Eğlenceye, sefahate, harama düşkün insanlar eğer ateist değillerse; Allah'ın varlığına inanıyorlarsa, az da olsa kalplerinde Allah'a karşı bir iman vardır. Ama bu iman, işlevi zayıf, kişiye ibadetleri yaptıramadığı gibi sahibini haramlardan da el çektirmez. İşte bu minvalde birçok insan var Müslümanların safında! Hem içkim olsun, hem zinam olsun, hem haramlarım olsun, hem Allah olsun hem de Allah kadar güçlü bir büyüğüm olsun. Bu inanç ve anlayış maalesef azımsanacak kadar az değildir. İnsanlarda dini kendileri belirleme hastalığı vardır. Biz de Müslümanız, “Senin sofulanman da ne?” yahut “İşte bu dinci, ben ise dindarım” yaftaları ile dini tüm boyutlarıyla yaşamaya çalışan insanlara bir kulp takılarak kendilerini lekesiz görme hastalığı!

Bu dinin sahibi Allah'tır. Onun en güzel yeryüzünde yaşanmış örnek hayatı da Peygamberimiz Muhammed Mustafa'ya aittir. Sen Allah'a din öğretemezsin. Konuşmalarımızdan ve fikirlerimizden rahatsız olanlar olabilir. Peki, biz konuşmayınca yahut sizin gönlünüzü hoş edecek gülücükler saçınca hakikat değişecek mi? işte O zaman bizim gibi günahkâr insanlar hakikati gizlemiş, Allah'ın ayetlerini az bir paraya satmış olacağız. Peygamber Efendimize müşrikler Müslüman olmak istediklerini ancak bir şartla yanına gelebileceklerini ileri sürmüşlerdi. “Sabahleyin sen bizim putlarımıza kulluk et; Öğleden sonra da biz senin Allah'ına ibadet edelim.” Rabbimiz Kâfirun Suresindeki ayetleri indirerek bunun asla kabul edilemeyeceğini Peygamberimize bildirmiştir.

Gazeteleri açın, ülkemizde aydın geçinen yazarlara bakın, kendi penceresinden olayları yorumladıktan sonra kendisi gibi düşünmeyenleri yobaz ilan ederler, sonra da biz de Müslümanız derler.  Peki, sen düşüncen de ve olayları yorumlama da Kur'an penceresinden mi baktın ki bunun Müslümanlık olduğunu söylüyorsun? Herkes kendi keyfine ve arzu isteklerine uygun din arıyor. Daha doğrusu dini kendi istek ve arzularına göre uyduruyor. Bir taraftan da ölümle karşılaşacakları hakikatleri anlatan insanlara düşman oluyorlar. Oysaki dost acı söyler ama doğruyu söyler. Bizim kimseye düşmanlığımız yok. Kimsenin kimseye faydası olmayacağı o gün geldiğinde; O'na Eyvah söylenen hakikatler doğru iken biz nefsimize uyup kendi sonumuzu kendimiz hazırlamışız diye hayıflanmak kalır.

Kendi oluşturduğumuz vazgeçilmez kutsallarımız zamanla putlarımız haline gelir. Allah ve Rasülü'nden başka kimsenin gösterdiği yol masum ve hatasız değildir. Sen Müslüman evladısın ve Müslüman mezarlığına defnedileceksin. Bir gün cenazen Caminin musalla taşına getirilecektir. Bundan sonraki hayatı kendi başına yaşayacaksın. Bu dünyadaki gibi arkandan doğru yolda olduğunu söyleyecek bir kalabalık grup yok. Sana gelecek cezayı savacak, sana arka çıkacak bir topluluk da yok. Seni Allah'tan koruyacak bir babayiğit de yok. Sen Merhameti her tarafı kuşatmış Rabbiyin huzuruna gidiyorsun.  Ama dünyada Allah kadar büyük tanıdığın adamların vardı. Hani nerede onlar! Seni içinde bulunduğun durumdan kurtarsın ya!  

Dünyevileşmiş bir İslam inancımız var. Kahvenin içerisinde az bir şeker gibi hayatımız hepten dinsiz de olmasın arada bir dinden de bir kırıntı olsun düşüncesiyle dinimiz sadece Kurban kesmeye ve birkaç merasime dönüşmüştür. Dünya kriterlerine göre oluşmuş bir imanımız var. Hâlbuki gerçek iman dünya sınırlarını kaldırır, ebedi âlemin penceresinden bakmayı, yerel değil evrensel düşünmeyi sana öğretir. 

Rabbim kendi dar penceremizden Müslümanlık inşa etmek yerine, Kur'an ayetleriyle dünyamızı inşa etmeyi nasip eylesin.