Türkiye'de hemen herkes seçime odaklanmış durumda.

Okulların açılmasıyla birlikte seçim polemikleri biraz geri planda kalmış olsa da Başbakan Ahmet Davutoğlu ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan yaptıkları konuşmalarla kendilerinden önceki hükümetleri ve siyasi partileri hedef tahtasına oturtarak 1 Kasım Seçimleri için yine bildik, tanıdık propagandalarına devam ediyorlar. Kendilerinden başka diğer partilerin icraatlarını kötüleyerek halkı kendi yanlarına çekmeye çalışıyorlar.

AKP 13 yıldır iktidar koltuğunda!

Türkiye'de hiçbir partiye AKP kadar tek başına iktidarda kalma şansı tanınmamıştır. Buna rağmen AKP sürekli gündeme taşıdığı “Başörtüsü” problemini mecliste kanun çıkararak çözme yoluna gitmemiş, aynı Özal döneminde olduğu gibi “Kanun Hükmünde Kararname” ile geçiştirmiştir. Yani bir başka siyasi parti iktidara geldiği zaman başörtülüler aynı muameleye maruz kalma riskini taşımaktadırlar.

Şimdi sormak lazım, “Gerçekten başörtüsü meselesi halledildi mi?”

Mecliste Anayasayı değiştirmeyi kafanıza koymuşsunuz, Türkiye'nin temel taşlarını yerinden oynatmak üzere kolları sıvamışsınız, neden başörtüsü meselesini meclise taşımadınız. Size bu konuda destek vermeye hazır MHP var iken neden bu meseleyi kökten halletmediniz?  Yoksa bir dahaki seçimde elinizde koz kalmamasından mı korkuyorsunuz? 

Korkmayınız! Sizin yaratıcı zekânız ve ekibiniz her zaman Türk Milletini uyutacak yeni projeler bulmakta zorlanmayacaktır. 

İkna kabiliyetiniz o kadar yüksek ki, 2002'de bitme noktasına gelen terörü açılım safsatası ile tekrar dirilttiniz ve bugün dirilttiğiniz terör örgütü ile savaşan bir kahraman mertebesindesiniz. Hiç kimse terör bu hale nasıl ve kim tarafından getirildi diye sorgulamıyor dahi.

Hani analar ağlamayacaktı? Bunun için, Diyarbakır'da kongre toplamalarına, Emine Ayna'nın Türk Polisini tokatlamasına katlanmamış mıydınız? Bu işler olurken partiniz tek başına iktidarda idi ve siz bir kez olsun terör örgütünü “çizmeyi aşıyorsunuz” diye uyarma ihtiyacı duymamıştınız.

Evet, biz Türk anaları çocuklarımızı doğuya gönderemiyoruz. Neden biliyor musunuz? 

Onların can güvenliği yok! İktidar olarak 13 yıldır bölgede güvenliği sağlayamadınız. Bölgeyi terör örgütünün insafına terk ettiniz. Örgüt bölgede resmen kurumlaştı, vergi daireleri, mahkemeler ve askerlik şubeleri oluşturdu. Bölge halkını zorla asker görevi adı altında örgüte militan kaydetti. Siz açılım süreci adına buna göz yumdunuz. 7 Haziran seçimlerinde iktidarı kaybedinceye kadar bu göz yumma devam etti.

Tek başına iktidara gelemeyince birden terörü ve teröristi fark ettiniz. Hani sizin siyasi sonunuzu hazırlasa bile çözüm sürecinden vaz geçmeyecek idiniz. 

***

Babamı tekrar Onkoloji servisine yatırdık. İnsanlarımız yediklerinden mi içtiklerinden mi bilmiyorum, yaşlısı genci hasta. Hastanenin yatak kapasitesi yeterli gelmiyor. Hastane personelinin çabası, gayreti ve güler yüzü sayesinde bu açık fark edilmiyor gibi ama bir an önce çözüm üretilmezse ileride sıkıntı olabilir. Allah bütün hastalara acil şifa, personele güç kuvvet versin.

***

Meram'da oturan birisi olarak kendimi şanslı addediyorum. Ama sokaklara konan çöp konteynerleri çevreye mikrop saçıyor. Çöpler alındıktan sonra konteynerlerin dezenfektesi yapılmıyor, çöp alma sırasında yapılan presleme esnasında yere dökülen pis sular mikrop ve koku saçıyor. Çöp kamyonlarına, presleme sırasında oluşan sıvıyı depolayacak bir bölüm yapılması zor olmasa gerek. Ayrıca her hafta bu konteynerlerin yıkanıp ilaçlanması için gerekli tedbirler de alınmalı.  

İnsan sağlığını korumanın bir fiyatı olmamalı, gereken harcama çekinilmeden yapılmalı diye düşünüyorum.

***

Bir Kurban Bayramını daha geride bıraktık. Sadece hayvanlarımızı kurban etmedik, yiğit çocuklarımızı, kahraman askerlerimizi, arınmak için Kabe'yi ziyarete giden mümin kardeşlerimizi de kurban verdik. Allah cümlemizin günahlarını affetsin. Kabirlerini Cennet bahçelerinden bir bahçe eylesin. Amin!

Mutlu ve geleceğinden emin yarınlar!