Ekmel Bey önceleri bir sır gibiydi, ama zaman geçtikçe, konuştukça, kendini tanıtmaya başladıkça gerçekler ortaya çıkmaya başladı.

“Sevgiyi, saygıyı, dirliği, birliği ekmek için Ekmeleddin” diyerek ve kendini “Somuncu Baba”ya benzeterek siyaset sahnesinde arz-ı endam etti. Kendisine biçilen rolü oynamaya, kendisi için hazırlanan projede kendisini göstermeye başladı. Konuştukça da gaflar yaptı ve kişiliğini ortaya döktü.

Bence, CHP'nin ve MHP'nin Ekmel Bey gibi birini aday göstermek zorunda kalması AK Parti'nin ve Erdoğan'ın en büyük başarısıdır.

Ekmel Bey, Erdoğan karşıtı gazetelerin hediyesi olarak, Ekmel Bey'i tanıtma amacıyla verilen dört tam sayfalık ilave gazetede öyle bir tanıtıldı ki ağzınız açık kaldı.

Bütün Türkiye'nin Gururu Ekmel Bey meğer neymiş de haberimiz yokmuş.

Meğer babası ihsan Efendi Mısır'a CHP'nin zulmünden dolayı kaçmamış, ilim tahsili için kendiliğinden gitmiş. 

Meğer küçük yaşta Ekmel, yetim kalmış, yoksulluğun her türlüsünü, gurbetçiliğin bütün acısını yaşamış, nasıl olduysa sonradan büyük bir servet sahibi sahibi olmuş.

Meğer eşi Füsun Hanım'a ilk günden beri bitmeyen sonsuz bir aşkla bağlı ve sevdalıymış. En büyük başarısı evliliği imiş. Daha ilk görüşte “ahu gözleriyle beni efsunladı” dediği eşinden üç oğlu olmuş. Oğullar okumuş kocaman adam olmuşlar. Gel gör ki oğullarından biri Osman Tuğrul geçenlerde alkolü fazla kaçırmış, kendini denizin soğuk dalgalarına don gömlek atıvermiş.

Ekmel bey çok renkli ve modern. Eşinin başı açık, gelinleri de öyle olduğundan başörtüsü acısı yaşamamış, bu uğurda çile çekmemiş.

O, bir mücadele adamı(!) ve Mücahit, O, bir milliyetçi, O, bir Atatürkçü, O, dört dil bilen tek diplomat, O, bir sorun çözücü(hangi sorunları çözdüyse?), O, bir halk kahramanı, halk çocuğu, O, Yeni Türkiye'nin yeni Atatürk'ü, O, Türkiye'nin umudu. O Türkiye'nin Bozkurt'u, Karaoğlan'ı. Yozgat'ın tezenesi.

O, bunca yıldır nasıl duymadıysak, kimler duyurmadıysa birçok uluslar arası başarıya sahip, 57 farklı ülkenin oluşturduğu İslâm işbirliği Teşkilatı'nın en yüksek makamı Genel Sekreterliği'ni 9 yıl uzlaşma, barış ve diyalogla yönetmiş. İslâmsız İslâm Ülkeleri'nin kimin güdümünde, kimin uydusu ve kuklası oldukları ve Müslümanların ne halde olduğu, Ekmel'in başarısını(!) göstermiyor mu?

Ekmel Bey, dışarıdan ithal edilmiş, ortak bir projenin adayı olarak, ne kadar parlatılırsa parlatılsın, ne kadar cilalanırsa cilalansın bana biraz soğuk geliyor. Ekmel Bey'e içim ısınmıyor, içime sinmiyor.

Hiçbir siyasi geçmişi, mücadelesi çalışması olmayan Ekmel Bey bu işe çok istekli. Onca makam, onca mevki görmüş. Ahir ömründe bu kadar destek, bu kadar yardım görerek bir de Cumhur'un başı oldu mu? Değmeyin keyfine gitsin.

Birbiriyle kanlı bıçaklı, birbirini sıkboğaz etmiş bu kadar Parti, Bu kadar Cemaat, Bu kadar Dernek, bu kadar Sisi, bu kadar Obama, bu kadar Esed, bu kadar Melik El- Faysal, bu kadar Merkel, bu kadar Hollande, bu kadar Putin destek vermişken , Cumhur'un başı olunmaz mı?

 O'nun bu kadar farklı siyasi görüşlerden görünerek, farklı görüşler arasında mekik dokumasını, herkese mavi boncuk dağıtmasını samimi ve içten bulmadım. Babasının Mısır'a niçin gittiğini gizlemesi, ismindeki din kelimesini  istememesi, tekmelemesi bile bu kanaatimi güçlendiriyor. Sanki göründüğü gibi olmuyor, olduğu gibi de görünmüyor.

O, sadece bir Bürokrat ya da Aristokrat, Kemal Derviş gibi hep atanmış, kendini atayanların gönlüne göre hizmet etmiş.

Yaşar Nuri Öztürk'ün deyimiyle yazdığı eserlerin çoğu alıntı, intihal. Kimden alındığı bile yazılı değil. İstiklâl Marşı'nı Çanakkale Şehitleri şiirleriyle karıştıracak kadar kafası karışık. Yaşlı, unutkan ve yorgun. Eski Türkiye sevdalısı insanların temsilcisi.

O'nun Emperyalistlere karşı soylu bir çıkışını,  asîl bir başkaldırışını, fakir fukara, garip gurebanın yanında yer alışını, halkın arasında bulunuşunu görmedim. Duymadım.

O, sadece fil dişi kulelerde, dışımızda, dünyanın işlevsiz, içi boş koltuklarında, yaldızlanmış makam ve mevkilerinde oturmuş, dolaşmış biri gibi.

 Evet O, Mahmut Abbas'la, Barack Obama'yla, Ban Ki- Moon'la, Vladimir Putin'le görüşmüş olabilir. Kâbe'de, Kudüs'te namaz da kılmış olabilir. 

Ama imamesi kopmuş gibi dağılan İslâm Ümmeti için, ezilen, sömürülen, yok edilen, ihanetlere uğrayan Mısır, Suriye, Irak, Filistin, Gazze, Doğu Türkistan Müslümanları, Dünya Müslümanları için ne yaptı, onu göstersin.

Gönül dilini, yürek dilini ve ana dilini bilen, başka bir dil bilmeyen Başbakan'dan bir kere de olsa zalimlere karşı “one minute” duyduk. Dört dil bildiği söylenen Ekmel Bey'den de, Türkçe, Arapça, İngilizce olsun, fark etmez, bir şeyler duymak hakkımız değil mi?

Haydi Ekmel Bey, tam sırası. Gazze yanıyor, Suriye yanıyor, Mısır, Irak yanıyor.

Haydi bir şeyler söyle!

YOKSA Millet söyleyecek. Az kaldı.

                                                             GÜNÜN SÖZÜ

BAŞBAKAN'I HİÇ TANIMASAM, YÜZÜNÜ HİÇ BİLMESEM DÜŞMANLARINA BAKARAK YİNE O'NU TUTARIM.

                                                                                                 Mehmet Kısakürek

 

KAMİL BİRCAN                                                [email protected]