Her geçen yıl iklim şartlarında değişiklikleri çıplak gözle görür hale geldik. Şiddetli rüzgârlar, şiddetli ve ani yağışlar günlük hayatımızı etkilemekte ve bazen tarım alanlarında da önemli hasarlara yol açmaktadır. Bu olaylar bir taraftan tabiata zarar verirken bir taraftan da üretici artan nüfusu beslemek için daha çok zirai ürün üretmeye çalışmaktadır.
Beslenme ve sağlık konularında iyileşmeler nedeniyle insan ömrü de uzamış olup kişi sayısının artması yanında uzayan ömür nedeniyle kişinin hayatta iken tüketimi de artmıştır. Bu nedenle geçmiş yıllara göre ihtiyaç duyulan gıda daha fazla artış göstermektedir. Ayrıca geçmişte tek veya iki çeşit ile yemek ihtiyacını karşılayan toplum günümüzde çeşit sayısını da artırmıştır. Açık büfe kahvaltılarda bu bariz olarak görülmekte ve menülerinde gıda ürün çeşidi sayısı 20- 30 ve 40 gibi rakamlarla verilmektedir.
Artan nüfusun gıda ihtiyacını karşılamak amacıyla birim alandan daha fazla ürün alabilmek için, tarım ürünleri yetiştiriciliğinde gübre ve ilaç kullanımı giderek artmaktadır. Bu gelişmeler tarımda kullanılan ekim alanlarının kirlenmesine neden olmaktadır. Yetiştiricilikte organik tarıma yönelme ve organik girdilerin kullanımı istenilen seviyeye maalesef getirilemediğinden bu tehlike de giderek büyümektedir.
Toprağın organik maddesinin yeterli seviyede olmaması daha çok gübre ve daha fazla suya ihtiyaç duyduğundan bunların kullanımı artmakta hem maliyet hem de çevre problemleri de artış göstermektedir. Uygun olan arazilerde ara ürün yem bitkileri yetiştirilerek toprakta organik madde artırılmalı, böylece toprağın su ve besin maddelerini tutma kapasitesi artırılarak toprak daha verimli hale getirilmelidir. Bu artış daha az gübre kullanılmasını ve daha az miktarda su verilmesini sağlayacaktır. Enerjinin ve gübrenin pahalı olduğundan dert yanan çiftçilerimiz için bu en az iki defa az sulama yapılmasını ve daha az gübre kullanımı sağlamak demektir.
Yaşamakta olduğumuz kuraklık, orman yangınları, seller, taşkınlarla ilgili çok şey söylenebilir ancak bunlara karşı alınması gerekli tedbirler ve araştırmaların bazı bölgelerimizde yeterli olduğu söylenemez.
Özellikle tarımsal üretimde son yıllarda olduğu gibi mevsimlerin ileriye doğru kayması ve önce yaşanılan ve sürdürülen alışkanlıklar çevre ve tarımda risklerin azaltılması için yeni araştırmaları gerekli kılmaktadır. Bu nedenle devletin araştırma enstitülerine ve özel araştırıcı belgesi olan kuruluşlara önemli görevler düşmektedir. Bu yıl olduğu gibi kurağa ekmek veya geç ekmek gibi sıkıntılar daha çok yaşanır hale gelmektedir.
Günümüzde planlı tarıma geçerken bazı ürünlerin desteklenmesi, bazı ürünlerin ise hiç listeler de yer alması tartışılabilmeli ve çözüm bulunmalıdır. Yöresel ürünler ve bölgeyle özdeşleşmiş ürünler Çumra Kavunu, Kaşınhanı havucu ….gibi zirai ürünler yetiştirildiği bölgeler özel desteklerle desteklenmeye dahil edilmelidir.
Münavebe (Ekim nöbeti) yapılmadığı için aynı ürüne aynı gübre verilerek hem toprağın aynı derinliğinden faydalanılmakta ve aynı anda daha çok gübre kullanılarak hastalık ve zararlılar artmaktadır. Daha fazla verim alma isteğiyle artan tarım ilacı ve gübre kullanımı, yoğun toprak işleme ve aşırı sulama tarımsal çevre sorunlarına neden olmaktadır.
Çevre sorunlarına neden olan tarımsal uygulamaları sıralayacak olursak;
Toprak işleme: Topraktaki organik madde miktarı, toprak işlemesiyle doğrudan ilişkilidir. Toprağın işlenmesi organik maddenin ayrışmasını hızlandırmakta ve toprağın organik madde içeriği azalmaktadır. Aynı zamanda fazla toprak işleme su kaybını da artırmaktadır. Bu nedenle günümüzde sıfır toprak işleme/ işlemesiz tarım tartışılmakta ve bu yönde yapılan çalışmalar sürümsüz (toprak işlemesiz) tarla veya daha az sürüm yapılan arazi kullanımına doğru gidilmektedir. Özellikle çok güçlü traktörlerin veya tarla trafiğinin fazla olduğu alana düşen toprakta sertleşme ve yağışlarla suyun yüzey akışı ile kaybolması söz konusu olmaktadır.
“Tarımın Başkentinde Çevre ve Tarımda Sürdürülebilirlik” adıyla tarım ve çevre problemlerini ele aldığımız bir proje üzerinde çalışmaktayız. Tarımın çevreye etkileri, kimyasal gübrelerin çevresel etkileri, su kaynaklarına etkisi, toprak erozyonu, biyolojik çeşitlilik, hava kirliliği, tarımsal ilaçlar, tarımsal atıklar, iklim değişikliği ve sürdürülebilir tarım uygulamaları gibi konuları detaylı bir şekilde ele almakta olduğumuz üreticilerin dertlerini dinleyerek birlikte çözüm aramaktayız.
Tarım bilinçli yapıldığında çevreye zarar vermez. Ancak doğru ve amaca yönelik yapıldığında bile çevre üzerinde birçok olumlu veya olumsuz etkiye sahip bir faaliyettir. Tarımsal faaliyetler, su kaynaklarına, toprağa, biyolojik çeşitliliğe ve hava kirliliğine etki edebilmektedir.
Su kaynaklarına etkisi: Tarımsal sulama, su kaynaklarının tükenmesine ve kirlenmesine neden olmaktadır. Tarımda mevcut suyun %70 den fazlası kullanıldığından diğer sektörler hep tarımda kullanılan suyun fazlalığından şikâyet etmektedirler. Tarımın su kaynakları üzerindeki etkisi, dünya genelinde ciddi bir sorun haline gelmiştir.
Tarımda su kullanan çiftçiler artık eski alışkanlıklarını bırakmışlardır. Sulamada mısır, ayçiçeği, fasulye gibi bitkilerde damla sulamaya geçilmiş ve diğer bitkilerde yağmurlama yapılmaktadır. Buna rağmen su yetersiz olduğundan daha derinden su almaya çalışılmaktadır. DIŞ HAVZALARDAN KONYA OVASINA MUTLAKA VE ACİLEN SU GETİRİLMELİDİR. SU NOKSANLIĞI TARIMIN EN ÖNEMLİ PROBLEMLERİNDEN EN BAŞTA GELEN PROBLEMİ HALİNE GELMİŞTİR. ACİLEN ÇÖZÜME KAVUŞTURULMALIDIR.
Çevre problemleri Toprak erozyonu ve Biyolojik çeşitlilik üzerine de etki ettiğinden tarımda çevre problemi oluşturacak unsurları tarımın bütün paydaşları birlikte halletmelidirler.
Sonuç olarak, tarımsal ilaçların çevreye olan etkileri oldukça fazla ve önemli olduğundan tarımsal ilaç kullanımının azaltılması, çevresel etkilerin minimize edilmesi için çevrenin korunması ve münavebe uygulaması önemli görülmektedir.
Çok bitkinin aynı bölgede ekilmesi halinde yabancı ot mücadelesinde esterli ilaçların yerine aminli ilaçların kullanılması gerekmektedir.
İklim değişikliği aynı zamanda tarım ürünlerinin yetişme koşullarını da değiştirmektedir. Bu durum çiftçilerin üretim planlarını yeniden gözden geçirmelerine neden olmaktadır. Giderek risklerin arttığı tarımsal üretimde tarımın sürdürülebilirliği için iklim değişikliğiyle mücadele eden yenilikçi ve bilinçli tarım uygulamalarının yaygınlaştırılması gerekmektedir.
Sonuç olarak, iklim değişikliği ve buna bağlı olarak tarımın etkilenmesinden daha az zararla karşılaşma yolları aranmalıdır. Bu etkiler karşısında alınacak önlemler zamanında alınabilirse üreticilik faaliyetlerinin sürdürülebilirliği sağlanabilir ve çevreye olan olumsuz etkileri minimize edilebilir.