Türk tarihi, diğer milletlerin tarihine nazaran, tartışmasız en uzun soluklu ve olayların yoğun yaşandığı bir süreci oluşturur.

Türk milleti her dönemde tarih sahnesinde yer almıştır.

Türkler yüzyıllar boyunca varlığını devam ettirmiş, dünyaya nizam vermiş uzun soluklu devletler oluşturmuşlardır.

Türkler, tarihte çok sayıda devlet kurmuşlardır. Söz konusu bu devletlerin çoğu, yaşadığı dönemlerin büyük devletleri olmuşlardır. Bu devletlerin sayısı, mevcut bazı tarihi kaynaklara göre 113 ila 180 arasında değişmektedir. Kuşkusuz tarih sahnesinde yaşamış olan Türk devletleri sadece bu kadar değildir. Araştırmalar devam ettikçe, bu sayının artacağı ve bu devletler hakkındaki tarihi coğrafya bilgilerinin daha kesinlik kazanacağı beklenmektedir.

Tarihteki Türk devletlerinin sayısı ne olursa olsun, tarihin her döneminde Türkler, devlet geleneklerini korumuşlardır. Yaşadıkları zaman dilimi ile coğrafi mekânları açısından ele alındığında, Türk dünyasının yayılış sahası, Asya ve Avrupa’nın büyük bir bölümü ile Afrika’nın kuzey bölümünü kapsadığı görülür.

Dünya ölçeğinde, zaman ve mekân ilişkisi kurularak ve siyasi coğrafyanın süzgecinden geçirilerek denilebilir ki; Japon Denizi’nden Adriyatik Denizi’ne kadar uzanan geniş topraklar, Türk dünyası olarak kabul edilmelidir.

Tarih boyunca kurulmuş 180 kadar Türk devleti kurulmuş olmasına rağmen, hepsinin dünya hâkimiyetinde etkili olduğu söylemek mümkün değildir. Dünya hâkimiyetini sağlamış olan Türk devletlerinin sayısı 16’dır ve bunlara Büyük Türk Devletleri de denir

Dünya nizamına yön veremde etkili olmuş bu 16 büyük Türk devletlerini kısaca hatırlatma yapalım.

- Büyük Hun İmparatorluğu: MÖ 220- MS 216 (Kurucusu: Teoman)
- Batı Hun İmparatorluğu: MÖ 48-MS 216 (Kurucusu: Pi)
- Avrupa Hun İmparatorluğu: 375-469 (Kurucusu: Balamir)
- Ak Hun İmparatorluğu: 420-552 (Kurucusu: Aksuvar)
- Göktürk Kağanlığı: 552-745 (Kurucusu: Bumin Kağan)
- Avar Kağanlığı: 565-835 (Kurucusu: I. Bayan)
- Hazar Kağanlığı: 651-983 (Kurucusu: Böri Şad)
- Uygur Kağanlığı: 745-1368 (Kurucusu: Kutluk Bilge Kül Kağan)
- Karahanlı Devleti: 840-1212 (Kurucusu: Bilge Kül Kadir Han
- Gazne Devleti: 962-1183 (Kurucusu: Alp Tigin)
- Büyük Selçuklu Devleti: 1040-1157 (Kurucusu: Tuğrul)
- Harezmşahlar Devleti: 1097-1231 (Kurucusu: Kutbeddin Muhammed)
- Altın Ordu Devleti: 1236-1502 (Kurucusu: Batu Han)
- Timur İmparatorluğu: 1368-1501 (Kurucusu: Timur)
- Babür İmparatorluğu: 1526-1858 (Kurucusu: Babür)
- Osmanlı İmparatorluğu: 1299-1922 (Kurucusu: Osman Gazi)

Son bin yıllık tarihi süreçte Anadolu merkezli olarak kurulan, zaman zaman büyüyüp cihanşümul hale gelip dünyaya yön veren, zaman zaman bir takım sıkıntılar yaşaması sebebiyle coğrafyası küçülen, süper güç olma konumunu kaybeden ama her dönemde dünya siyasetinin önemli aktörleri arasında yer alan bir Türk devletlerinin varlığında söz edilir.

Anadolu merkezli Türk devleti 11.yüzyılın sonlarında kurulmuş, 13.yüzyılın son yılına kadar Selçuklu hanedanına mensup sultanlar tarafından idare edilmiştir. Dolayısıyla bu evre Türk devletinin “Türkiye Selçukluları Dönemi’dir. Daha sonra Türk devleti Osmanlı hanedanı tarafından yönetilmeye başlamıştır ki bu evrede 20.yüzyılın ilk çeyreğine kadar sürmüştür. Bu evreye Türk devletinin “Osmanlı dönemi “ adını veriyoruz.

En nihayetinde ise 20.yüzyılın ilk çeyreğinden günümüze kadar gelip halen varlığını devam ettirmekte Türk devletinin “Cumhuriyet dönemini” idrak ediyoruz.

Anadolu merkezli kurulan, bin yıllık tarihi süreç içerisinde Osmanlı devletinin mirası üzerine kurulmuş Türkiye cumhuriyeti, önceki devletlerin devamı niteliğindedir. Bu devamlılığı ana hatlarıyla özetlersek:

  • Tarih birikim açısından devamlılık,
  • İktisadi politikalar konusunda devamlılık,
  • Mali sektör açısından devamlılık,
  • Sanayileşme politikaları açısından devamlılık,
  • Demiryolları açısından devamlılık,
  • Kapitülasyonlar açısından devamlılık,
  • Dış borçlar açısından devamlılık,
  • Askeri sistem açısından devamlılık,
  • Sosyal ve kültürel kuruluşlar açısından devamlılık,
  • Basın organları açısından devamlılık.

Osmanlı devleti vatandaşı olup da, 19 Mayıs 1919’ da devlet aklı (devlet operasyonu)  olarak Gazi Mustafa Kemal Samsun’a gitmiş, oradan Anadolu’ya geçerek milli mücadelenin meşalesini yakmıştır. Anadolu işgalden kurtulmuş, yeni bir devlet kurulmuş ve bu devletin adı da “Türkiye Cumhuriyeti Devleti” olmuştur.

Türkiye Cumhuriyeti devleti batı Türklüğünün son kalesidir. Mazlum ve Mazlumların umududur. Anadolu’da yaklaşık bin yıldır hüküm süren Türk devletlerinin (sultanlık, padişahlık ve meşrutiyet) yönetim şeklinin değişmesinden sonra, Türkiye Cumhuriyeti devleti kurulmuştur.

Cumhuriyet yönetiminin toplum tarafından benimsenmesinde ve sistemin oturması esnasında bazı sıkıntılar, hatalar olmuştur. Bunu da insan fıtratından kaynaklanan yönetim hataları olarak kabul edilmelidir. Her rejimin kendine has güzel veya eksik yanları olacaktır.

Zaman zaman gerek Osmanlı devleti, gerekse cumhuriyeti dönemi ile ilgili sinir uçlarına değecek uç açıklamalar görüşler beyan edilmektedir. Bazen gündemi değiştirmek, hedef saptırmak için “ağzı olan konuşuyor” veya konuşturulmaktadır.

Kendi tarihi ile sürekli kavga halinde olan, sürekli didişen bizden başka millet yoktur galiba. Tarih, yaşanmış olayları kendi döneminin şartlarında objektif ve tarafsız bir gözle değerlendirilip, ondan ders çıkarmak, tecrübe elde edip geleceği inşa etmektir.

Hamaset duygular ile nutuklar atıp, kitleleri heyecanlandırıp yanlış yöne sevk etmek değildir.

Biz bu coğrafyada bin yıldır, Oğuz boyunun 24 kolundan biri olan Kayı boyunun evlatları Osmanlının ve Kınık boyunun evlatları Selçuklunun mirasının sahipleriyiz. Bu devletlerin devamı olan Türkiye Cumhuriyeti devletinin bekçileriyiz.

Cumhuriyet bir yönetim tarzıdır. Son yüzyılda Anadolu’da yaşayan Türk milleti bu yönetim şeklini benimsemiş/benimsemektedir.

Hiç kimse kusura bakmasın ama Cumhuriyetin sağladığı kazanımlar sayesinde Anadolu çocuklarının devlet ve bürokraside önü açılmıştır. Elitlerin çocukları gibi Anadolu insanın çocukları kendilerine  gerek devlet yönetiminde gerekse özel sektörde bir yer  bulmuşlardır.

Peki, cumhuriyetin sağladığı imkânlar doğrultusunda bu ülkede Bürokrat, Genel müdür, Üst düzey yönetici, Müsteşar, Milletvekili, Bakan hatta Başbakan, Cumhurbaşkanı olanların, Cumhuriyet ile derdi olabilir mi? Asla olamaz. Olmamalı. Olanlar var ise kendisine çeki düzen versin. Çünkü bu hasbi milletin beytülmalin den aldığınız ekmek size haram zıkkım olur.

Cumhuriyet yönetiminin sağladığı kazanımlar sayesinde okuma yazmasını 40 yaşından sonra öğrenmiş, öksüz olarak büyümüş bir babanın evladı olarak, Türkiye’nin en iyi kurumunda çalıştım, en köklü üniversitesinde 17 yıllık hocalık yaptım. Bu kazanım bana yeter.

Zaman zaman olmadık adamlar tarafından Cumhuriyet ve cumhuriyeti kuran iradeye mesnetsiz, o çağın şartları göz önünde bulunulmadan ipe sapa gelmez sözler söyleniyor, açıklamalar yapılıyor.

Hataları ile kusurları ile Cumhuriyet  bize miras kalmış. Bize bu mirası bırakan murisleri acımasızca tenkit etmek yerine, bu mirasa neler katabiliriz derdimiz olmalı.

“Öküz altından buzağı aramayı bırakın.” Cumhuriyet ile sizin derdiniz ne? Bir anlayabilsek…

21.Asrın  “Adriyatik’ten Çin seddine”  yitiklerini kaybetmiş bir milletin, yeniden kendi kotlarına dönmesine vesile olması duasıyla.  

Şimdiden Türk Asrı kutlu olsun.

Baki selamlar.