Tiyatro ve dizi sanatçısı olduğu söylenen bir kadın Yozgat'a giderek Tarihi Konağı ziyaret eder ve Konağın gerçek sahipleri dediği kişilerin duvarlardaki resimleri ile şimdi Konakta çalışanların kılık kıyafetini karşılaştırarak aklınca Medeniyet kriterleri ortaya koymuş ve  yıllarca içinde biriktirdiği başörtüsü düşmanlığını dışa vurmuştur. Bu sarf ettiği sözler toplumdan büyük tepki toplayınca özür dilemek zorunda kalmıştır. Bu da büyük bir gelişmedir.  Özür ifadesinde Tarihi konaktaki manzarayı görünce içine doğan duygu ve düşünceleri aceleyle yazdığını ve kendisi içinde ifadelerinin ürkütücü olduğunu dile getirmiştir.  

Şimdi bu sözlere bakalım "Gözlerime inanamadım. En az 100 sene önce çekilen resimlerdeki hanımefendiler, son derece medeni bir tavır ve kılık kıyafetleriyle bana gülümsüyorlardı... Çok mutlu olmuştum. Sonra kafamı sola çevirdim, gördüğüm manzara 150 sene sonra geldiğimiz noktaydı... Yani konağın yeni sahipleri; Yozgat belediyesi ve çalışanları... Yeni sahipleriyle aralarına girip resim çektirdim. Yüzümdeki ifadeden ne kadar mutlu olmuşum anlarsınız zaten... Konağı terk ederken aklımda tek bir şey kaldı; konağın gerçek sahiplerinin medeni halleri. Sonra karmakarışık duygularla oradan uzaklaştım. Ve kendi kendime sordum. Biz ne zaman ve neden bu kadar geriye gittik diye. Cevabını bulamadım."  Bu sözler aslında fikir hürriyeti bağlamında gayet doğal karşılanabilir. Çünkü kimse İslam dininin emir ve yasaklarını kabul etmek zorunda değildir. Baskı ile kimse Müslüman da yapılamaz başı da örtülemez. İnanmadığı bir şeyi yapmak münafıklıktır. İslam dini içtenlik ve samimiyet ister.  Burada konuyu yazmamızı gerektiren iki amil vardır. Birincisi Sanatçısı olduğu topluma Medeniyet kuralı getirmesi ikincisi yaşadığı toplumun değerlerine yabancı bir hayat yaşayarak aynı toplumun sözcüsü olabilme yetkisini kendinde görmesidir. 100 yıl önce başını açan insanlar muhtemelen siyah beyaz fotoğraflı olan bu insanlar ta o zamanlar bile güzelliklerini sergileyip modern ve medeni olduklarını gösterebildikleri halde şimdi teknolojinin ve modernitenin geldiği bu noktada başlarının örtülü olması bir gericiliktir. Kendi medeniyet penceresinden bakıldığında bu tutarlı olabilir. Ancak Medenilik dekolte giymek, başı açmak,  yahut içki masalarında sabahlamak değildir. 

Eğer geçmişte başı açmak modernlik ve medeni olmaksa daha da gerilere gidelim. Peygamberimizden önce Cahiliyye Arapları sadece başlarını değil hem de tüm bedenlerini açarak Kabe'yi tavaf ediyorlardı.  Bin yıllık Müslüman olan bizim toplumumuz için Başı açıklık modernlik kapalı olmak gericilik öyle mi? Kim öğretti size bu Medeniliği... Mehmet Akif Ersoy Bu sorumuza ve bu sanatçının sözlerine bakın nasıl cevap vermiş:

Eğer Medeniyet Açıp Saçmaksa Bedeni;
Desenize Hayvanlar Bizden Daha Medeni!

Şimdi kendince Medeniyet tasavvuru oluşturan bu sanatçımız bizim bin yıllık değerlerimizi kılık kıyafetimizi ve yaşam biçimimizi kendi oluşturduğu kapalı dünyasında bize dayatmış oluyor. Başörtüsü sizin anlayamayacağınız belki saygı göstereceğiniz bir giyim şeklidir. Aynı tepkiyi İngiltere'de bir rahibenin başında gördüğünüz zaman gösterebilir misiniz? Medeniyet sahibi olmayı ölçen geliştirdiğiniz cihaza tesettür ruhunu yüklemezseniz o cihaz her başı açık gördüğü zaman alarm verecektir. Başı örtmek yahut kapanmaktan daha öte beyinlerde tesettür ruhunu inşa etmeliyiz. Rabbimiz bunu böyle emretmiştir. Siz kendi kafanıza göre modern, çağdaş bir Müslüman kıyafeti hayal ediyorsunuz ama içinde başörtüsü yok. İşte Allah size Hucurat Suresinde şöyle seslenir: " De ki: “Siz Allah'a dininizi mi öğretiyorsunuz? Oysa Allah, göklerdeki ve yerdeki her şeyi bilir. Allah, her şeyi hakkıyla bilendir.”(Hucurat,49)  Başörtüsünü yaşlı kadınlara hasredip; işte Anadolu Müslümanlığı diyerek saf kalpli annelerimiz örnek gösterip Üniversitelerde tahsil gören yahut büyük makamlara gelmiş dindar bayanların başlarını örtmeleri toplumun bazı kesimleri tarafından hâlâ bir türlü kabullenilememiştir. Oysaki Başörtüsü ile beraber dış tesettür giysisi genç iken Allah katında daha değerlidir. Zaten ihtiyarlık yaşında kadınların dış manto yahut pardösülerinin çıkarılmasına izin verilmiştir: "Evlenme ümidi olmayan, doğurganlık çağını geride bırakmış yaşlı kadınların, süslerini göstererek erkeklerin ilgisini çekme amacı taşımamak şartı ile ev dışında giyilecek elbiselerini giymemelerinin sakıncası yoktur. Fakat kapalı giyim konusunda titiz davranmaları kendileri için daha iyidir. Allah her sözü işitir ve her şeyi bilir."(Nur,60) Buradan da anlıyoruz ki tesettür önce zihinlerde makes buluyor.  

Diyanet İşleri Başkanımız Mehmet Görmez hocamızın Türkçemize kazandırdığı Musa Carullah Bigiyef'in Hatun kitabında "Hicap, yani örtünme asla fitne korkusundan değildir. Hicap kadınların yüzlerine ve vücutlarına ait değil hürmetlerine ve hukuklarına dairdir. Örtünme hiç bir zaman avret perdesi olarak emredilmemiş; şeref şiarı, ismet ridası yahut hürmet ihramı olmak sıfatıyla farz kılınmıştır. Musa Carullaha göre örtünme yalnızca erkekleri fitne ve fesattan koruma amacına matuf olamayacağını bunun da Allah'ın adalet sıfatına uygun düşmeyeceğini dile getirerek şöyle demiştir.  İlmin ve İmanın aydınlığında fitne olmaz varsa fitne erkeklerin gözlerinde kalplerinde dillerinde bulunur. İlle de tedbir almak gerekiyorsa erkeklerin gözlerine nikap, kalplerine adap, dillerine de ikap lazım gelir." (Musa Carullah Bigiyef, (Yayına Hazırlayan Mehmet Görmez)Hatun, s.13)

Allah'ın emir ve yasaklarını değerlendirebilmek için evvela zihinlerde bir hicap, örtünme ve hayâ duygusu oluşması gerekmektedir. Rabbim bizleri bu duygudan mahrum etmesin.