Her geçen gün Yunanistan'da nefes almak zorlaşıyor, belirsizlikler ve borçlar ile beraber bugün ülkenin geldiği son durum gösteriyor ki zor günler devam edecek. Bankaların kapatılması, ATM'lerin para çekme limiti koyması günlük para çekme limitinin 750 eurodan 60 euroya kadar indirilmesi, emeklilerin isyanlarda olması ve ülkeye gelen turistlere nakit para ile giriş yapılması istenilmesi gibi yapılan ve yapılması gerekleri sıralamak mümkün. Aslında bu zor günlerin yıllar öncesinden kendini göstermesi ve önlem alınması gerektiği o zamanlar aşikar olmasına rağmen görülen o ki yetersiz olmuş.  Bugün tarihi incelediğimizde Yunan ekonomisinin geçmişten beri bütçe açığı  ve kamu borçlarının yüksekliği, kamu sektörünün hacmi, piyasaların düşük rekabet gücü ve yabancı yatırımların yetersiz olması gibi ekonominin sağlam temellerde olmadığı görülmekle beraber, doğabilecek uluslararası piyasalarda ki krizlerden fazlasıyla etkilenme riskinin olduğu gerçeğidir. Azalan likidite ve artan dışa bağımlılık ülkeyi borç batağına sürüklemiş ve bugün ülke iflasın eşiğindedir. Avrupa birliğinden ve IMF'den alınan yardımların iyi kullanılmayışı yatırımların azlığı ve tüketim ağırlıklı bir ekonomi. Bu durumu söz konusu olacak Çin atasözü çok iyi açıklıyor “Bana balık verme, balık tutmayı öğret.”

Bu sözden yola çıkarak bir insanın ya da bir ülkenin kendi ayakları üzerinde durabilmesinin ne kadar önemli olduğunun gerçeği. Balık yemeden önce balık tutmayı öğrenebilmek sonrasında rahat yaşabilmek ve muhtaç olmamak. Öyle sanıyorum ki Yunanistan zamanında balık tutmasını öğrenmiş olsaydı bugün çok farklı konumda olurdu. 1981'de başladı Avrupa Birliği macerası ve ozamandan buyana otuzdört yıl geçmiş olmasına rağmen Avrupa Birliğine en çok borcu olan ülke. Sadece birliğe değil bir de IMF var ki zaten problemin en büyüğü. IMF'nin olduğu yerde zaten bitmişlik ve çırpındıkça batma macerası başlar. Her çırpınışta sizi daha çok içine alan bir sistemden ibaret olan IMF tamamen ülkelerin bu zor durumlarından fazlasıyla kâr eden bir kuruluştur zaten nihai hedefi budur. Problemli olan ülkeye yardım etmeye çalışır gibi gözükür iken durumların daha kötüleşmesi. Ülkenin borcunun daha çok artması ve IMF'nin daha çok kâr etmesi!

Yunanistan'ın durumu aslında diğer gelişmekte ki olan ülkeler için güzel bir örnektir. Üretimin ve sanayinin ne kadar önemli olduğunun gerçeğidir. Üretmeden tüketmek ve geleceği düşünmeden bugünü yaşamak büyük problemlerin oluşmasının temel sebeblerindendir. Yani çalışmak yılmadan usanmadan sürekli çalışarak bağımlılıkları azaltmak. Eğer bunları gerçekleştirmeden hareket ediliyorsa günümüz dünyasında rekabet edebilmek ve ayakta kalabilmek zordur. Artık stratejik olabilmek sürdürülebilir bir politikaya sahip olup uzun dönemli hedefler önem kazanmaktadır.

Bu hafta sonu Yunanistan referanduma gidecek ve iki tarafı keskin bıçak olan bir sonuç çıkması bekleniyor. Sandıktan evet çıkarsa ağır yaptırımlar hatta siyasi yönden daha büyük problemler komşuyu bekliyor. Hayır çıkarsa bu sefer durumlar Avrupa Birliği ve IMF tarafından daha farklı bir politika izlenmesine yol açacak. Her iki durumda da komşunun sıkıntılarının devam edeceğe ve zor günlerin daha da artacağını gösteriyor.