(17 TEMMUZ 1913- MARSİLYA/18 HAZİRAN 2012 PARİS)

Meşhur Fransız Filozofu Roger Garaudy “Vahşi Batı”yı en iyi bilen ve teşhis edenlerdendir. “Biz Batılılar, ilkönce bir (Müslüman) memleketin yeraltı ve yerüstü kaynaklarını sömürmek için orada yangın çıkartırız. Ardından itfaiyeci elbiselerimizi giyeriz. Biz yangınınızı söndürmeye geldik, deriz. Tekrar bunun içinde ücretimizi alırız.” İşte Vahşi Batı”yı en veciz şekilde betimleyen, tasvir eden sözler...

Alçaklar önce Saddam'ı kışkırttı. “Seni destekleyeceğiz” dediler. Ürdün'e soktular. Kendisini Müslümanların Kurban Bayramı günü idam ettiler. Halka “özgürlük getireceğiz” dediler. Ölüm, kan ve gözyaşından başka bir şey getirmediler.

Suriye'de muhaliflere ve halka “özgürlük getireceğiz” dediler.  Ölüm, kan ve gözyaşından başka bir şey getirmediler. Ancak halkı mülteci durumuna düşürdüler. Amaçları yollarda, çoluk-çocuk, genç- yaşlı yitip gitmesiydi. Suriyeli mültecileri Türkiye'ye yönlendirdiler. İki milyon Muhaciri Ensar kardeşliğiyle kabul ettik. Ülkemizi ekonomik, siyasi, sosyal, kültürel açıdan sarsmaya çalıştılar. PKK illetini de başımıza sararak karmaşayı-kaosu bu sefer ülkemize yönlendirdiler. Meydan yangın yeri... İtfaiyeciler güya yangını söndüreceklerine yangına körükle gidiyorlar. Utanmadan birde “Vahşi Batı” mülteci kampları Türkiye'de kurulsun, diyorlar. İki bin mülteci alacaklarmış, Onları da seçeceklermiş. Doktor, öğretmen vb. seçkin olanlarını seçeceklermiş. İnsana insan olduğu için asla değer vermeyen “Vahşi Batı”... Balinaları, kuşları, caretta-carettaları koruyan, hümanistlikte sırayı kimseye kaptırmayan “Vahşi Batı”... Suriye'de, Irak'ta, Türkiye'de, Afrika'da insanlar ölüyor, tek dertleri var, daha çok silah satmak, daha çok para ve imkan kazanmak, Müslümanları sömürmek... İşte Vahşi Batı... Oryantalist Vahşi Batı iki yüz yıldır bilgiyi insanların ölümü, zulümü için kullanıyor. Tek derdi kendi insanını daha iyi şartlarda yaşatmak... 

İşte o Vahşi Batı'yı tüm paradigmalarıyla tanıyan, psikolojik, sosyolojik, siyasi tahlillerini yapan, siyaset adamı, yazarı düşünür Roger Garaudy'i tanıtıyoruz.    

Türkiye'de ve bütün dünyada tanınan ünlü Fransız düşünürü Roger Garaudy (Roje Garodi), Paris'te 99 yaşında hayata gözlerini yumdu.siyaset adamı, yazar, düşünür. . Eserleri kırkı aşkın dile çevrilen Garaudy, geride 60 kadar eser ve sayısız makale bıraktı. 

Roger Garaudy (Roje Garodi), Fransız Komünist Partisi'nde en yüksek düzeyde görev yapan ve dış dünyaya Fransa'nın yüz akı olarak takdim edilen bir düşünürdü. Charles de Gaulle, Stalin, Castro, Picasso, Aragon, Gaston Bachelard, Jean-Paul Sartre, Romain Rolland gibi dünya çapında lider ve sanatçılarla yakından görüştü. 

1982 yılında Müslüman olan Roger Garaudy (Roje Garodi), İslâm'la ilgili önemli eserler de verdi. 

Roger Garaudy (Roje Garodi)'nin "Hatıralar: Yüzyılımızda Yalnız Yolculuğum" ve "İnsanlığın Medeniyet Destanı" başta olmak üzere dilimize 30 kadar eseri çevrilmiş bulunuyor. 

17 Temmuz 1913'te Marsilya'da doğdu. 1952 yılında Sorbonne Üniversitesi'den edebiyat dalında, 1954 yılında da SSCB Bilimler Akademisi'nden bilim dalında doktor unvanını aldı. Bir ara Marksist İnceleme ve Araştırmalar Merkezi müdürlüğü yaptı. 

Fransız Parlamentosu'nda milletvekili, Millet Meclisi Başkan Yardımcısı, Milli Eğitim Komisyonu Üyesi ve Senatör olarak görev yaptı. Fransız Komünist Partisi'nde zirveye tırmanmışken yaptığı tenkitlere kulak asılmadığı için bu kuruluştan koptu. 

Üniversitedeki profesörlüğüne döndü. Emekliye ayrıldıktan sonra telif çalışmalarına hız verdi. Her biri dünya çapında yankılar uyandıran eserleri yayınladı, pek çok ülkede konferanslar verdi. Basın yayın kuruluşlarında yayınlanan bildirileriyle milletlerarası siyaset ve yanlış tutumlar konusunda görüşlerini sık sık kamuoyuna duyurdu. 

İlk orta ve yüksek tahsilden sonra felsefe  öğretim görevlisi oldu. Marksist fikirlerin etkisinde kalarak ateşli savunuculuğunu yaptı. Gizli örgüt kurmak suçundan 1940'ta tutuklanarak gönderildiği kampta ayaklanmaya elebaşılık yaptığı için kurşuna dizilmek istendi.

Ancak komutanın “Ateş!” emrine uymayan Cezayirli askerler sayesinde hayatı kurtuldu. Askerlere; “Niçin ateş etmediniz?” sorusuna bir çavuş; “Bir Müslüman savaşçı için, silahsız birine ateş etmek şerefsizliktir!” cevabını vermesi Garaudy'in İslâm kültürüne yönelmesine sebep oldu. Fakat komünist fikirleri savunmaya devam etti. 1945'te Fransız Komünist Parti Merkez Komite üyeliğine getirildi. Her  iki Kurucu Mecliste de (1945-1951) Milletvekili olarak vazife yaptı. 

Seneler önce tutuklu bulunduğu sırada, kurşuna dizileceği esnada Cezâyirli Müslüman askerin; “Bir Müslüman savaşçı için, silahsız birine ateş etmek şerefsizliktir!” diyerek komutanın “Ateş!” emrine uymaması Roger Garaudy'i İslâmiyet'le ilgili araştırmaya sevk etti. Senelerce yaptığı araştırma, inceleme ve karşılaştırmadan sonra 8 Nisan 1983 günü Libya'nın Bingâzi Karyünes Üniversitesinin konferans salonunda İslâmiyet'i kabul ettiğini açıkladı. Hıristiyan ve komünist dünyasında şok tesirine sebep olan Roger Garaudy'in Müslüman oluşu haberi Batının sanat, edebiyat ve siyâset çevrelerinde bomba gibi patladı. Haber ajanslarının telekslerinde dünyâya ulaşan bu haberle Kremlin müthiş sarsıldı. Çünkü Garaudy uzun zaman Fransa'daki komünistlerin en büyük akıl hocası olarak tanınan bir bilim adamıydı.

Cenevre'de, 2 Temmuz 1982'de, İmam Buzuzu'nun önünde Müslümanlığa girişin anahtarı olan "Allah'tan başka ilâh yoktur ve Hz. Muhammed O'nun elçisidir" kelime-i tevhidini söylediğimde demek ki, kendimi bu karara tamamıyla hazır ve bunun bütün sorumluluğunu üstlenecek durumda hissediyorum. 

O gün, hem iç tedirginliği veren bir kopuş, hem de sükûnet verici bir bağlanış duygusu içindeyim. Bir dünyadan, benimkinden, bundan böyle beni reddedecek olan Batı dünyasından kopuyorum. Ama aynı zamanda, bende her zamanki inancımdaki devamlılık duygusu da var. Bendeki bu iman, Kur'an'ın, numunesini Hz. İbrahim'de ve onun Allah'a kayıtsız şartsız teslimiyetinin belirtisi olan kurbanında gösterdiği bu iman sade ve güçlü, köklü ve ilk imandır. 

Yalnızlığım, bana yalnızlık gibi görünmüyor. Sûfîlerin, yani bütün zamanların en büyük şairi Mevlâna Celâleddin Rûmî'den, Müslüman İspanya'nın keşif adamı Mürsiyeli İbni Arabî'ye ve onun aşk destanına kadar, İslâm'ın derûnî hayatının manevî efendilerinin varlığıyla dopdoluyum." 

(DEVAM EDECAK)