AKLA DÜŞMAN OLAN YOLDAŞ YOLDAŞ DEĞİLDİR

Kanatları pırıl pırıl bir kuş yemyeşil dallar arasındaki yuvasından uçtu. Küçük bir su kaynağının önündeki çimenler arasına kondu. 

Biraz önce bir avcı burada üzerini otlarla örterek bir tuzak kurmuş üstüne de av için taneler saçmıştı. Kendi de yanındaki çalılığın arasında pusuya yatmıştı. Görünmemek için dallara yapraklara sarınmıştı. 

Zavallı kuş otlarla yapraklara bürünmüş adamı tanıyamadı:

-Ey yeşiller giyinmiş olan sen kimsin? Yabani, vahşi hayvanlar yurdunda ne ararsın? Dedi. Avcı:

-Kendini Allah yoluna vermiş, dünyadan elini eteğini çekmiş bir zâhidim. Otlarla kanaat edip yaşıyorum. Komşumun ölümü bana öğüt olarak yetti. Dükkanı kazancı terk ettim. Ecelimin önümde olduğunu, en sonu yapayalnız kalacağımı gördüm. Mezarlıkta yerim kazılmadan Hakk'a yönelmek istedim. Çenemizi başkaları bağlamadan çenemi tuttum. 

“Ey süslü, pahalı elbiseler giymeğe altın kemerler takmağa alışmış adam nihayet sana da bir dikilmemiş elbise giydirilecek.”

Yeni dostlar bulunca eskilerden yüz çevirdin. 

Çocuklar oyunu ne kadar sevseler de akşam olunca kolundan tutup evlerine götürürler. 

Ömrün yarısı sevgili isteği, yarısı da düşman derdiyle geçti. İkisi de bir şeyler alıp götürdü. Biz küçük çocuklar gibi oyuna daldık. Sonra farkında olmadan ecel akşamı yaklaştı. Artık bırak şu oyunu. 

Konuşma sırası kuşa geldi:

-Azizim, tek başına bir köşeye çekilip oturma. Hazret-i Peygamber'in dini rahipliği, yalnızlığı yasakladı. Cuma namazını cemaatla kılmak, halka iyilikle Allah'ın emirlerine uymağı tavsiye etmek, kötülükten çekinmek, çekindirmek, dertlere sabırlı ve halka bulut gibi faydalı olmak gerek. 

İnsanların en hayırlısı insanlara en faydalı olandır. Hadisi unutulmamalı. Peygamberin sünnetine uymalıdır, dedi. Avcı adam:

Aklı tam olmayanlar akıllı adamların yanında taşa kerpice benzer. 

Allah'tan başka her şey yok olacak. Her gelecek bir müddet sonra mutlaka gelir ve olacak olur, diye devam etti. Kuş tekrar:

- Asıl savaş, yolda yol vuranlarla savaştır. Yiğitlik, mertlik düşmanla çatışma başladığı zaman ortaya çıkar. Peygamber Efendimiz kılıçla gönderildi, ümmeti de saflar yaran birer kahramandı. İslamda savaş, Hıristiyanlıkta mağaraya çekilme vardır. 

Kuvvetli olmayana doğru olan çekinmektir. 

Dost ol ki sayısız dost göresin. Dost olmazsan yardımsız dostsuz kala kalırsın. 

Kurt sürüden ayrılan kuzuyu kapıp yer. Peygamberin sünneti ile topluluğu terk eden, vahşi âlemde kendi kanını dökmez de ne yapar? Sünnet yol, topluluk yoldaşa benzer. Yolsuz, yoldaşsız insanın sonu felakettir. Akla düşman olan yoldaş, yoldaş değildir. Korkak dost, dostunu da korkutur. Böyle yoldaşı dost değil düşman say. Din yolu alçakların yolu değildir. O yol tehlikelerle fedakarlıklarla doludur. İnsanın yürekli ve yüreksizini tez ayırt eder.

Dost; görüş, bilgi ve tedbirde merdivene benzeyen, seni aklıyla her an olgunlaştırıp yücelten dosttur. 

Diyelim ki dikkatlisin seni kurt kapmadı, o zaman da topluluk olmadıkça hayatın tadı ve neşesi yok. 

Yalnız başına neş'eli yol alan biri, dostlarla beraber olursa neşesi bir iken yüz olur. 

Akılla, tedbirle yolu gözeterek güzel güzel giden biri dostlarla daha güzel gider. Peygamberler dost aramağı ihmal etmediler. 

Duvarların yardımı olmasa güzelim evler, çatılar nasıl meydana gelir? Direksiz, dayaksız tavan havada nasıl dururdu? Kâtip kalemin yardımı olmasa kağıda yazı yazabilir mi?

İpin uzunu, sözün kısası makbuldür. Bunun üzerine kuş sordu:

-Buğdaylar kimin? Adam cevap verdi:

-Vasisi olmayan bir yetimin emâneti.

Kuş:

-Karnım çok aç. Şu anda bana yenilmesi haram olan leş bile helal. İzin ver şu buğdaydan yiyeyim.

-Yine de çekinmek iyidir. Bari parasını ver. 

Kuş kendinden geçmiş, altın yuları elinden çıkmıştı. Buğdayları yedi fakat tuzağa tutuldu. Kurtuluş için dualar etti. Yâsin okudu. 

İnsan zavallı duruma düşünce yanıp yakılma, acınma ve ahları boşuna

Ey ağlayıp sızlayan feryat ile dövünen, Basra'yla Musul yıkılmadan ağlayıp dövün. 

Ölmeden önce feryat et, başına topraklar saç. Felakete düşmeden ağla, bela tufanından sonra ağlamağı bırak. Ölümden sonra faydasız. 

Ey kervancı, kervan soyulup kırılmadan hayvanını döv de yol alsın. 

Kuş:

-Zâhitlerin sihirli sözünü dinleyenin lâyığı budur. 

Zâhit:

-Hayır, haksız yere yetimlerin malını yiyenin lâyığı budur. 

Bunun üzerine kuş öyle içten ağlayıp sızladı ki tuzak da avcı da titredi. Kuş:

-İçimdeki zıtlıklar yüzünden belim kırıldı. Gel sevgilim elinle başımı okşa. Lâyık olmasam bile ne olur derde düşmüş, dermana muhtaç kulun halini sor. (Mesnevi, c.6,s.45) 

 

(Yaşar Çalışkan,  Kızıl Postun Eşiğinde Hz. Mevlânâ'dan Seçme Hikâyeler, Nüve Yayınları, Konya, 2008)