Akrebin sokması kininden dolayı değil, huyu icabıdır.” (Şerh-i Mesnevi, c.6,s.58-113)

İnsan yılan ve akrebe ne yaptı ki onu sokup öldürüyor? Kurdun yırtıcılığı yaratılışındandır. (Şerh-i Mesnevi, c.6,s.58-113)

İş bilen ve aklı ereni gönder de tavsiyede bulunma. O yapacağı işi ve sözü bilir. (Ş.M.c.6,s.58-113)

Öyle gaddar ve ikiyüzlü adamlar vardır ki dostunun postunu yüzmek için canım, dostum diyerek kasap gibi ayağına başlarını sürerler. Maksatları kanını döküp derisini yüzmektir. (Kasap da derisini yüzmeden koyunun ayağına yüz sürer gibi yapmaz mı?) (Şerh-i Mesnevi, c.6,s.58-113)

Ey yolcu, aslan gibi ol, avını kendin yakala. Başkasının arsasına ev yapmağa kalkışma. İşini kendin gör. (Şerh-i Mesnevi, c.6,s.58-113)

Miski vücuduna değil, kalbine sür. Kalbe sürülecek misk nedir? Yüce Allah’ın ismi.. (Şerh-i Mesnevi, c.6,s.58-113)

Haberin olsun iyilikler iyiler yanına gider, kötülükler kötüler. (Şerh-i Mesnevi, c.6,s.58-113)

Acı; acı ile kötü; kötü ile uyuşur. Sapık bir gönül Hakk’a nasıl ulaşır? (Şerh-i Mesnevi, c.6,s.58-113)

Ey kardeş, sen düşünceden ibaretsin, ondan başkası kemik ve sinirdir. (Şerh-i Mesnevi, c.6,s.58-113)

Düşüncen gülse gül bahçesin, dikense hamam odunu. (Şerh-i Mesnevi, c.6,s.58-113)

 

Gül suyu gibi hoşsan başlarına ve yüzlerine sürerler, idrar gibi pissen dışarıya atarlar. (Şerh-i Mesnevi, c.6,s.58-113) 

Kuyumcunun âleti kunduracının elinde kuma atılmış tohum gibi olur. Kundura tamircisinin âleti de çiftçinin elinde köpeğin yalağındaki samana, eşeğin yemliğindeki kemiğe benzer. (Şerh-i Mesnevi, c.6,s.58-113) 

Kur’an’da “Yeryüzünde seyahat ediniz” buyrulduğu gibi Peygamberimiz de “Seyahat ediniz, sıhhat bulursunuz” demiştir.(Şerh-i Mesnevi, c.6,s.58-113)

Gönül ehli ile görüşüp konuşma; Hakk’a ve gerçeğe doğru bir seferdir. (Şerh-i Mesnevi, c.6,s.58-113) 

Gönül erinin defteri harf kalabalığı maddî defter değil; kar beyazı ışıklı bir kalbtir. Âlimlerin azık ve sermayesi kalem eseri güzel kitaplarla düşünce eserleridir. (Şerh-i Mesnevi, c.6,s.58-113)

Işık kaynağı bir gönül arifler için mânevî kapıların aralanmasıdır. (Şerh-i Mesnevi, c.6,s.58-113)

Sana duvar görünen, azizlere kapıdır. Sana taş görünen onlara incidir. (Şerh-i Mesnevi, c.6,s.58-113)

Senin aynada gördüğünü arifler daha önce bir kerpicin yüzünde görürler. (Şerh-i Mesnevi, c.6,s.58-113)

Gönül eri bir dervişi kıyafetten ibaret sanma, bu seni çocukların cevizle kuru üzüme aldanışı gibi aldatır. Bizim kalıbımız ceviz ve kuru üzüm gibidir, ona çocuklar düşkün olur. Mert isen bu ikisinden geç. (Şerh-i Mesnevi, c.6,s.58-113)

İyi adamdan kötülük gelmez mi? Hazret-i Âdem şeytana ne kötülük yaptı ki onun hilesine uğradı? (Şerh-i Mesnevi, c.6,s.58-113)  

Kötü düşünmek hatadır. Din kardeşim için nasıl böyle düşünürüm. (Şerh-i Mesnevi, c.6,s.58-113)

İnsan şeytanının kalbi şeytan yatağıdır, onların verdiği (söz ve) teminata inanma. (Şerh-i Mesnevi, c.6,s.58-113)

Kim dünyada İslamdan sapar, şeytanın bozgunculuğuna ve dost yüzlü düşmanın övgü ve hilesine aldanırsa, yarın sırat köprüsünde tepetaklak düşerek sersemliğinin cezasını çeker. (Şerh-i Mesnevi, c.6,s.58-113) 

Allah’ın adı münafığın sadece dilindedir. Ruhunda inançsızlığının kokuşmuşluğu bulunur. Onun zikri çöplükte bitmiş ot, lağam yanında yetişmiş gül ve susam çiçeği gibidir. (Şerh-i Mesnevi, c.6,s.58-113)

Cehenneme ait kin kalbinde bulunursa sen de cehennemin bir parçası olursun. Akıllı ol, parçalar bütüne katılır. Cennetin parçasıysan zevkin cennet gibidir. (Şerh-i Mesnevi, c.6,s.58-113) 

İkiyüzlü, kalpazan kâfirler gündüzün (yani gönlü aydınların) düşmanıdır. Altın gibi temiz müslümanlar ise, gündüz gibi nurlu insanların âşığıdır. (Şerh-i Mesnevi, c.6,s.58-113) 

Halil İbrahim Peygamber: Ben ay, yıldız ve güneş gibi batan şeyleri, sonu yok olan ve yok olacak şeyleri sevmem, dedi. (Şerh-i Mesnevi, c.6,s.58-113)                              

Hazret-i Musa’nın elindeki asa Hakk’ın peygamberi olduğuna şahitti. Sihirbazların deyneği yalancı şahit oldu. (Şerh-i Mesnevi, c.6,s.58-113).                                           

Çamura çakmak taşıyla vurursan nasıl kıvılcım çakar? (Şerh-i Mesnevi, c.6,s.58-113)