Kuraklık her alanda farklı şeklide tanımlanabilir. Kuraklık; meteorolojik kuraklık, tarımsal kuraklık ve hidrolojik kuraklık olarak sınıflandırılmaktadır. Genelde kuraklık denildiğinde genellikle tarımsal kuraklık anlaşılmaktadır. Yağışların düşmemesi özellikle yağmur yağmaması, suların yetersizliği olarak anlaşılmaktadır. Bu nedenle kuraklık bir bölgede nem miktarının geçici dengesizliğinden kaynaklanan su kıtlığı olarak tanımlanmaktadır. Doğal bir iklim olayıdır ve herhangi bir zamanda ve yerde meydana gelebilir. Kuraklık genellikle uzun yıllar içerisinde yavaş gelişen bir olaydır. Kurak iklimlerin hüküm sürdüğü yerlerdeki taş, toprak, insanlar, hayvanlar, bitkiler ve diğer bütün canılar nem eksikliğinden ve yüksek değişkenlikteki yağıştan dolayı olumsuz etkilenirler. Kısaca kuraklık bir felakettir.
Kuraklık tabiatın gizli tehlikesi olup genellikle herhangi bir mevsim veya bir zaman diliminde yağış miktarındaki azalmadan ya da dengesizliğinden dolayı meydana gelir. Kuraklık hesaplamalarında bir bölgedeki yağış ve evapotranspirasyon (buharlaşma+terleme) arasındaki dengenin uzun süreli ortalaması göz önünde bulundurulur. Kuraklıkta; zaman (yağış mevsiminin başlamasında gecikmeler, ürün büyüme mevsimi-yağış zamanı ilişkisi) ve yağışların tesirleri (yağış yoğunluğu, sıklığı) ile ilişkilidir. Yüksek sıcaklık, şiddetli rüzgâr ve düşük nem miktarı gibi diğer değişkenler de kuraklığa etkili olmaktadır.
Kuraklık, insanın bütün faaliyetleri üzerine etkili olduğundan insanoğlu ve oluşturduğu toplumlar üzerinde çeşitli olumsuz etkileri vardır.
Çevre; insanların ve diğer canlıların hayatları boyunca ilişkilerini sürdürdükleri ve karşılıklı olarak etkileşim içinde bulundukları fiziki, biyolojik, sosyal, ekonomik ve kültürel ortamdır.
Çevre problemlerinin nedenleri arasında nüfus artışı, sanayileşme, kentleşme ve tarımsal faaliyetler sayılmaktadır. Çevre kirliliği toprak, hava, su, gürültü kirliliği, atıkların oluşturduğu kirlilik ve biyolojik çeşitliliğin kaybı olarak sıralanmaktadır. Bunların hepsi çevre ve tarımda sürdürülebilirliği kısıtlayan önemli faktörlerdir. İnsanoğlu yaşadığı ortama ne kadar olumlu katkıda bulunursa bu felaket azalmakta, ne kadar daha fazla ben kullanayım arzusuyla kullanmaya kalkarsa o oranda kirlilik artmakta problem giderek çığ gibi büyümektedir.
İklim değişikliği, mevsimlerin kayması, insanın çevresine hükmetme istek ve arzusu günümüzün en önemli çevre sorunlarının başında gelmektedir. Bu problem oluşmadan tedbir alınmalı doğal kaynaklar bizlerin ve bizden sonra gelecek nesillerin de olduğu unutulmamalıdır.
İklim değişikliğinin nedenleri olarak hava sıcaklıklarının sürekli yükselmesi, sıcak gün sayısının artması, daha yüksek hava sıcaklığı ve soğukluğu, önceden öngörülmeyen doğa felaketlerinde artışları, yaz aylarında artan kuraklık, kasırga, hortum ve benzeri felaketlerin sıklıkla görülmesi ve yağışların düzensizleşmesi küresel ısınmanın göstergeleridir.
Küresel ısınmaya fosil yakıtların kullanılması sonucu atmosferde aşırı oranda biriken sera gazları (özellikle CO2) etki eden önemli etkendir.
Uzun yıllar ortalamalarına göre yağışlarda azalma, sıcaklıklarda artış, ani ve şiddetli yağışlar, yağış dağılımında düzensizlikler ve mevsimlerin ileri kayması gibi iklim olayları yaşanmaktadır. Günümüz dünyasında ülkelerin ve ülke içerisinde insanların doğayı aşırı ve bilinçsiz kullanmaları çevre problemlerini giderek artırmakta olduğu görülmektedir. Çevre problemlerinin esas kaynağı insandır. Bu olumsuz etkilerden korunmak için insan yaşadığı ortamı doğru ve bilime uygun kullanmalıdır.
Bu yıl ülkemizde beklenen sonbahar yağışları yeterince düşmediğinden kuraklık yaşanmış olup hububat ekimi yapılan arazilerde çıkış sağlanamamış veya çok geç ekimler yapılmak zorunda kalınmıştır.
Türkiye'nin tahıl ambarı olarak bilinen ve kuraklık tehlikesinin yaşandığı Konya Ovası’ndaki son yağışlar, çiftçiyi sevindirdi. Kasım ayı ikinci yarısında yağan yağmur ekilen hububatın çıkışını sağlarken yağan kar çıkış yapan hububatın üzerine yorgan olmuştur. Türkiye'nin tahıl ambarı olarak bilinen ekim alanı ve üretimiyle önemli bir yere sahip olan Konya Ovası son yağmur ve kar yağışlarıyla tarımda ki üreticiye gelecek yıl için umut olmuştur.
Kuraklık veya diğer nedenlerle arazilerine hububat ekimi yapamamış olan çiftçilerimiz bahardan önce kış ayları içerisinde araziye girilebileceği zaman dondurma ekim yapmalıdırlar. Dondurma ekim, gömme ekim veya zemheri çifti denilen bu ekim yöntemiyle ekilen hububat yazlık ekimden daha iyidir.
Kış öncesi ve kışın yağan kar ve yağmurun ürün verim ve kalitesi üzerinde önemli etkisi vardır. İnşallah ilkbahar yağışları da yeterince ve zamanında yağar, gelecek yıl bereketli bir yıl olur. Yüksek verim ve kaliteli ürün için uygun toprak hazırlığı sonrasında hububat ekiminde kullanılan tohumun sertifikalı ve iyi bir tohum olması, toprağın özelliklerine göre gübreleme yapılması ve yetiştirme tekniklerine uygun bakım yapılması gerekmektedir.
Yıllık ortalama sıcaklığın 10,1 °C ile 11,6 °C arasında ve yıllık ortalama yağış miktarının ise 285,2 mm ile 731,7 mm arasında değiştiği Konya Ovasına son günlerde yağmur ve kar yağışı görülmektedir. Kasım ayı sonlarında ve Aralık ayının ilk haftasında yağan yağışlar hem ekilen ürünlere yararlı olmuş hem de yeraltı suyunun artmasına neden olduğundan fevkalade faydalıdır. Devam edeceği beklenen bu yağışlar ovanın yüzünü güldürmektedir.
Dünya da yapılan tahminler göre son on yılda, herhangi bir yılın sıcaklık artışı 1, 5 derece eşiğine ulaşma şansının sadece yüzde 20 olduğu tahmin ediliyordu. Bu yeni değerlendirme, bu riski yüzde 40 olarak gösterilmektedir. Birleşmiş Milletlerin 2018'de düzenlediği iklim panelinin raporu ise küresel ısınmanın 1,5 dereceyi aşması durumunda iklim değişikliğine etkisinin de çok büyük olacağını ortaya koymuştu. Dünya Meteoroloji Örgütü’nün genel sekreteri Profesör Petteri Taalas’a göre dünyanın sera gazı emisyonlarını azaltmak ve karbon nötrlüğünü sağlamak için ülkelerin taahhütlerini hızlı bir şekilde takip etmesi gerektiği belirtmektedir. Bu tehlikeyi yaşamamak için bütün insanlığın gerekli tedbirleri alması doğayı doğru kullanması, sera gazı emisyonlarını azaltması ve karbon nötrlüğünü sağlaması gerekmektedir. Çevre felaketleri devam edecek gibi görülmekte olduğundan tarım da bilinçli yapılmalıdır.
Tarım alanlarında yanlış uygulamalardan kaynaklanan su kirliliği, toprak kirliliği, hatalı gübreleme ve ilaçlamalar ile tarım topraklarının yanlış kullanımı gibi nedenlerle doğal kaynaklara yapılan baskılar kırsalda devam etmektedir. Sürdürülebilir tarım, ancak insan ve doğal kaynaklar arasında bir dengenin kurulması ve kırsal çevrenin korunması ile mümkündür.