Türk Anadolu insanının yaşamında eski yıllarda iletişim aracı olarak kullandığı mektupların çok önemli bir yeri vardı. 1990 lardan sonra mektuplaşma insanların yaşamında telefonların ve iletişim araçlarının çoğalması ile tamamen kesilmiş ve yeni gençler tarafından hatırlanmamak üzere unutulmuştur. Bu mektuplar nasıl yazılırdı, içeriğinde nelerden bahsedilirdi nasıl o ak kağıt üzerindeki kara yazı ile hasret giderilirdi genç kızların ve delikanlıların hele hele kızların öyle çok okuma yazma bilmediği yıllarda nasıl gizlice mektup yazdırdığını anlatmaya çalışacağım bu yazım da.
İlki gurbetteki oğuldan babacığına olsun
Ana babasına daha doyamadan genç yaşta gurbete para kazanmak için giden Anadolu nun gençleri daha henüz sabi denecek yaşlarda iken çıktıkları ana koynunun hasretliğini gurbetin sinsi köşelerinde acısını duya duya hevesle yazdıkları mektubun bir örneğini anlatacağım şimdi.
Deruni dilden, canı gönülden, pek kıymatlı babacığım. Evvela üzerime farz olan tanrı selamlarımı sunar hasretle ve hürmetle iki ellerinden incitmeden öperim. Ayrıca gözü yaşlı, bağrı daşlı muhterem anacığıma da selam eder onunda ellerinden hasretle hürmetle öperim.
Babacığım ve anacığım nasılsınız iyi eyimisiniz? İyi ve sıhatta olmanızı bizleri yaratan ulu rabbimden niyaz ederim. Sizlerde benden sual ederseniz hamdolsun rabbime çok iyiyim sizinde ayni minval üzere olmanızı dilerim.
Babacığım sizden ayrılıp gurbete ayak bastığımdan beri gönlüm hep sizlerle sizi ve kardeşlerimi hiç gönlümden çıkaramıyorum. Beni emanet edip yanında gönderdiğiniz akrabamızdan Allah razı olsun beni önce evinde günlerce misafir edip sahiplendi sonra bir aşçının yanında iş bulup işe yerleştirdi cebinden para verip bir yatak yorgan aldı bir handa iki arkadaşa bir oda tutup bizi oraya yerleştirdi. İşim çok ağır değil anama söyle çok üzülmesin ben burada rahatım paralarımı şara şora harcamıyorum onları biriktiriyorum yakında köye bir gelen olursa size ve kardeşlerime yırtım aleti şeker lokum sana özellikle bir kilo tütün ve artırdığım paramdan bir miktar parada göndereceğim.
Babacığım benim durumum bu minval üzere devam ediyor benim tek düşüncem ve kederim sizlersiniz buradan ablama kardeşlerime hepsine ayrı ayrı selam edip büyüklerin ellerinden küçüklerin gözlerinden öperim. Komşularımıza ve beni soran akrabalarımıza hepsine ayrı ayrı selam edip ellerinden öper hatırlarını sual ederim. (Bazı meraklı mektup yazcıları evdeki koyun, keçi ve öküz inekleri de sorduğu olurdu mektupa bunlara okuyan ve dinleyenler yavan sulu isimlerini takarlar alay ederlerdi)
Babacığım sakın ekinde tarlada çalışarak kendinizi çok üzmeyin bilirim bizim köyün işleri zordur şayet yapılması çok önemli olan işler olursa yevmiyeci (işçi)tut para ile gördür işleri ben burada olduktan sonra sizin sırtınızı yere getirmem babacığım buraların havası başka. Bizim köydeki göl diye gördüğümüz o su dolan yerler buradaki havuzlardan daha küçük bu goca şehirde o kadar büyük ucu bucağı görünmeyen denizler var ki sormayın insanı yutar alimallah. İnşallah bir gün sizleri de buralara getirip gezdirmek buranın gözeliklerini apardumanlarını göstermek isterim. Sevgili babacığım ve anacığım burada mektubuma değil karalamakta olduğum satırlarıma istemeyerek son verirken tekrar ellerinizden öper hayır dualarınız beklerim.
- yıllarda köylerde okuryazar az olduğu için şu satırlar mutlaka mektuba aktarılırdı)
Bu mektubumu okuyan efendiye dinleyen cemaate ayrı ayrı selam ederim. Beni merak etmeyin. Haydi mektubum uğurlar olsun, dağlar taşlar yolun olsun, seni babama anama ulaştırmayanın iki gözü kör olsun. Baki selamlar oğlunuz Mehmet. İstanbol.
Babadan ve anadan oğul’a mektup
Elimin değneği, gözümün merceği, ciğerimin köşesi, gönlümün vali paşası güzel oğlum. Mektubuma başlamadan önce mahsus selam ider iki kara gözlerinden öperim. Guzum nasılsın görüşmeyeli eyimisin işin gücün eyimi bizi sorarsan yaradana çok şükür eyiyiz işle güçle hayvan haşatla uğraşarak gelip geçiyoruz bizim bütün merakımız sensin guzuuummm .
Bak anan yanımda benim dediklerimi yaz deyyor şimdi onun ağzından yazıyorum yavrım.
Ömrümün varı
Gözümün nuru
Babamın adı
Ağzımın dadı. Guzum
Bende evvela mahsus selam edip kara gözlerinden hasiretle öperim.
Guzum senin gidişinle gözümüz hep yollarda galdı ağşam olunca senin gelemeyeceğini bildiğimiz halde yine de yolunu gözlemeyi adet haline getirdik. Gözel oğlum bak ne diyeceğim sözlerime eyi gulak ver beni eyi dinle.
Genç yaşında gurbetlere gönderiverdiğim sağ gözümden sol gözüme emanet edemediğim yavrım. Aman bu gahrını çektiğimiz gurbetin bataklıklarına düşme köylülerimizin akrabalarımızın dediğinden çıkma onlara saygısızlık etme. Paralarını inciğe boncuğa harcama demet demet yap biriktir gazandığın paralarla baban seni everecek köyde hangi gızı istersen ona dünür gideceğiz yeter ki sen köylülerimizin gözüne gir istediğin kızı almak da bize düşer guzum.
Allah gazancını bol etsin rabbim sağlığını bozmasın hadi guzum babanın daha diyeceği vardır ben çok gevezelik edip mektup kağıdını doldurdum. (Sepet sepet yumurta sakın bizi unutma) oğlum anandan uzun gonuştuğu lafı aldık çok şükür. Amma eyi oldu benim diyeceklerimi anan deyiverdi o lafları gulak arkası etme guzum bol para gazan gel şöyle köyün en beğendiğin kızını alalım davullu zurnalı çalgılı çengili anlı şanlı bir düğün yapalım inşallah bizi merak etme biz şimdiye kadar nasıl gelip geçtiysek bundan sonrası da olur gider. Oradaki hısım akrabalarımıza bizi soran köylülerimize selamda vekil ol gal sağlıcakla deyip kestane kebap yemesi sevap acele cevap bekleriz. Sözleriyle bitirirdi.
Ancak köye bir gidecek olursa mektup kısa zamanda alıcısına ulaşırdı. Birde postaya atılırsa artık 15 gündemi bir ayda mı ele geçer belli olmazdı. İşte postaya verilen zarfa yazılan adres.
Alıcı Osman Detseli
Mecidiye hanı civarında manifaturacı Seyit Sarıgül eliyle Gilissıra köyü Konya Bir başka adres örneği Ali Doğrucu. Baruthane hal içi komisyoncu İzzet Tarhan eliyle Çayırbağı köyü gibi. Artık Konya ya o köyden bir gelen olacak bu adreslere uğrayacak dükkân sahibinin aklına gelecek o mektupları köye gönderecek alıcının eline geçmiş olacak bazı mektuplar bir yıl sonra alıcıya ulaştığını biliyorum.
Köydeki bir hanımın gurbetteki eşine gizlice yazdırdığı mektup.
Eridi gayri galmadı dağların karı
Gençlik gitti elden olduk goca karı
Geç buldum emme çabuk yitirdim
Gurbete yolladım ben sevdiğim yâri.
İşte bu manide artık gençliğin uçup gittiğini anlatarak hayatlarının hiç olduğunu anlatmak isterdi Anadolu kırsalının utangaç sabırlı kadınları.
Köyümüzde erken evlilik revaçta idi. Sebebi ise iş gördürecek adama çok ihtiyaç duyulması oğlan askere gitmeden evlendirilir o askerde iken gelin evde işlere yardımcı olur. Köy gurbet ayaklı gençler, orta yaşlılar İzmir İstanbul gibi büyük şehirlere para kazanmaya giderler altı ayda bir senede bir aylığına 15 günlüğüne izine gelirler hayat böyle sürerdi. Eh bunlara mektup yazmak ve haberleşmek için benim gibi okuyan yazana ihtiyaç çoktu.
Genç kız nişanlanmış yavuklusu askere gitmiş ya da evlilikten önce biraz düğün parası kazanmak için gurbete gitmiş, kız ona gizli mektup yazacak veya taze gelin kocası askerde gurbette ona mektup yazıp bir şeyler diyecek gizli sırlarını söyleyecek nasıl söylesin kime güvensin. İşte bunların bir numaralı yazanı ben idim. Anacığıma gelir taze gelin, sözlü kız, ellerini ovuşturur Meyrem yenge veya Meyrem aba (köylü ağzı) ben İzmir deki gocama bir mektop yazdıracağım amma gayınnamdan gizli diyeceklerim var. Acaba akşam gelsem senin Ismayıl yazıverir mi? Yazar kızım gelinim gelde yazdıralım. Ama yazdırdıklarımı kimseye dimez değil mi? Yok yok dimez korkma sen benim oğlum öyle yalak yulak değil bende tembihlerim söylemez kimseye sağ ol abam Allah senden ırazı olsun.
Bizim evimiz bu konuda çok serbest çünkü babam senenin yarısında mutlaka hastanelerde yatar hastalığından dolayı. Annem de bu konuda çok inanılır ve emin olduğu için tercih edilirdi evimiz ve ailemiz. Akşam olur gelir bahsettiğim kızlar veya gelinler. Başlarız yazmaya mektubu. Ben başlığı iyi yazarım çünkü babam merhum herkese mektup yazıp okurken çok dinlerdim onu.
Deruni dilden canı gönülden pek sevgili yavuklum Ahmat veya sevgili herifim Mehmet ya da Gayınnamın oğlu diye başlarız mektuba. Yazdıran kadın anama sorar ayıp mı olur böyle dimek Meryem aba gıy sende bana birez (biraz)yardımcı olsana ak abam saygısızlık olmasın herifime.
Anam merhume olmaz gızım niye olsun kocan değil mi Allahın emriyle olmaz istediğini yazdır der anam o da rahatlar ve ardı ardına dertlerini neşelerini sırlarını sıralar. Hatta çocukları filan dünyaya gelmiş ise onu daha bir ballandırarak anlatırız oğlun seni göresledi (özlemek) sana ardından buba deyyor valla, gelmeni dört gözle bekleyyor gibi. Altına mutlaka şunlar da yazılırdı.
Kestane kebap,
Yemesi sevap,
Bu mektobumuza
Acele cuvap bekleriz.
Genç nişanlı kız ise yavuklusuna daha başka bir hitap şekli düşünür onun yazılmasını sıkıla büzüle söyler yazıcıya ve ardından sorar sarım guzum (sevgi ifade eden sözcükler) bir gül iresmi yapabilin mi? Yaparım. Amma tomurcuk gül olsun der ve mektubun üst sağ köşesine bir tomurcuk gül resmi kızlar ve gelinlerde yaptırırdı onlarda yeni açmış gül iresmi çizdirirlerdi açılmış goncayı temsilen. Gelinler bazı şikâyette bulunmak için çaresizliğini şöyle ifade ederdi (çaresizliğin gözü kör ossun) herifim amma sen gelince her dertler bitecek diyerek şiirli yazılar yazdırırdı. İşte bir iki dörtlük
Mektop yazdım kış idi
Kalemim gümüş idi
Daha yazacağım çoğu du amma
Kağıdım dolmuş idi.
Ak kağıt üstüne kara yazı yazdım
Sana gözel gözel maniler dizdim
Paraları kazanıp tez gel sevdiğim
Vallah ananın homurtusundan (kaynana)tafrasından bezdim.
Diyerek derdini sıkıntılarını anlatırlardı.
Asker mektuplarının önemi daha bir başkaydı oğlan köyünden kalkıp ilk defa gurbete çıkmış asker olmuş anasına babasına hasret köyüne davar sığırına hasret, üstelik evlendiği eşi Ayşe ye, belki de iki tane buba diyen çocuğuna hasret. Ona ana baba ve eşinden yazılan mektupların kokusu başka sitemkâr yakınmalar başka. Bir şeyler yazmak ister yaşadıklarından sıkıntılarından ama er mektubudur görülmüştür korkusu ve ordusuna devletine saygısı onu bu fikrinden uzaklaştırır. Her şeyleri içine atar jandarma ise iki buçuk sene otuz ay. Bahriyeli ise otuz altı ay, Piyade ise yirmi dört ay vatanını bekleyecek. Bu karamsarlık içinde başlar yazmaya bütün hasretliğini kâğıda döker bir mektubun köşesini içmekte olduğu asker cığarasının ataşı ile yakar teskere böyle beklenir yaşam böyle sürer giderdi.
Yine yakmış yar mektubun ucunu
Askerlikte, sevda çekmek zor diyor
Yükleyip postanın bana suçunu
Hatırımı teller ile sor diyor
Askerlikte sevda çekmek zor diyor.
Daha
Asker oldum piyade
Bu gün aşkın ziyade
Evlilerin sevdası
Bekârlardan ziyade
Diyerek bağlardı mektubu.