“Bir kere yaşıyoruz,” der Kundera. “Ve o tek sefer, diğer tüm ihtimalleri sonsuza dek dışlar.”
Yürüdüğümüz yolun yanında, yürüyemediklerimizin hayaleti durur. Olmayanın hayaleti…
Ve bazen, olmayan, o hayalet, içimizde en gerçek olana dönüşür.

Çünkü insan, sahip olduklarıyla değil, olamadıklarıyla da tanımlar kendini.
Bir kapıdan geçtiğimizde, arkamızda kalan kapılar kapanmaz aslında; sadece başka bir boyuta taşınır. Seçmediklerimiz, yapmadıklarımız, söyleyemediklerimiz… içimizde sessizce biriktiği bir boşluk olur. O boşluk bir ayna olabilir. Sadece bizim bildiğimiz, bize bizi gösteren bir ayna..

Ve biz, kimi zaman o aynadan yüzümüzü çeviririz. Bakmaya korkarız. Çünkü o aynada göreceğimiz şey, eksikliğimiz değil belki de… arzularımızdır. Henüz dile dökmediğimiz, kendimize bile itiraf edemediğimiz istekler.

Olmayan, tam da bu yüzden bir yük olmaktan çıkar bir çağrı olur. Bir hatırlatma. Bir dürtü.
İçimizde saklı kalan potansiyellerin, başka bir hayatta yaşanacak ihtimallerin fısıltısı.

Ama neyi istiyoruz? Gerçekten istediğimiz şey, kaybettiğimiz mi? Yoksa hiç sahip olamadığımız mı?
Ve asıl soru şu: Sahip olsaydık… yine de ister miydik?

İstemek, her zaman ulaşamamayı içerir. Belki de bir şeyi istemek, onun hep az ötede, elimizin ucunda ama tam dokunamayacağımız bir yerde durmasıdır. Çünkü sahip olmak, arzuyu öldürür.

Bazen tam da bu yüzden, insan bazen istediği bir şeyi istemiyormuş gibi yapar.
Kendini kandırmak değildir bu. Belki içgüdüsel bir savunma. Ya da arzunun sürmesini sağlamak için kurulan bir oyun.
Çünkü o şeyi istersen ve ulaşırsan, belki artık istemeyecek, artık hayal etmeyecek, artık aramayacaksındır.

O zaman aramak daha kıymetli olur; sahip olmaktan değil, umuttan beslenen bir yolculuk.
Belki istediğimiz şey her neyse, kendisi değil; o şeye giden yoldur.

Kundera'nın dediği gibi: “Bir kere yaşadığımız için, alternatif yolların hiçbirini deneyemeyiz. Sadece o tek yolu bilip, diğer ihtimalleri sonsuza dek hayal etmek zorundayız.”
Bazen hayal etmek, gerçek olmasından daha değerlidir. Bu bir varış noktası değil ve olmamalıdır. Bu yolculuktur bambaşka bir yolculuk. Yargılanmadan, hesap vermeden ve yoldan çıkmadan ihtimallere giden..