ŞERH-İ MESNEVİ ÇAĞLAYANINDAN İBRETLER -8

                                                              

DENİZ BİLGİSİNE SAHİPSEN DENİZE DAL

Açık denizde yolculuk için bir nahiv (dil) âlimi bir gemiye bindi ve sefer başladı. Bir müddet sonra kendini beğenmiş, gururlu dil uzmanı nahivci gemi kaptanına yönelerek:

-Kaptan, hiç nahiv (dil ilmi) okudun mu? Diye sordu. Gemici omuzunu silkerek:

-Okumadım, cevabını verince nahivci:

-Ömrünün yarısı boşa gitmiş, dedi.

Gemicinin bu sözle kalbi kırıldı ve kızdı ise de o anda susmağı konuşmağa tercih ederek karşılık vermedi. Aradan çok  geçmeden şiddetli bir rüzgar çıktı. Rüzgar, deniz yüzünde talaş gibi oynayan gemiyi bir girdaba doğru sürükleyince kaptan yüksek sesle korkudan sığınacak yer arayan nahivciye:

-Hoca, söyle bakalım yüzme bilir misin? Diye sordu. Nahivci:

-Ey tatlı sözlü, güler yüzlü kaptan, bilmem, deyince, gemici:

-Ey nahivci, gitti ömrünün tamamı dedi. Çünkü bu gemi girdapta batacak. Burada nahiv (dil) ilmi değil mahiv (deniz) ilmi, yüzme lazım.Deniz bilgisine sahipsen korkusuzca denize dal.

Deniz suyu ölüyü üstünde taşır. Denize düşen diri nasıl kurtulur? İnsanî isteklerini öldürebilirsen sırlar denizi seni başının üstünde taşır.

Ey herkese eşek diyen kendini beğenmiş, işte sen de eşek gibi buz üstünde kalakaldın. Adım atacak halin yok.

 

 

GÖREN KÖR, İŞİTEN SAĞIR, SOYULMAKTAN KORKAN ÇIPLAK

 

Doğuyu batıyı okumuş, konuşmağa başlayınca ağzından bal akan biri vardı. Nükteli, eğlenceli ve ibretli hikâyeleri dinleyenleri zevkle büyülerdi.

Bir gün meraklı dinleyicilerine; uzağı gören kör, işiten sağır ile uzun etekli çıplaktan bahis açtı.

Garip ama gerçek. Asıl kör; görmek istemeyen, asıl sağır; duymak istemeyen   ve asıl cimri de vermek istemeyen değil midir?

Meraklılar, güzel hikâyeler anlatan meddaha sordular:

- Bahsettiğin uzaktan işiten sağır kimdir?

- İnsandaki bitmez emel. O herkesin ölümünü işitir de kendi öleceğini duymaz.

- Uzaktan gören kimdir?

- Hırstır. Halkın, başkalarının ayıbını kılı kırk yararcasına görüp sokak sokak anlatır kendinin zerre kadar ayıbını görmez.

- Uzun etekli çıplak ne?

- Çıplak adamın eteği olur mu ki eteğini kes-sinler. O çıplak dünya düşkünü çulsuz kalmış müflis adamdır. İflas etmiş, parasız, pulsuz biri soyulmaktan nasıl korkar? Dünyaya çıplak gelmiş, çıplak gidecektir. Hırsız endişesi boşunadır.

Ölüm vakti, zengin servetinin kendinin olmadığını, akıllı da hiç bir hünerinin  bulunmadığını anlar. Hayat boyu çekilen korku, eteğine doldurduğu testi kırıklarına sarılıp onları kaybetmekten korkan çocukların korkusuna benzer. O çanak çömlek kırığından bir parçasını alsan ağlar, geri versen sevinip, güler. Çocuk daha ilim elbisesini giymediği için  ağlayıp gülmesine itibar edilmez.

İşte böylesi bilginler, eteğini kurtarma endişesindeki uzun etekli çıplağa benzer.

Âlim geçinen  o zalim ahrette faydası olmayacak yüz bin şeyi bilir de kendi ruhunun hakikatini bilmez. Her kumaşın kıymetini pekala bilir fakat kendi kıymetini bilmezsin. Bu ne ahmaklık?(Şerh-i Mesnevi,c.10,s.684-691)

(Yaşar Çalışkan, Kızıl Postun EşiğindeHz. Mevlânâ'dan Seçme Hikâyeler, Nüve Yayınları, Konya, 2008)