HOCALI SOYKIRIMI ASLA UNUTULMAYACAK

Türkiye'de gündem öylesine hızlı değişiyor ki yetişebilene aşk olsun. 26 Şubat'ta Dağlık Karabağ'da Rus garantörlüğünde Ermenilerin Türklere uyguladığı soykırımı yazmak istiyordum. Fakat haftada bir gün yazıyor olmam ve gündemin sürekli değişmesi buna engel oldu.

 Ben bugün köşemde “Hocalı Soykırımı”na yer vermek istiyorum. Bunu şu sebeple veya bu sebeple geçiştirmek istemiyorum.

Hocalı soykırımı,  26 Şubat 1992'de Dağlık Karabağ'da 1917'de Bolşevik İhtilali üzerine Rusların Doğu Anadolu'dan çekilmesi üzerine Ruslarla birlikte Rusya'ya göç eden ve daha önce Azerbaycan topraklarına yerleştirilen Ermeniler tarafından Bolşevik garantörlüğünde yapılan bir katliamdır, hamile kadınların bebeklerin ve çocukların öldürülmesi sebebiyle bir soykırımdır.  Rusya ile İran arasında imzalanan 1829 Türkmen Çay'ı anlaşmasına göre Kuzey Azerbaycan Rus işgaline altında kalmıştı. Ruslar burada 20.000 Azeri Türkünü katlederek yerine Anadolu'dan ve Dış ülkelere göç etmiş bulunan ne kadar Ermeni varsa hepsini Azerilerden boşalan evlere ve topraklara yerleştirmişti. Tarihte Türk ve Müslümanlara karşı enbüyük kıyımı, soykırımı Ruslar yapmış, bunu İngiliz ve Fransızlar takip etmiştir. Daha düne kadar birer vilayetimiz olan Sırplar, Bulgar ve Yunanlılar, Osmanlı Devleti'nin Rumeli'den çekilmek zorunda kaldığı zaman orada bıraktığımız soydaşlarımıza ve Müslüman halka akıl almaz işkenceler ve tecavüzlerle bir soykırım uygulamışlardır. Taşınabilir mal varlıklarını götürmeleri, paralarını, yiyecek içeceklerini, giyeceklerini yanlarına almak içinbu insanlara 15 günlük bir sürede verilmemiştir. Geride bıraktıkları emlâkleri kayda da geçirilmemişti. Devlet tarafında onlara muhacirin komisyonundan günlük tayın da çıkmamıştır. Bu insanlara nasıl muamele edilmiştir biliyor musunuz? Hemen anlatayım: Sürüye dalan vahşi hayvanlar hatta onlardan da beter gibi savunmasız, biçare halkı kılıçtan geçirmişler, kadınların ve genç kızların; hatta 6-7 yaşlarındaki çocukların bile analarının babalarının karşısında ırzlarına geçmişlerdir. Doğu Anadolu'da açılan toplu mezarlarda bir tek Ermeni cesedine rastlanmamıştır. Balkanlarda bıraktığımız topraklarda Müslüman Halk bu gün bile zor durumdadır. Sürekli isimleri değiştirilmekte, dillerinden ve dinlerinde, Türk kimliğinden vazgeçmeleri istenmektedir. Avrupa'nın Ortasında 1990'lı yıllarda Sırpların, Bosnalılara uyguladığı soykırıma bütün dünya seyirci kalmıştır.

Hocalı'da 6-7 yaşlarında bir çocuğun diri diri derisini yüzen ve bundan büyük bir mutluluk duyduğunu belirten Osmanlı Döneminde en üst seviyeye kadar yükselip devlet hizmetine giren sonra da onu sırtından bıçaklayan hain Haçatur, 1915'in intikamın aldık diye göğsünü gere gere söylemiştir. Acaba Haçatur neyin intikamını aldı? İki ateş arasında kalmamak için devletin aldığı tehcir kararı yüzünden yine Suriye'nin en verimli arazilerine yerleştirilen Ermenilerin mi? Türk ordusuna günde yarım ekmek tayın düşmezken tehcir edilen Ermenilere verilen tayinatın ve nakdiyatın bedelini mi tahsil etti? Ermeni Çocuklar ortada kalmasın diye onları Yetimhaneye yerleştiren Kazım Karabekir Paşa'ya teşekkür borcunu mu ödedi?

Ermenilerin Hocalı'da Türklere uyguladığı soykırımı bire bir görüp yaşamış olanlar Türkiye'de ve Avrupa'da her çeşit platformda bulunarak kendilerine yapılan bu katliamı, vahşeti bütün dünyaya haykırmışlardır. Bundan 2 yıl önce Mart 2012'de Konya Ticaret Odasında bir Konferans veren Azerbaycan MilletvekiliGeniraPaşeyeva Ermenilerin Türklere uyguladığı soykırımı şöyle dile getirmişti: “Ben o sırada hastanede doktor idim. Ermeniler, kadın, kız, çocuk, yaşlı genç demeden pek çok Türkü katletmiş, birçoğunu da yaralamıştı. Hastane yaralılarla dolup taşmaktaydı. Yaralılardan durumu çok ağır olanlar vardı. Orada katledilenlerin tek suçu Türk ve Müslüman olmaktı. Atalarımız bize çektiğimiz acıları hiç anlatmadı. Keşke anlatsalardı. Türk Milleti olarak bizim birlik olup haklı davamızı her yerde savunmamız lazım. Ben gittim, Avrupa Parlamentosu'nda konuştum. Birkaç ülke Ermenilerin bizlere uyguladığı soykırımı kabul etti. Türkiye Türkleri de haklı davalarını her yerde anlatmalı, 1915'te Ermenilerin Türklere bir soykırım uygulamadığını; bilakis Ermenilerin Doğu Anadolu'da nüfus olarak çoğunluk sağlamak amacıyla savunmasız halkı katlettiği, bütün platformlarda anlatılmalıdır.”

Ermenilerin Hocalı'da Türklere yaptığı Soykırımı bire bir yaşayanlardan biri de S.Ü. Güzel sanatlar fakültesi Seramik Bölümü Hocası Prof. Dr. Mezahir Avşar ve hanımıdır. Mezahir Avşar, Konya Türk Ocağında verdiği konferansta Ermenilerin Türklere yaptığı vahşeti anlatırken hanımı ayağa kalktı ve o günler gözünün önüne gelmiş olmalı ki kelimeleri zor çıkarıyordu, konuşurken tıkanıyordu. Elleri, ayakları titriyordu.

Hocalı Katliamını birebir yaşayanlardan biri de Prof Dr. Hanım Halilova'dır.Halilova, Azerbaycan'ın bağımsızlığı için mücadele eden bir mücahide ve Ermenilerin saldırılarını durdurmak üzere kurulan kadın Taburunun komutanı. “Ebulfez Elçibey'le Bağımsızlığa Giden Yol” adlı bir kitabın yazarı olan Halilova, Ermenilerin Hocalı'da yaptığı soykırım hakkında şu bilgileri vermektedir: “Tarihe kara ve kanlı bir utanç günü olarak geçen 1992'nin 26 Şubatından önce yürüyüşler yaptık, Muttalibov'la görüşme talebinde bulunduk. Cumhurbaşkanı Muttalibov bizimle görüşmeyi kabul etti. Ben ve 3 kadın görüşmeye gittik. Parlamento'da milli meseleler görüşüldüğünde Halk cephesiyle birlik olunmasını rica ettim. Çünkü Karabağ Meselesindeki bu ikilikten Ermeniler, bize hücum ediyorlardı. “Ermenilere karşı birlikte mücadele edelim.” Dedim. Muttalibov Ermenilere karşı birlikte mücadele etmeye söz verdi; fakat sözünü tutmadı. Muttalibov'un sözünden dönmesi sonucunda dünya tarihindeki en utanç verici ve kara günlerden birini yaşadık:26 Şubat 1992'yi yaşadık!Şuşa kentindeki Halk Cephesinin Başkanı Ramiz Gambarov telefonla beni aradı ve o gece 25 Şubat gecesi Ruslarla Ermenilerin bir olup Hocalı'da bütün milleti kırdığını, öldürdüğünü söyledi. O gece 366.Rus alayı Ermenilerle bir olup Hocalı'ya girmişler, 630'dan fazla kişiyi öldürmüşler, kadınlara tecavüz etmişler, kimisinin gözlerini oymuş kimisinin derisini yüzmüşler. İnsanlık dışı bir saldırı ve soy kırım!

İnsanlar uykudayken tanklarla evlerin üzerinden geçmişler, çocukların kafasını kesmişler, hamile kadınların da karınlarını yarıp, süngülerin ucuna bebeklerini asmışlar!

ANS TV'nin sahibi Cengiz Mustafaev, Yabancı gazetecilerinde olayı yerinde görmeleri için bir helikopterle hocalıya uçtular. Katliamın ilk görüntülerini ve bilgilerini bize getirdiler. Hocalı'da gördükleri vahşeti anlattılar. Beraberlerinde getirdikleri kafası kesilmiş üç çocuk cesedinden bahsedince tabutlara koyup bana getirmelerini rica ettim. Kadınlarla birlikte bu kafası kesilmiş çocukların tabutlarını taşıyarak Cumhurbaşkanlığı binasına yürüyüş yaptık!” (s.209 v.d)

Prof. Dr. Hanım Halilova, Hocalı'ya giren ilk gazetecinin Cengiz Mustafaev olduğunu belirterek kitabında Cengiz Mustafaev ve yabancı gazetelerin ermeni vahşeti hakkındaki görüşlerine de yer vermiştir: Cengiz Mustafaev katliamı öyle anlatıyor: “!Yüzlerce insan cenazesi! Çoğu yakın mesafeden, kafası taranarak öldürülmüş 2 yaşından 15 yaşına kadar olan çocuk, kadın ve ihtiyar cesetleri! Cesetlerin durumundan da anlaşılıyor ki karşı koyamamış, kaçmaya yeltenmemişlerdir. Onlar, Ermeniler tarafından son derece soğukkanlılıkla, vahşilikle katledilmişlerdir. Soykırım yapılmış olan yere 2 askeri helikopterle 28 Şubatta ilk biz geldik.Biz daha havada iken 500 m. civarındaki alanın insan cesetleriyle kaplı olduğunu gördük. Helikopterden iner inmez atışma başladı. Yanımızda bulunan polisler 4 tane cenazeyi helikoptere atabildiler!” Aynı helikopterde bulunan ABD'li Gazeteci Thomas Goltz ise şunları söylemektedir: “Fotografçı arkadaşım öyle etkilenmişti ki fotoğraf çekebilmesi için onu cesetlerin üzerine itmem gerekiyordu. Cesetler, mezarlar; evet, hepsine bakabilmek için mide gerekiyordu!” Moskova Haberleri Gazetesinin muhabiri YuriPompayev Hocalı faciasını şu cümlelerle anlatıyordu: “Hocalı'da sadece cesetler kalmıştı. Öldürülmüş insanların kafa derilerinin yüzülmesi, dış organlarının kesilmesi, öldürülmüş bebek ve çocukların gözlerinin tornavida v.b. şeylerle oyulması, hamile kadınların karınlarının yarılarak bebeklerinin çıkarılması, insanların diri diri toprağa gömülmesi, yakılması Hocalı soykırımının alışılmış sahneleridir.” (s.211 v.d)

Evet, Türkler tarihin hiçbir döneminde soykırım yapmadı, yapmazda bu kadar aşağılık bir durum Türklerin karakterine uygun değildir. Hocalı ve Türk milletinin tüm şehitlerini saygıyla anıyor ve yüce Mevla'dan mükâfatların en güzeliyle ödüllendirilmelerini niyaz ediyorum. Soy kırımı yapanları da şiddetle kınıyorum. Allah bu millete bir daha Hocalı gibi soykırım yaşatmasın! Amin.