TAKVİM

Eskiden şimdiki imkânlar yoktu. İnsanlar aklına geldiği an her zevke hitab eden saatlere bakamaz, sabahlarını güzelim takvimler karşılamazdı. 

Bahar ayları, çiçek çiçek bahar dallarının manzarasıyla, yazı gelincikler, kavun karpuz resimleri ile güzü sararan altın yapraklar, sarı ayva, kırmızı yanaklı elma ve salkım salkım üzümlerle, kışı ise kızak kayan çocuklar ve kardan kırılacak dallarla ayrı güzellikte resim ve manzaraların süslediği, bakanlara ayrı bir zevk veren takvimler yoktu. 

Her ayı eşsiz bir tarihi tablo ile donatılmış, Selimiye Camii, Boğaz – Kesen Hisarı, Topkapı Sarayı, Mevlânâ Türbesi, Barbaros Hayreddin Paşa Anıtı, Yavuz Sultan Selim Çeşmesi veya bir kitap cildi, bir mezar taşı kitabesi ile zenginleştirilmiş güzelim takvimler yoktu. Onun için vakti ve saati bilmek bu günkü kadar kolay değildi. 

Nasreddin Hoca'nın gençlik yıllarıydı. Mübarek ramazan ayı gelmiş, herkes mânevî bir huzur içinde oruç tutmağa başlamıştı. 

Hoca günleri şaşırmamak için evin en dip odasının yine dip köşesine yerleştirdiği bir çömleğe her gün bir çakıl taşı atarak hesabını sağlama almıştı. 

Akranlarından durumu öğrenen bir genç Hoca'ya bir şaka yapmağı düşündü. Hoca'yla evlerinde oturdukları bir gün Hoca'nın çömleğine gizlice bir avuç çakıl taşı attı. 

Bir iki gün sonra namaz çıkışı cemaatin arasında:

-Hocam, arkadaşlarla tartıştık, bu gün ayın kaçıydı? Diye sordu. Hoca'nın aklına çömlek gelince kendi kendine: Çömleğe baktıktan sonra söylerim, daha iyi olur, deyip cevaptan kaçındı. 

Eve gidince ilk işi çömlekteki küçük taşları saymak oldu. Hayret etti. Bir mânâ veremedi. Çünkü çömlekten seksen tane taş saydı. 

Ertesi gün tekrar:

-Hocam bugün ayın kaçıydı? Sorusuyla karşılaşınca Hoca:

-Bu gün ramazanın otuz beşi, dedi.

Soran şaşırmıştı:

-Olur mu Hocam? Bugün ramazanın otuz beşi ise bayram nerede kaldı? Diye çıkıştı. 

İşin içinde bir iş olduğunu bu sık tekrarlanan suallerden anlayan Hoca:

-Kusura bakma, olmaz amma, çömleğe bakarsan bugün ramazanın yetmişinci günü, ben gene insaflı davranıp yarısını söyledim, dedi.

 

ADAMLIK

 

Aşılan her engel yapılan işin şerefini artırır.

Herkes kendi talihinin demircisidir.

Güzellikle aramadan güzel bulunmaz.

Güzel söz ve düşüncelerin sergilendiği hoş bir sohbet yerinde Nasreddin Hoca'ya sordular:

-Hocam adam olmanın en kısa yolu nedir?

Hoca seçkin bir toplantıda çok lafı gereksiz görüp şöyle cevap verdi:

-Adam gibi konuşanı dinlemek ve dinleyene konuşmak! 

 

ÇEKTİR KURTUL 

Nasreddin Hoca arkadaşlarıyla gönüllerin cilası bir sohbetteydi. 

Aralarından geveze biri Hoca'ya:

-Başım ağrıyor, ne yapayım? Deyince Hoca, bu gayri ciddi ve lüzumsuz adama dönüp:

-V'allahi geçenlerde benim dişim ağrıdı. Çektir, dediler, çektirip kurtuldum, dedi.

 

 

***