Türkiye'de dijital medya kullanımı giderek artıyor: Ocak 2024 itibarıyla 74,4 milyon internet kullanıcısı bulunuyor ve nüfusun %86,5'i internete erişebiliyor. Bunun yaklaşık 57,5 milyonu sosyal medya kullanıcısı, yani tüm ülkenin %66,8’i.
Mesajlaşma mı, Özlem mi?
Türkiye'de internet kullanıcılarının %85'i en çok mesajlaşma uygulamalarını kullanıyor, WhatsApp başı çekiyor. Bu, dijital çağın "sesli iletişimden kaçışı” destekliyor. Örneğin GZT’nin Haziran 2025 anketine göre gençlerin %70’i yüz yüze yerine mesajlaşmayı tercih ediyor.
Mesajların duygusu yoktur!
Mesajlaşmak, çağlar öncesine dayanan ve haberleşmenin en temel biçimlerinden biri olarak kabul edilen bir iletişim yöntemidir. Ancak günümüzde bu kadim alışkanlık, teknolojiyle birlikte bambaşka bir boyut kazandı. Artık kelimeler yalnız başına yeterli değil. Mesajlaşırken ruh halimizi, ses tonumuzu ya da mimiklerimizi yansıtamadığımız için, gönderdiğimiz ifadeler çoğu zaman anlamını yitiriyor. Gülerek yazdığımız esprili bir mesaj, karşı tarafta tamamen yanlış bir izlenim oluşturabiliyor. Bu da yanlış anlaşılmalara, tartışmalara hatta zaman zaman ilişkilerin bozulmasına yol açabiliyor. Emojiler, duyguyu aktarma konusunda bir nebze yardımcı olsa da hiçbir zaman bir sesin tonu, bir bakışın ifadesi kadar etkili olamıyor. Bu yüzden sesli iletişim, hâlâ en güçlü ve en güvenilir iletişim biçimi olarak önemini koruyor.
Dijital yorgunluk
“Dijital tükenmişlik sendromu”, uzmanlara göre özellikle genç yetişkinler ve beyaz yakalılar arasında yaygınlaşıyor. Gazete Kadıköy'deki 16 Haziran 2025 yayımlanan bir röportajda Dr. İbrahim Karakaya, ekran başında uzun saatler geçirmekten kaynaklı zihinsel‑duygusal yorgunluk yaşandığını belirtiyor.
Ayrıca Çanakkale örneğinde yürütülen 2025 çalışmaya göre:
- Sosyal medya tükenmişliği yaş, gelir ve eğitimle anlamlı farklılık gösteriyor.
- Katılımcılar fazla sosyal medya kullanımının kendilerini duygusal olarak tükettiğini söylüyor.
Türkiye’de gençlerin dijital günü
15–21 yaş arası gençler günde ortalama 4,5 saat internet kullanıyor (RTÜK, Aralık 2024). Bu süre televizyon ve dijital platform kullanımını aşıyor. RTÜK’e göre bu gençlerin neredeyse yüzde 95’i sosyal medya içeriklerini takip ediyor.
Sessizlik, mesafeyi korumak
Bu dijital vakum içinde, yanıtlanmamış mesajlar farklı bir anlam kazanıyor. Z kuşağı için sessizlik, daha çok "mesafeyi koruma" veya "duygusal geri çekilme" biçimi oluyor. Türkiye’de bu konuda bilimsel veri eksikliği olsa da küresel trendler (ghosting, stonewalling) benzer yansımaları barındırıyor.
Kaygı & Tükenme
“Bilgi yükü” kavramı da giderek yaygınlaşıyor. Örneğin Mayıs 2025’te Indigo Dergisi’ndeki bir analizde, aşırı bilgi akışının stres, dikkat dağınıklığı ve unutkanlığa yol açabileceği vurgulanıyor. Deloitte Türkiye’ye göre Y ve Z kuşağındaki çalışanların önemli kısmı, iş/yaşam dengesi konusunda stres yaşıyor. Ayrıca HBR Türkiye'de, “çalışanların %84’ü geçen yıl stres, tükenmişlik, depresyon veya anksiyete yaşadı” deniliyor.
Sessizlik ses getirir mi?
Türkiye’de dijital iletişim her ne kadar yaygın olsa da bu durum beraberinde “sessizlikten gelen cevapları” da arttırıyor. Sessizliği pasif kabul etmek yerine, onun bizi neye itmeye çalıştığını okumalıyız. Yüz yüze gelen bir bakış, küçük bir ses tonu... Belki de şimdi yeniden ‘yaşayan’ iletişim vakti.