BAŞINDA YARA OLAN MERHEMİNİ KENDİ BAŞINA SÜRMELİ  

Dört Müslüman Hindli bir mescide girdi. Her biri aklında bir düşünceyle namaza durdu. Biri vaktin namazını edâ, biri geçmiş bir namazını kaza için diğerleri de birer dert ve istek niyetiyle namaza başladılar.  

Onlar namazda iken mescidin kapısı aralanıp içeri müezzin girdi. Namaz kılan Hindlinin biri müezzini görünce ağzından: 

-Ey müezzin, ezan okundu mu daha vakit var mı? Diye bir söz kaçırdı.  

Namazdaki ikinci Hindli arkadaşının namazda konuştuğunu görünce: 

-Hey dost, namazda konuşulmaz, namazın bozuldu, dedi. Bu defa üçüncü Hindli ikinciye: 

-Bey amca, onu ne kınıyorsun? Kendine bak kendini kına, sen de konuştun, dedi. Dördüncü Hindli ise: 

-Çok şükür Allah'a üçünün düştüğü kuyuya düşmedim. Benim namazım bozulmadı, dedi. Aslında namaz içinde dünya kelamı ettikleri için dördünün de namazı bozuldu.  

Bir kimsenin ayıbını söyleyen, ayıbı söylenenden daha fazla sapıklığa düşer.  

Canların en bahtiyarı kendi ayıp ve kusurunu görendir.  

Başında yara ve çıban olan merhemini kendi başına sürmelidir.  

Kendini ayıplamak (hatasını görmek) o ayıbın yeğâne ilacıdır.  

Bir mü'mini kınamana sebep olan bir ayıp sende yok diye kendine fazla güvenme. Aynı kusur sende de görülebilir. Peygamber Efendimiz: Din kardeşini bir kusurundan dolayı kim ayıplarsa ölmeden önce mutlaka o günahı işler, buyurdu.  

Delikanlı, kendi sakalın bitmeden sakalı yok diye köseleri ayıplama. (Şerh-i Mesnevi,c.8,s.907-911 / Mesnevi,,c.2,s.232)  

 

KUŞ KENDİ CİNSİNDEN OLMAYANLA NASIL UÇAR?   

 

Milattan sonra 131 senesinde Bergama'da dünyada gelen Calinus önce felsefe sonra tıp öğrenimi yaptı. Tıp sahasında ismi “mûcit” buluş sahipleri arasında yer aldı. Hekimlikte eserleriyle şöhret kazanıp Roma imparatorlarına hekimlik yaptı. İbretli hayatından nükteler bırakarak yetmiş dokuz yaşında Bergama'da vefat etti.  

Calinus, talebelerinden birine bir gün: 

-Filana söyle de bana falan ilacı versin, dedi.  

Zeki talebesi hayretle hocasına: 

-Muhterem hocam, aziz üstadım, bu ilacı delilik için kullanırlar. Böyle bir durumu Allah aklınızdan uzak etsin. Bunu bir daha söylemeyiniz, dedi.  

Hocası Calinus cevap verdi: 

-Evladım, bir deli bana yakınlık gösterdi. Yanıma yaklaştı, yüzüme güldü, anlamlı bir göz kırpmayla yenimden çekti. Eğer bende kendisine benzer bir yön görmese nasıl bana yakınlıkla iltifatta bulunurdu. Bende kendi cinsinden bir hal bulmasa, kendine zıt birisine nasıl çatardı? 

Birbiriyle uyuşan ve çatışan insanların kaderlerinde bir müştereklik vardır.  

Bir kuş kendi cinsinden olmayanla nasıl beraber uçar? Kendi cinsinden olmayanla sohbet mezar sıkıntısı verir. (Şerh-i Mesnevi,c.7,s.659 / Mesnevi,c.2,s.160)