Birçoğumuz zaman zaman, hayatımızdaki olayların birbirine nasıl bağlandığını merak ederiz. Beklenmedik karşılaşmalar, hayatımıza giren insanlar ya da başımıza gelen olaylar, sanki bir büyük düzenin parçalarıymış gibi hissedilir. İşte Stoa felsefesi, tam da bu düşünceyi merkezine alır: Evrendeki her şey birbirine bağlıdır. Bir yaprağın düşüşünden, yıldızların hareketine kadar her şey, evrensel bir düzenin parçasıdır ve biz de bu büyük ağın birer düğümüyüz.

Stoa felsefesini kuran Zenon ve onu takip eden Stoacılar, evrenin logos adını verdikleri bir tür akılla yönetildiğini savunurlar. Bu logos, aslında evrensel bir düzeni temsil eder. Her şey, bu düzenin içinde yer alır; hiçbir şey tesadüfi değildir. Bizler de bu düzenin bir parçasıyız ve hayatımızda olan her şeyin bu düzenle bir bağlantısı vardır.

Stoacılar, doğada ve evrende her şeyin birbiriyle ilişkili olduğunu ve bu büyük resimde her şeyin bir amacı olduğunu söylerler. Bu, kaos gibi görünen olayların bile aslında bir mantığı olduğu anlamına gelir. Yani Stoacılara göre, başımıza ne gelirse gelsin, bunun evrensel düzenin bir parçası olduğunu kabul etmeliyiz.

Bir Stoacı, evrendeki bu bağlantıların farkına vararak yaşar. Doğadaki her şeyin, tüm insanların, hatta tüm olayların birbirine bağlı olduğu fikri, insanın yaşamında çok derin bir huzur yaratabilir. Bir kelebeğin kanat çırpışının başka bir yerde fırtına yaratabileceğini söyleyen “kelebek etkisi” teorisini bilirsin. Stoacılar, bu bağlantı fikrini binlerce yıl önce geliştirmişlerdi. Onlara göre, doğadaki her hareketin bir yankısı vardır ve bu yankı tüm evrene yayılır.

Bu bağlantılar, sadece fiziksel dünyayla sınırlı değil; aynı zamanda insanların ruhları, duyguları ve düşünceleri de bu büyük ağın parçasıdır. Her birimizin ruhu, evrenin büyük ruhuyla bağlantılıdır. Bu yüzden, doğayla uyum içinde yaşamak, aslında kendimizle uyum içinde yaşamak anlamına gelir.

Stoacılar için hayatın ana amacı, doğaya uygun bir şekilde yaşamaktır. Peki bu ne anlama geliyor? Doğayla uyumlu yaşamak, evrensel düzenin farkında olmak, olayları olduğu gibi kabul etmek ve hayata direnmeden akmak anlamına gelir. Stoacılar, hayatın getirdiği iniş çıkışları kabullenmeyi, iyi ve kötü olaylara aynı dinginlikle bakmayı öğütlerler. Çünkü evrendeki her şey, her olay, logos’un bir parçasıdır ve her şeyin bir nedeni vardır.

Bu düşünce, modern dünyada da bize yardımcı olabilir. Hayatın bazen kontrol edilemez olduğunu hissettiğimizde, Stoacıların bu anlayışı bize derin bir nefes aldırabilir. Stoacılar, olayların kontrolümüz dışında olan kısmını bırakmamız gerektiğini ve sadece elimizde olanları kabul etmemizi söylerler. Evrenle uyum içinde yaşamak, hayatın doğal akışına güvenmek ve her şeyin birbiriyle bağlantılı olduğunu kabul etmek anlamına gelir.

Stoa felsefesi sadece doğayla değil, insanlarla olan bağlarımızı da güçlü bir şekilde vurgular. Herkes ve her şey evrensel birliğin bir parçasıdır. Stoacılar, insanlık için ayrım yapmadan herkesi sevmeyi savunmuşlardır. Onlara göre, her birey evrenin bir parçasıdır ve bu nedenle herkesle bir bağımız vardır. Bu, dünya üzerindeki herkesin evrensel bir kardeşliğin parçası olduğunu gösterir.

Düşünsene, hepimizin içinden geçtiği zorluklar, mutluluklar, acılar aslında bir bütünün parçaları. Bu bakış açısı, insanı daha geniş bir perspektiften bakmaya yönlendirir. Hepimiz bu devasa evrende bir yolcuyuz ve birbirimize bağlıyız.