İKİ ARPA TANESİNİ BİRBİRİNE BAĞLAMAK

 

Kocaman bir deveyi bir iğne deliğinden geçirmeyi ya da elinize iki arpa tanesini alıp, birbirine bağlamayı hiç düşündünüz mü? Hiç denediniz mi?

İnsanın aklına bile gelmeyen bu iki örnekten ilki, Kutsal Kitabımız Kur'an-ı Kerim'de, A'raf Suresi'nde, 40. âyetinde geçmekte, kâfirler, Allah'ın âyetlerini yalanlayıp kibirlenenler için gök kapılarının açılmayacağı ve deve iğne deliğinden geçinceye kadar Cennet'e giremeyeceklerinden söz edilmektedir.

İkinci örnek ise, Âlemlerin Efendisi sevgili Peygamberimize aittir. Bu benzetme de yalancılar, özellikle görmediği rüyayı görmüş gibi anlatanlar ile ilgili bir benzetmedir. Allah Resulü bir hadislerinde şöyle buyuruyor:

“Kim görmediği bir rüyayı gördüm diye anlatırsa, ahrette yerine getirmesi mümkün olmayan bir işe, iki arpa tanesini birbirine düğümleme cezasına çarptırılır.

Kim bir topluluğun duyulmasını istemedikleri bir sözü öğrenmeye çalışır(kulak hırsızlığı yapar)sa, kıyamet günü kulaklarına eritilmiş kurşun dökülür.

Kim de her hangi bir canlının resim(ve heykelini)yaparsa, o da kıyamette, yapamayacağı halde, “haydi buna can ver” diye zorlanarak azâb edilir”(Buhârî, Ta'bir, 45)

Bu benzetmeler gerçekten çok ilginç benzetmelerdir. Gerek inanmayanların, kâfirlerin, ateistlerin ahiret hayatındaki durumları, gerekse yalancıların ve kulak hırsızlığı yapan, başkasının özel hayatını dinleyip kaydeden, kötü emelleri için kullananların durumları akılda kalacak benzetmelerle, örneklerle açıklanmıştır. İnsanların, özellikle inanan insanların bu davranışlardan kaçınması istenmiştir.

Şimdiye kadar son iki yazımda da yalan konusuna değinmemin ana nedeni yalanın bütün kötülüklerin anası, ana kaynağı olduğunu göstermeye çalışmamdır.

Bu konuda o kadar çok yaşanmış örnek var ki hayatımızda, bazen hiç de zorlanmadan basit yalanlar söylemeyi dilimize alıştırmışız. Allah'tan korkmayıp, kullarından da utanmayınca, yalanı huy edinmişiz. Yüzümüze söylediğimiz yalanlar vurulunca, yüzümüz kızarmamış, işi pişkinliğe vurup yeni yalanlara yönelmişiz.

Peygamber Efendimizin “Beni Hûd Sûresi kocalttı” buyurduğu, “Emrolunduğun gibi dosdoğru olmaya devam et” âyetini bildiğimiz halde, “Allah'a inandım de, sonra dosdoğru ol” hadisini ezbere söylediğimiz halde, görmediğimiz rüyalar uydurup, o rüyalardan menfaat dermeye, çıkar sağlamaya çalışmışız.

Oysa Allah her şeyi biliyor ve her şeyi görüyor.

Dünyalık menfaatler için kimimiz saflarını Charlie Hepdo'cuların yanında yer alarak, Bizim Kutsalımızı, bizim inançlarımızı, Kutsal Kitabımızı, Peygamberimizi alaya alan, hakir gören, çizgileriyle karikatürize edenlerin yanında yer almış. Buna da basın özgürlüğünü destekliyoruz diyerek savunma gayretine düşmüş. Nasıl özgürlükse?

Kafirlerle, Münafıklarla, dini yalanlayanlarla, kutsal bir dinin peygamberini yalanlayıp tahkîr edenlerle Paralel görüntü verenler, elbette bunun hesabını, o hesap gününde verecekler, dünyada da kaynattıkları fitne kazanında boğulup gideceklerdir.

Evet yalan, en kötü huylardan biri olup, bir karakter bozulmasıdır. Yalan,  aileleri, toplumları, içten içe yok eden bir virüstür. Ama yalan söyleyenin yalanı er ya geç ortaya çıkmakta, yalancın mumu bazen yatsıdan da önce yanıp ortaya çıkıvermekte, yalancılar en büyük hazine olan doğruluk ve güven duygusunu bir anda kaybedip insanî değerlerden iflas etmektedir.

Siz en iyisi iki arpa tanesini birbirine bağlamayı dünyada bir deneyin. Olamayacağını görünce de yalan söylemekten, yalandan medet ummaktan vazgeçin.

Siz en iyisi kimin tarafında olacağınızı belirleyin. Devenin iğne deliğinden geçmeyeceğini, geçemeyeceğini anlayın da kafirlerle, ateistlerle, münafıklarla paralel olmayın. Yine de özgürsünüz. Yine de tercih sizin.Siz bilirsiniz.

                                                      GÜNÜN SÖZÜ

DEVLER GİBİ ESERLER BIRAKMAK İÇİN, KARINCALAR GİBİ ÇALIŞMAK LAZIM

                                                                                                                      N. Fazıl Kısakürek