Her yıl öğretmenler günü oldu mu; herkes yıllar geçse de üzerinde emeği olan öğretmenlerini hatırlar, onları hayırla yad ederler. Zira onlar bir çiçek gibi öğrencilerini sevmiş, onları sevgiyle yetiştirmiştir. Öğrencilerini kendi çocukları gibi görmüşler, hayata hazırlamışlar, mezun etmişler, başarılarını gördükçe "bunlar benim öğrencimdir" diyerek göğüslerini kabartmışlardır. Gerçekten elleri öpülecek, özveriyle çalışan, idealist, onlara kişilik aşılayan nice isimsiz kahraman öğretmenlerimiz vardır.

İslam'ın ilk öğretmeni hiç şüphesiz Hz Muhammed Mustafa(sav)dır. Ama O'nun elinde yetişmiş Yesrip'i Hz. Peygamber'e hazırlayarak oranın Medine-i Münevvere olmasını sağlayan hiç şüphesiz Mus'ab bin Umeyr'dir. Mus'ab zengin bir ailenin çocuğudur.  Mekke'de en güzel elbiseleri giyen, en güzel kokuları süren, çok zarif, kibar, yakışıklı bir delikanlıdır. O, dünyanın malı ve mülkünün yüreğinde kopan fırtınaları dindirmediği ve gönlündeki yangını söndüremediğini anlamıştı.  Ruhunun derinliklerinde kendisini ötelere doğru çağıran ilahi sese kulak veren Mus'ab dünya malında bulamadığı neşe ve sevinci Hz. Muhammed Mustafa'nın(sav) yanındaki iman hakikatlerinde bulmuştu. O Müslüman olmuş, dünyalıkları elinin tersiyle iterek açlığa, yoksulluğa ve çileye talip olmuştu. Cennet köşklerini tanıyınca yalan dünyanın serveti onu tatmin etmedi.  Bir gün Peygamberimizin yanına geldiğinde Mus'ab'ın üzerinde yamalı bir elbise vardı. Peygamberimizin gözleri doldu. Çünkü o önceden servet içindeydi. Efendimiz onun hakkında şöyle buyurdu: "Allah'ın kalbini nurlandırdığı şu kimseye bakın. Anne ve babasının onu en güzel yiyeceklerle beslediğini gördüm. Allah ve Rasülü'nün sevgisi onu gördüğünüz hale getirdi."

Annesi onun Müslüman olduğunu duyunca önce onu hapsetti, sonra aç bıraktı, kölelerine kamçılattırdı ama Mus'ab'ı inandığı yoldan geri döndüremedi. Mus'ab Yesrip'e öğretmen olarak gönderilecektir. Mekkeliler ilahi davete kapılarını kapatınca boş durmayan Allah Rasülü Hacc'a gelen yabancılara İslam'ı anlatmak için Mina'daki çadırları dolaşıyordu. Birçok çadırdan kapılar yüzüne kapatıldı. Ancak Medine'den gelen altı kişi Rahmet Peygamberindeki nurlu simada yalan sözün olmayacağını anlamışlar ve Peygamberimize iman etmişlerdi. Ertesi yıl I. Akabe Biatı olarak tarihe geçen görüşmede on iki kişi olarak gelen Medineli heyet kendilerine İslam'ı anlatacak bir öğretmen istiyorlardı. Bu görev için Peygamberimiz Mus'ab bin Umeyr'i seçti. Kimi kimsesinin olmadığı, önceden tanımadığı on günlük yol mesafesindeki bir yerlere hicret edecekti. Yapacağı iş çok önemli bir o kadar da tehlikeli idi. Peygamberimize; "benden başkası mı yok, ben onları tanımam" demedi. Mus'ab Medine'ye varınca Medineli ilk Müslümanlardan Es'ad bin Zürare'nin evinin bahçesinde Müslümanlara sohbetler yapmaya başlamıştı.

Evs kabilesi reislerinden Useyd bin Hudayr elinde mızrağı ile Mus'ab'ı sohbet yaparken gördüğünde "Yeter artık bizim aklı zayıf olanlarımızı mı kandırmaya geldin! Canını seviyorsan çabuk terk et burayı" dedi. Herkes telaşlanırken Mus'ab gayet sakin bir şekilde: "Biraz soluklanıp sözlerime kulak verir misiniz, eğer hoşunuza gitmezse bana engel olursunuz" dedi. Nezaket dolu bu sözler karşısında kızgın Useyd: haklısın diyerek elindeki mızrağı yere saplayıp “seni dinliyorum” dedi. Dinledikçe yüreğindeki kararan bulutlar uzaklaşıp gönlü berraklaşmaya başladı ve "Bunlar ne kadar güzel sözler ben nasıl girerim bu dine" deyip Kelime-i Şehadet'i getirip Müslüman oldu. Daha sonra bu güzel sözler Evs Kabilesi reislerinden Sa'd bin Muaz'ı da etkilemiş O da Müslüman olmuştu. Evs Kabilesinin tamamı reislerinin hidayeti ile birlikte o gün akşama kadar Müslüman olmuşlardı.

Bir yıl gibi bir sürede Medine'de Mus'ab'ın anlattığı Kur'an'ın nurunun girmediği ev kalmamıştı. Rasülullah Efendimiz Mus'ab'ın İslam'a hazırladığı Yesrip'i nurlandırdıktan sonra Yesrip'in adı Medine-i Münevvere olmuştu. Mus'ab Bedir'de ve Uhud'da İslam'ın sancaktarlığını yapmıştır. Peygamberimize çok benzeyen Mus'ab'ı İbn Kamia isimli müşrik, Hz. Peygamber zannederek sağ elini koparır, O, sancağı sol eline alır, sol eli de kopunca sancağı göğsüne dayar ve son mızrak darbesiyle sevdalandığı cennete yükselir Mus'ab'ın ruhu... Mus'ab şehid olduğu Uhud meydanında üzerine örtülecek örtü bulunamaz. Peygamberimiz O'na "Seni Mekke'de gördüğümde senden daha güzel giyinen, senden daha yakışıklı kimse görmedim şimdi başın örtülünce ayakların, ayakların örtülünce başı açıkta kalıyor" buyurur ve gözü yaşlı "Başını örtün ayaklarını da izhir otlarıyla kapatın"(Buhari, Cenaiz,27) buyurmuşlardır. Mus'ab gurbet ellerde İki cihan serverinin yanı başında "Allah, müminlerden canlarını ve mallarını cennet karşılığında satın almıştır. (onlar) Allah yolunda savaşarak öldürürler ve öldürülürler."(Tevbe,111) ayetine mazhar olup canı ve malını verip cenneti kazanmıştır. Selam olsun Mus'ab'a ve O'nun yolundan yürüyen çağımızın Mus'ab ruhlu öğretmenlerine...