TEFEKKÜR YOLUNDA BİR ÖMÜR: NURETTİN TOPÇU

Cumhuriyet sonrası tefekkür dünyasının temel taşlarından olan Nurettin Topçu, aslen Erzurumludur. 7 Kasım 1909'da İstanbul'da dünyaya gelir. Babası Topçuzâde Ahmet Efendi, Erzurum'da tahıl ticaretiyle uğraşırken, Erzurum-İstanbul arasında canlı hayvan ticaretine başlar. Zamanla işlerini genişleterek Tahtakale'de bir han (Erzurum Hanı) satın alır ve ailesiyle birlikte Süleymaniye, Deveoğlu Yokuşu, Hatap Kapı Sokağı'nda ahşap bir binaya yerleşir. Ahmet Efendi İstanbul'a yerleştikten sonra birinci hanımı vefat eder. Bu hanımından olma iki oğlu Balkan harbinde şehit düşer. Bunun üzerine Ahmet Efendi, Eğinli Kasap Hasan Ağa'nın kızı Fatma Hanım ile evlenir ve bu evlilikten Hayrettin ve Nurettin dünyaya gelir.

I. Dünya Şavaşı'nın patlak vermesiyle Ahmet Efendi'nin işleri bozulur ve iflas eder. Aile, Çemberlitaş'ta mütevazı bir eve yerleşir, Ahmet Efendi burada kasaplık yapmaya başlar. Nurettin Topçu altı yaşına geldiğinde Bezmialem Valide Sultan Sıbyan Mektebi'ne başlar. Ardından Büyük Reşit Paşa Numune Mektebi'ni bitirir. (1922). Topçu bu yıllarda, Türkçe ve imla hocası Nafiz Bey'in etkisiyle Mehmet Akif'e ilgi duymaya başlarken, Şerafettin Yaltkaya'nın tesiriyle de namaza başlar.

Çocukluk arkadaşı Sırrı Tüzeer, Topçu'nun okul yıllarını şöyle anlatır: “Nurettin edeb timsaliydi. O zamanlar başımda kalpakla dolaştığım için herkes bana “acem” dediği halde o bir defa olsun demedi. Halbuki ben ona “kasab-hisab-kitab” derdim. Kasab, babası celeb olduğu içindi. Hisab da hesabı kuvvetliydi, kitab ise elinden kitab düşmezdi. Biz mektebin bahçesinde oyun oynardık, o hiç oynamazdı. Hep birincilikle geçerdi.”

Nurettin Topçu, Büyük Reşit Paşa Numune Mektebi'nden sonra Vefa İdadisi'ni birincilikle bitirir. Bu okulun 1. sınıfında babasını kaybeder. Lise tahsilini İstanbul Erkek Lisesi'nde tamamladıktan sonra 1928 yılında devlet bursuyla Fransa'ya gider. Orada kendisinden önce Paris'e giden Remzi Oğuz Arık, Ali Fuat Başgil, Cevdet Perin ve Ziyaeddin Fahri Fındıkoğlu gibi isimlerle tanışır.

Fransa, Türkiye'deki liselerin denkliğini kabul etmediğinden, Topçu Fransa'daki eğitimine, Bordeaux Lisesi'nde psikoloji okuyarak başlar. Burada hareket felsefesinin kurucusu Maurice Blondel (1861-1944) ile tanışır. Yine bu okulda bulunduğu sıralarda Sosyoloji Cemiyetine (L'association La sociologie) üye olur ve derneğin yayın organında ilk yazıları yayınlanır. İki sene sonra Strasbourg'a giden Topçu burada üniversite tahsiline başlar. Topçu'nun Fransa'da aldığı sertifikalar ve bu sertifikaları bitiriş tarihi şöyledir: Ruhiyat ve Bediiyat (Haziran 1930), Umûmî Felsefe ve Mantık (İkinci Teşrin 1932), Muasır Sanat Tarihi (İkinci Teşrin 1932), İçtimaiyat ve Ahlak (Haziran 1933), İlk Zaman Sanat ve Arkeolojisi (İkinci Teşrin 1933).

Topçu, hafta sonları Samet Ağaoğlu, Ömer Lütfi Barkan, Besim Darkot gibi zatların da bulunduğu toplantılara katılır. Bu arada tasavvuf tarihçisi Louis Massignon (1883-1962) ile tanışır. Adıvar'dan sonra Massignon'a Türkçe derslerini Topçu verir.

Strasbourg'ta tamamladığı “Confirmisme et Révolte” isimli tezini 1934'te Sorbonn Üniversitesi'nde savunarak bu üniversitede doktora yapan ilk Türk unvanını alır. (2 Temmuz 1934) 1934'te Paris'te yayınlanan bu çalışma, 1990'da tıpkıbasım olarak Kültür Bakanlığı tarafından Türkiye'de yayınlanır. 1995'te ise İsyan Ahlakı adıyla Türkçe basılır.

Topçu Fransa'da altı yıl süren eğitimini tamamladıktan sonra 1934'te Türkiye'ye döner ve Galatasaray Lisesi'nde felsefe öğretmenliğine başlar. Bu arada 2 yıl sürecek ilk ve tek evliliğini son Osmanlı Mebusun Meclisi'nde ve 1. Mecliste mebusluk yapan Hüseyin Avni Ulaş'ın kızı Fethiye hanımla yapar. Hüseyin Avni Ulaş, Topçu'nun düşünce dünyasında da etkisi olan isimlerdendir.

Topçu, İzmir'de bulunduğu yıllarda ismiyle ve düşünceleriyle özdeşleşen, Türk tefekkür hayatının kilometre taşlarından birisi olan Hareket dergisini çıkarmaya başlar. İlk sayısı şubat 1939'da çıkan dergi, 1966'ya kadar fasılalarla, 1966'dan 1975'e kadar düzenli olarak 36 yıl boyunca yayınlanır. Dergi, Topçu'nun ölümünden sonra talebeleri tarafından bir süre daha devam ettirilir, 1982 yılına kadar toplam 187 sayı yayınlanır. Tek parti döneminde yayın hayatına başlayan dergi, dönemin ilk muhalif sesidir. Geniş kitleleri etkileme ve peşinden sürükleme gayesi taşımadan, saf ve gösterişsiz fikrin ifadesidir.

İçinde bulunduğu ruh halini çocukluk arkadaşı Sırrı Tüzeer'e anlatır. Sırrı Bey, Topçu'yu Nakşî şeyhi Zeyrek Çivicizâde Camii İmamı Abdülaziz Bekkine Efendi ile tanıştırır, onaintisap eder.

Nurettin Topçu, 4 Ekim 1944'te lise tahsilini yaptığı İstanbul Erkek Lisesi'ne tayin olur. Vefa ve Haydarpaşa liselerinde kısa süreli görevleri dışında 1974'te emekli oluncaya kadar 18 yıl burada çalışır. Fransız filozofu Bergson (1859-1940) üzerine hazırladığı Sezgiliğin Değerleri isimli teziyle doçent olsa da İstanbul Üniversitesi'ne kabul edilmez. Yalnız bir süre Hilmi Ziya Ülken'in eylemsiz doçentliğini yapar. Daha sonra Atatürk Üniversitesi ve Ankara Üniversitesi'nde çalışması için yapılan teklifleri de kendisi kabul etmez.

Fikrî ve siyasî faaliyetlerini Türk Kültür Ocağı ve Türk Milliyetçiler Cemiyeti, Milliyetçiler Derneği ve Türkiye Milliyetçiler Derneği'nde sürdüren Topçu, Mili Türk Talebe Birliği, Aydınlar Ocağı ve Türkiye Milli Kültür Vakfı'nın bazı faaliyetlerine katılıp seminer ve konferanslar verir.

Topçu, hayatı boyunca siyasete mesafeli dursa da 27 Mayıs darbesinden sonra Adalet Partisi'nin kuruluş çalışmaları içerisinde yer alır. 1961 seçimlerinde Konya'dan adaylığını koyar ama seçilemez. Seçilemediğine üzülmesi gerekirken sevinir.

Orhan Okay'ın ifadesiyle, Nurettin Topçu, “bütün hayatı boyunca öğretmen olmanın zevkini hiçbir şeyle değiştirmemişti.” Mektup ve kartvizitlerin başlıklarına sadece “felsefe muallimi” yazması onun öğretmenliğe verdiği değeri gösterir. Ölüm döşeğinde şöyle der: “Kırk sene öğretmenlik yaptım, mabede nasıl girdimse sınıfa da öyle girdim.”

İstanbul Erkek Lisesi öğretmeniyken İmam-Hatip Okulu'nda fazladan derslere girer ve bu dersler için ücret almaz. Maaş memuru hazırladığı bordroları Topçu'ya imzalattıramayınca durumu okul müdürü Mahir İz'e bildirir. Mahir İz, hocayı çağırıp niçin bordroları imzalamadığını sorar. Topçu, “Burası din mektebi, ben buraya ibadet için geliyorum, ibadetten para alınır mı?” cevabını verir. Mahir İz: “Ne yapıyorsun Nurettin Bey, sen devletten zengin misin? İhtiyacın yoksa sen alma, okulda bu kadar fakir talebe var. Sen bordroyu imzala, ben o parayı alır, fakir çocuklara dağıtırım” der. Topçu: “Ben o imzayı attıktan sonra parayı kabul etmiş olurum. O zaman almışım veya dağıtmışım fark etmez.” diye karşılık verir, “Din görevi hasbî olmalıdır. Buradan yetişenler din adamı olacaklar. Ben hasbî olmalıyım ki, onlar da hasbî olsunlar.” der.

Emekli olduktan sonra arkadaşı İsmail Dayı'ya “Beni Bursa'da bir küçük camide imam yapmazlar mı?” diye sorduğu da nakledilir. Emekli olduktan sonra 1975 nisanında hastalanan Nurettin Topçu'nun hastalığına bir türlü teşhis konulamaz. Kaldırıldığı Cerrahpasa Hastanesi'nde sancıları artınca ameliyata alınır. Pankreas kanseri olduğu anlaşılır. 10 Temmuz1975'gecesi, Haseki Hastanesi'nde vefat eder. Ertesi gün Fatih Camii'nde kılınan cenaze namazının ardından Topkapı Kozlu Kabristanı'nda toprağa verilir.

Nurettin Topçu, Hareket Dergisi dışında Komünizme Karşı Mücadele, Düşünen Adam, Türk Yurdu, Şule, Bizim Türkiye, Büyük Doğu, Sebîlürreşâd gibi dergilerde ve Akşam, Yeni İstanbul, Yeni İstiklâl, Son Havadis, Hürsöz (Erzurum) gibi gazetelerde pek çok yazı yazmıştır. İsmail Kara ve Ezel Erverdi'nin gayretleri ile Nurettin Topçu'nun külliyatı Dergâh Yayınları tarafından yeniden neşredilir. Kara ve Erverdi, kitapların yeniden neşri sürecinde bir takım tasarruflarda bulunurlar. Topçu'nun herhangi bir kitaba girmemiş yazıları, konu ile alakalı mevcut kitaplara alınır. Hiçbir kitaba dâhil edilmeyenler ayrıca kitaplaştırılır. Bazı kitaplar birleştirilerek tek kitap olarak yayınlanır.