Eğitim, bir milletin varlığını ilelebet devam ettirebilmesi için çocuklarını, gençlerini millî bir terbiyeden geçirerek hayata hazırlamak, gelecekte onları vatanına bağlı millî değerlerine saygılı fertler yetiştirmek için yapılan çalışmaların bütünüdür.
Eğitimin ilk hedefi milli değerler bütünü, ilim ve fenni genç nesillere vermek olmalıdır. Bunun için okullarımız birer ilim ve irfan yuvası olmak mecburiyetindedir.
Türkiye Cumhuriyeti kurulduğu zaman eğitim milli değerler üzerine tesis edilmişti. Her çocuk aileden aldığı dini ve ahlakî terbiyeyi, 7 yaşından itibaren örfünü, ananesini, dinini, tarihini, dilini ve edebiyatını kısacası kültürünü, ilmini okulda tahsil ediyordu.
Atatürk'ün vefatından sonra Milli Eğitimdeki millîlik ilkesi göz ardı edildi. Türk'ün töresi, örf ve adetleri küçümsenir oldu. Bundan sonraki nesiller Türkü hor gören, milliyetçiliği faşist olarak algılayan, millî, dinî ve ahlaki değerlerle alay eden, maddeci ve materyalist bir mahiyette oldu.
Eğitimdeki bu çöküş 2000'li yıllara gelindiğinde daha çok belirgin oldu. Artık dini de maddeleştiren, asli kimliğinden uzaklaştıran, dini kavramların içinin boşaltıldığını görüyoruz. Daha öncekilerin yaptıklarını kendilerine refrans kabul eden idareciler, amirler görüyoruz. Filan daha önce şunu yapmıştı, şimdi sıra bizde diyen bir zihniyet maalesef toplumumuza iyice yerleşti. Böyle bir şuursuzluğu toplumun her kesiminde görmek mümkündür.
Milli eğitimde kaliteyi yükseltmek yerine, daha fazla nasıl içini oyarız, gençleri nasıl bu okullarda oyalarız ve bir işsizlik ordusu meydana getiririz, diye hesaplar yapılıyor. Şöyle ki 2005-2006 eğitim-öğretim yılından sonra yılında OKS sınavına son verildi. Bu zamana kadar çocuklarımız kendi emekleriyle, alınlarının teriyle iyi kötü hak ettikleri okula girebildi. Bu tarihten sonra 6-7-8. Sınıflara SBS sınavı getirildi. Çocuklarımız her sene bu sınavın stresini yaşadılar. Kısacası onların çocuklukları ellerinden alındı. Akranları gibi sokaklarda gülüp oynayamadılar, ip atlayamadılar. Maratona 6. Sınıftan itibaren başlamak zorunda kaldılar. 2010'dan itibaren bundan vaz geçilerek tekrar OKS'ye dönüldü. Sorarım size: Hükümet aynı hükümet. Milli Eğitim bakanlığı da hükümetin elinde. Değişen ne oldu da iki de bir karar değişiyor ve çocuklarımız bir bocalama devresi yaşıyor? Bizim çocuklarımız deneme tahtası mı?
Neyse beyefendiler OKS'yi de beğenmediler, Türk milletinin çocuklarını nasıl perişan ederiz diye TEOG denilen yeni bir sistem getirdiler. Bu kez önceki üç aşama olan sınav sistemini 12 sınava çıkardılar. Yani çocuklarımız 12 defa TEOG tokadını yiyerek afalladılar.
Ama Türk'ün kanında inatçılık var; zoru başarmak. Çocuklarımız çok çalışarak bunun da üstesinden geldiler. Milli eğitimdeki beyefendiler, tuh! Bu da tutmadı. Ne yapsak da eğitimin kalitesini düşürsek diye elbirliğiyle bir çözüm yolu aradılar. Çok geçmedi, mükemmel (!)bir çözüm yolu buldular: Okulların taban puanlarını ortadan kaldırmak. Kaldırdılar da. Artık önüne gelen istediği okula kayıt yaptırmaya başladı.
Hani kendini adil olarak addeden zat-ı muhteremler, neden bu hareketlere sesiniz çıkmıyor. Yazık değil mi bizim çocuklara? Efendim ne yapalım, eğitimde fırsat eşitliği, diyorlar. Peki, bizim çocuklarımızın gece yarılarına kadar ders çalışmaları, dirsek çürütmeleri, girdiği stresler, yaşadığı sıkıntılar ne olacak?
Konya meram Anadolu Lisesi son sınıfta okuyan bir kızım var. Her akşam eve geldiğinde, anne filan okuldan şu kadar öğrenci geldi, buradan bu kadar öğrenci geldi, diyor. Gelenlerin seviyesine bakıldığında onların seviyesi son derece düşük! Meram Anadolu'nun kendine göre bir programı var, son döneme kadar da o tempoda hareket etmek istiyor. Peki, yeni gelen öğrenciler bu tempoya nasıl ayak uyduracak. Yoksa öğretmenler yeni gelen birkaç öğrenci hatırına eski öğrencilerini bir kenarda bırakarak onlara bir şey öğretmek için sıfırdan mı başlayacak.
El-insaf yahu! Bizim çocuklarımız kaç senedir emek veriyorlar. Belli bir yere gelmek için bir idealleri vardı. Şimdi onların heveslerini kırıyorlar, ideallerini ellerinden alıyorlar.
Aynı durumu diğer liselerde de görmek mümkün. Naciye Mumcu Anadolu Lisesine giden kızım da aynı durumdan şikâyetçi. Ben sadece, bu olanlar Konya'da zannediyordum. Haberlere bir göz attım. Olay gerçekten vahim! Memleketin bütün okulları, ileri düzeyde eğitim veren liseleri taban puanlarının kalkması yüzünden bir keşmekeşin içinde.
Bir kere adil olmak lazım! Bu seneye kadar Meram Anadolu'ya giren çocuklar, çok çalışarak, dikkatinizi çekerim torpille değil çok çalışarak bu okullara girdiler. Lütfen herkes emeğiyle, alın teriyle bir yerleri hak ederek gelsin. Tepeden inme, balık istifi bu okulları doldurmasın. Sonra içlerinde kendileri de boğulurlar. Yani aldıkları eğitimin hiçbir yararını görmezler.
Milli Eğitim'de kaliteyi yükseltmek istiyorsak, kalitesi yüksek okulların seviyesini aşağıya çekerek değil, eğitim öğretim durumumu zayıf olanları yüksek onların seviyesine çıkarmak için çaba harcamalıyız. Bunun için taban puan tekrar konmalı, hak edenler puanlarına denk gelen okullara yerleştirilmelidir.