Eğer insanlar bizi sık sık hayal kırıklığına uğratıyorsa, değişmesi gereken bizleriz, değiştirmemiz gereken tavırlarımız ve beklentilerimiz olmalıdır
Bir zamanlar bir dağın eteklerinde, küçük bir kulübede yaşayan bir bilge vardı. İnsanların ona sıkça uğramasının sebebi, onun derin bilgeliği değil, hayal kırıklıkları ve yalnızlıklarını paylaşabilecekleri bir dinleyici bulmalarıydı. Bir gün, uzak bir köyden gelen biri, kalbi kırık bir şekilde bilgeye yaklaştı ve sordu: “Neden insanlar sürekli hayal kırıklığı yaratıyor? Neden onları affetmek bu kadar zor?” Bilge, sessizce bir şişe su ve bir avuç tuz getirdi. Suyun içine tuzu döküp karıştırdı ve dedi: “İç.” Adam suyu içti ve yüzünü buruşturdu.
“Şimdi benimle gel,” dedi bilge. Onu yakındaki bir gölün kenarına götürdü, avucuna bir avuç tuz daha koydu ve göle savurdu. “Şimdi gölden iç,” dedi. Adam gölden içti ve suyun serinliğiyle yüzü aydınlandı. Bilge gülümsedi ve dedi: “Hayal kırıklıkları da böyledir. Eğer onları küçük bir kapta taşımaya çalışırsan, seni acıyla doldururlar. Ama onları geniş bir zihin ve büyük bir yürekle karşılarsan, acıları dağıtır ve onları neredeyse hissetmezsin.”
Hayal kırıklıklarımız çoğu zaman beklentilerimizden doğar. Epiktetos, “İnsanlar, olan şeylerden değil, olan şeylere dair inançlarından rahatsızlık duyarlar,” diyerek bu gerçeği açıklar. Beklentiler ne kadar büyükse, düşüş de o kadar sert olur. İnsanlardan kaçma arzusu ise, bu acının bir yansımasıdır. Ancak kaçış, gerçek bir çözüm değildir. Bilgelik, bu duyguları kabul edip dönüştürmekten geçer.
Hayal kırıklıklarının bir diğer öğretisi, başkalarını ve kendimizi bağışlamayı öğrenmektir. Epiktetos’un dediği gibi, “Başkalarının yanlışları seni üzmesin; onların yükü kendilerine aittir.” Bu bilgelik, bizi özgürleştirir. Çünkü affetmek, başkalarına değil, öncelikle kendimize sunduğumuz bir armağandır.
Seneca, “En güvenli liman, insanın kendi zihnidir,” diyerek bizi içsel bir yolculuğa davet eder. İnsanlardan kaçmak yerine, kendi içimize döndüğümüzde, yalnızca kendi sınırlarımızı değil, aynı zamanda potansiyelimizi de keşfederiz. Hayal kırıklıklarıyla başa çıkmak, zihin ve ruhun gücünü yeniden inşa etmek için bir fırsattır.
Sonunda, hayal kırıklıkları, bizi daha geniş bir göle dönüştürmeye davet eder. Hayatın acılarını küçük bir kaptan büyük bir göle taşımayı öğrendiğimizde, huzura ve bilgelik yolculuğuna bir adım daha yaklaşırız. Tıpkı bilgenin dediği gibi: “Acılar, yalnızca onları taşımayı seçtiğin kaba bağlıdır.”