediyorsa sizin, bizim, onların, neticede hepimizin buna itiraz etmemiz gerekmiyor mu?

İster kamu görevi yapanlar olsun isterse olmasın çoğumuzun içinde bir hırsızlık damarı, bir yolsuzluk membaı, bir kısadan köşeyi dolaşma hevesi ve talebi, muslukları tazyiklendirecek bir güç bir basınç var ki ‘bedavadan para kazanma’ konusu cazip geliyor.

Beddua etmeyi sevmem ama benim hakkımı yiyen kim varsa ona zerresini helal etmiyorum. “Böyle yapanlar, elde ettikleri o haksız kazançlarını yiyemeden yıllarca yaşasınlar ama rahat rahat da ölemesinler!” deme hakkımı da kullanıyorum.

“Ben bu haksız kazancı elde edersem, benden ve sevdiklerimden misliyle çıkacaktır, öyleyse vazgeçiyorum.” diyen erdemli, ahlaklı, güzel insanların toplumunda yaşamayı nasip eyle Allah’ım. Âmin!