HER İŞİN GÜZEL TARAFINI DÜŞÜN

İlim meraklısı bir talebeye, sevgili babası, Meram Dere'de etrafı kavaklarla çevrili, çay kenarındaki bahçesinin bir köşesinden bir ev yeri verdi.

Talebe, yeşili bol, çeşit çeşit meyve ağaçları ile bezeli bu güzel bahçenin kenarına iki oda üstü hasırlı, toprak damlı bir evceğiz yaptırdı. Askerden yeni gelmiş olan bu gence yeni evli olduğu için şimdilik bu küçük ev fazlasıyla yeterdi. Evceğizin temelinden itibaren yapılışında konu komşu, talebe arkadaşları ücretsiz birer ikişer gün çalışıvererek yardımcı oldular. Talebe ve sohbet dostlarından yapıcılıktan anlayan yapısına, sıvadan anlayan sıvasına yardım etti. 

Küçük ev yapılıp bitince durumu öğrenen şeyhi, talebesine hayırlı uğurlu olsun deyip güle güle otur dileğinde bulunmak üzere bir hediye alıp ziyaretle evini görmeğe geldi. Havası ve suyu pek hoş, bahçe içindeki bu şirin evin etrafını gezip gören şeyhi evin pencerelerini göstererek talebesine sordu:

-Ey dost, bu pencereyi niçin açtırdın? Dedi. Müridi cevap verdi: 

-İçeriye aydınlık girsin diye.

Şeyhi anlamlı bir bakışla:

-Oradan aydınlık zaten girer. Her iş ve harekette esas olan Hakk'a niyet ile ibadettir. Senin pencere açmaktan maksadın oradan Ezan-ı Muhammedi'nin sesini işitmektir, dedi.

 

(İsmet Neccar'ın beytini hatırlamamak mümkün mü?

“Hacı Kâbe yollarında koşup yoruluyor. Ben ise Hakk'ın güzel yüzünün âşıkıyım. Hacı evi, bense ev sahibini arıyorum.”)

 

MUM BİR YAKANI OLMADAN YANAR MI?

 

Karanlık bir gecede bir adam evinde bir ayak pıtırtısı duydu. Hırsızdan kuşkulanarak yanı başındaki mumu yakmak için çakmak taşını eline aldı. Çakmak taşını sürterek çıkan kıvılcımla önce ağaç kabuğuna benzeyen kavı tutuşturup bununla da mumu yakacaktı. 

Hırsız adamın önüne kadar sokulup kav tutuşmağa yüz tuttukça hafifçe üfleyerek söndürüyordu. 

Ev sahibi kavın kendiliğinden söndüğünü sanarak kendi kendine: Kav herhalde rutubet almış, nemli ki ateşlenirken sönüyor, diyordu. 

Etraf zifiri karanlık olduğu için hemen önünde çökmüş duran ve ateşini söndüren hırsızı göremiyordu.

Ey arkadaş, senin de gönlünde böyle sinsi bir ateş söndüren var ki kalbin iyilik ve imanla aydınlanmıyor.

Bilen, duyan ve anlayan bir gönül her dönen şeyi bir döndüren olduğunu nasıl bilmez? Geceyle gündüz, sahipsiz, kendi kendine nasıl gelir gider?

Ey aklı kıt adam, evin bir yapıcı ustası olması mı yoksa yapıcısız kendi kendine yapılması mı akla daha uygun?

Ey oğul, yazıyı bir yazanın olması mı olmaması mı akla yakın. 

Işıl ışıl etrafına ışık saçan mum bir yakanı olmadan mı yanıyor?

Karlı dağlar, göl, ağaç ve çiçeklerle bezeli muhteşem bir resim tablosu, kör ve çolak bir adamın elinden mi çıkmış olabilir yoksa gören ve bilen hünerli bir elden mi?

Bu dünya bir tuzaktır, taneleri de istek. Tuzaklardan kaç, yüz çevir. Böyle yaparsan ferahlık bulursun, isteklere kapılırsan belalara uğrarsın. 

Allah Resulü bu konuda: “Müftüler senin için kuvvetli fetvalar verse bile sen kalbine danış” vicdanına sor, buyurdular. 

İstemeği bırak, Allah acısın. Hakk'a kullukta bulun, gül bahçelerine git. 

Perde altına girmek veya gözünü kapamakla güneş ne kararır ne de işinden kalır. (Mesnevi, c.6,s.33)

(Yaşar Çalışkan,  Kızıl Postun Eşiğinde Hz. Mevlânâ'dan Seçme Hikâyeler, Nüve Yayınları, Konya, 2008)

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

HER İŞİN GÜZEL TARAFINI DÜŞÜN

 

İlim meraklısı bir talebeye, sevgili babası, Meram Dere'de etrafı kavaklarla çevrili, çay kenarındaki bahçesinin bir köşesinden bir ev yeri verdi.

Talebe, yeşili bol, çeşit çeşit meyve ağaçları ile bezeli bu güzel bahçenin kenarına iki oda üstü hasırlı, toprak damlı bir evceğiz yaptırdı. Askerden yeni gelmiş olan bu gence yeni evli olduğu için şimdilik bu küçük ev fazlasıyla yeterdi. Evceğizin temelinden itibaren yapılışında konu komşu, talebe arkadaşları ücretsiz birer ikişer gün çalışıvererek yardımcı oldular. Talebe ve sohbet dostlarından yapıcılıktan anlayan yapısına, sıvadan anlayan sıvasına yardım etti. 

Küçük ev yapılıp bitince durumu öğrenen şeyhi, talebesine hayırlı uğurlu olsun deyip güle güle otur dileğinde bulunmak üzere bir hediye alıp ziyaretle evini görmeğe geldi. Havası ve suyu pek hoş, bahçe içindeki bu şirin evin etrafını gezip gören şeyhi evin pencerelerini göstererek talebesine sordu:

-Ey dost, bu pencereyi niçin açtırdın? Dedi. Müridi cevap verdi: 

-İçeriye aydınlık girsin diye.

Şeyhi anlamlı bir bakışla:

-Oradan aydınlık zaten girer. Her iş ve harekette esas olan Hakk'a niyet ile ibadettir. Senin pencere açmaktan maksadın oradan Ezan-ı Muhammedi'nin sesini işitmektir, dedi.

 

(İsmet Neccar'ın beytini hatırlamamak mümkün mü?

“Hacı Kâbe yollarında koşup yoruluyor. Ben ise Hakk'ın güzel yüzünün âşıkıyım. Hacı evi, bense ev sahibini arıyorum.”)

 

MUM BİR YAKANI OLMADAN YANAR MI?

 

Karanlık bir gecede bir adam evinde bir ayak pıtırtısı duydu. Hırsızdan kuşkulanarak yanı başındaki mumu yakmak için çakmak taşını eline aldı. Çakmak taşını sürterek çıkan kıvılcımla önce ağaç kabuğuna benzeyen kavı tutuşturup bununla da mumu yakacaktı. 

Hırsız adamın önüne kadar sokulup kav tutuşmağa yüz tuttukça hafifçe üfleyerek söndürüyordu. 

Ev sahibi kavın kendiliğinden söndüğünü sanarak kendi kendine: Kav herhalde rutubet almış, nemli ki ateşlenirken sönüyor, diyordu. 

Etraf zifiri karanlık olduğu için hemen önünde çökmüş duran ve ateşini söndüren hırsızı göremiyordu.

Ey arkadaş, senin de gönlünde böyle sinsi bir ateş söndüren var ki kalbin iyilik ve imanla aydınlanmıyor.

Bilen, duyan ve anlayan bir gönül her dönen şeyi bir döndüren olduğunu nasıl bilmez? Geceyle gündüz, sahipsiz, kendi kendine nasıl gelir gider?

Ey aklı kıt adam, evin bir yapıcı ustası olması mı yoksa yapıcısız kendi kendine yapılması mı akla daha uygun?

Ey oğul, yazıyı bir yazanın olması mı olmaması mı akla yakın. 

Işıl ışıl etrafına ışık saçan mum bir yakanı olmadan mı yanıyor?

Karlı dağlar, göl, ağaç ve çiçeklerle bezeli muhteşem bir resim tablosu, kör ve çolak bir adamın elinden mi çıkmış olabilir yoksa gören ve bilen hünerli bir elden mi?

Bu dünya bir tuzaktır, taneleri de istek. Tuzaklardan kaç, yüz çevir. Böyle yaparsan ferahlık bulursun, isteklere kapılırsan belalara uğrarsın. 

Allah Resulü bu konuda: “Müftüler senin için kuvvetli fetvalar verse bile sen kalbine danış” vicdanına sor, buyurdular. 

İstemeği bırak, Allah acısın. Hakk'a kullukta bulun, gül bahçelerine git. 

Perde altına girmek veya gözünü kapamakla güneş ne kararır ne de işinden kalır. (Mesnevi, c.6,s.33)

(Yaşar Çalışkan,  Kızıl Postun Eşiğinde Hz. Mevlânâ'dan Seçme Hikâyeler, Nüve Yayınları, Konya, 2008)