Hocaların hocası Kemalpaşazade'nin “Bir gün gelecek Ebussuud, zamanın allamesi olacaktır” dediği Ebussuud Efendi 16. yüzyılın en büyük Osmanlı âlimlerindendir.

İskilip'te doğmuştur. İlk tahsilini babası Muhiddin Efendi'den aldı. Devrin ünlü âlimlerinden Müeyyedzade ve Mevlana İdris-i Karamani'nin derslerine devam etti.       

Şeyhülislam Kemalpaşazade'nin dersleriyle ilmi olgunluğa ulaşan Ebussuud Efendi dönemin padişahı II. Bayezid'in iltifatına mahzar olarak Çelebilikle mükâfatlandırılmıştır. 1528 yılına kadar değişik yerlerde müderrislikte bulundu. Daha sonra Bursa ve İstanbul kadılıklarına getirildi. Son olarak Rumeli Kazaskerliği yaptıktan sonra kendisini yıllar sonra hep aynı unvanla yad ettirecek olan Şeyhülislamlık payesine erişmiştir. Şeyhülislamlığa Fenarizade Muhiddin Efendi'nin halefi olarak gelmiştir. Ölünceye kadar, otuz sene bu görevde kaldı. Mezarı İstanbul'da Eyüp'tedir.

Kanuni ve II. Selim zamanlarında yürüttüğü şeyhülislamlık görevini hakkıyla yerine getirmiştir. Bulunduğu mecliste kimse konuşmaz, herkes onu dinlerdi. Ahlak ve fazilet timsali olarak şöhret bulmuştur. Vakarlı, uzun boylu, uzun sakallı, zayıf bedenli ve nurani yüzlü bir âlimdi.

Ebussuud Efendi tefsir ve fıkıhta Osmanlı bilginlerinin en büyüklerindendir. Arapça ve Türkçe şiirler de yazmıştır.

Devletin yasalarını Şeriatla uzlaştırmaya çalışmış ve Kanuni zamanında yapılan hukuki yenilenme onun fetvalarına dayanılarak gerçekleştirilmiştir. Öyle ki Kanuni Kanuniliğini Şeyhülislam Ebussuud Efendiye borçludur. Kanuni'nin yenilik izleri taşıyan kanunnamelerinin babası Ebussuud Efendidir. Bunun yanında İslam'a aykırı olan her uygulama karşısında onu bulmuştur. Ebussuud Efendi'nin hukuka katkısı hiç şüphesiz fetvaları ve fetvalarından oluşan kanunnamelerle olmuştur.

Eserleri şunlardır:

İrşadü'l-Aklu's-Selim ila Mezaye'l-Kitabu'l-Kerim (Arapça tefsir)

Fetava-yı Ebussuud Efendi (fetvalarında derlemeler)

Kanunname (fetva biçiminde kanunlar)

Maruzat (çeşitli fıkhi ve ameli hükümler)

Duaname (yalın bir dil ile yazılmış dualar ve bunlarla ilgili hadisler, epizotlar)

Galatat (yanlış kullanılan kelimeler) ve

Kaside-i Mimiyye (Arapça ünlü bir şiir)

Kanuni vefat edeceği Zigetvar seferine giderken ona yazdığı mektubunda “Halde haldaşım, sinden sindaşım, ahiret karındaşım, tarik-i Hak'ta yoldaşım” diye hitapta bulunacak kadar değer verirdi kendisine. Kanuni bütün önemli meselelerde ona danışır, görüşlerini dikkatle dinler, sonra: “Bizi münevver kıldınız efendi!” ve hatta bazen de “Her sözünde bir hikmet saklı üstadım” diye iltifatta bulunurdu.

Bir Fransız tarihçinin dediği gibi Kanuni 16. asra “Kanuni Asrı” şeklinde ismini vermeye layıktır. Kanuni imparatorluğunda hayatı boyunca adaletten ayrılmamaya çalışmıştır. Sultan Süleyman bir gün Süleymaniye camiini inşa ettireceği arsa üzerindeki bir Yahudi'nin evini parasıyla istimlâk etmek istedi. Yahudi bu satışa razı olmadığından Sultan, Şeyhülislam Ebussuud Efendi'ye müracaat etti. O da şöyle cevap verdi:

-“Sultanım, ancak bir mukavele ile evi kiralayabilirsin. Her iki tarafın rızası olmadan satış muamelesi yapılmaz.”dedi. Sultan çaresiz boyun eğmek zorunda kaldı.

Kanuni, sarayın önündeki bir bahçeye kendisine hediye edilen bir armut ağacını diktirir. Zaman zaman onun büyüyüp büyümediğini kontrol eder. Her nasılsa karıncalar armut ağacını kemirerek kuruturlar. Bunun üzerine Kanuni, Şeyhülislam Ebussuud Efendi'den karıncaları temizlemek için yazdığı şu beyitle fetva ister:

“Drahta ger ziyan etse karınca

Zarar var mıdır anı kırınca”

Ebussuud Efendi de bir beyitle cevap verir:

“Yarın Hakk'ın divanına varınca

Süleyman'dan hakkın alır karınca”

Karar vereceği her işin dine aykırı olup olmadığını Şeyhülislamdan soran ve aldığı fetva gereğince işlem yapan Kanuni Sultan Süleyman: “Şu çekmeceyi benimle beraber kabrime gömün” diye vasiyette bulunmuştu. Ölünce çekmece vasiyeti icabı mezarının başına getirildi. Şeyhülislam Ebussuud Efendi de dâhil olmak üzere mevcut ulema “gömülürdü-gömülmezdi” diye münakaşaya koyuldu.“İslam'da ölünün eşyasını yanına koymak yoktur. Mecusilerde vardır”, denilirken çekmece tutanın elinden düşerek yere açıldı. İçinden pek çok kâğıt döküldü. Bunlar Ebussuud Efendi'nin fetvalarıydı. Padişahın vasiyetinden muradı sorulduğu vakit: “Ya Rabbi, her şeyi şer'i şerifin fetvasıyla yaptım” diyebilmek arzusunda olduğu anlaşıldı. Verdiği fetvaları gören Ebussuud Efendi ağlamaya başladı ve: “Ah Süleyman!.. Sen kendini kurtarmışsın! İş bize kalmış” dedi.

Şüphesiz bu misallerde bir hukukçu kişilik adına çıkarılacak birçok anlam vardır, ama biz bir yorumla son verelim bu hukukçu şeyhülislamın tahlili denemesine!

Şeyhülislam Ebussuud Efendi dede padişahtan aldığı “çelebilik” unvanının karşılığını torun padişaha “kanuni” unvanını verdirerek ödemiştir.

Yeni bir “DİRİLİŞ”e de toplum olarak hazır mıyız acaba? Ne dersiniz?...

Her yüzyılda onun gibi büyük allameleri Cenab-ı Hak bu millete nasip etsin, mazhar kılsın. Mekânı Firdevsi a'la olsun. Allah rahmet eylesin. Amin!

 

[email protected]

Muhammed ACIYAN

Kültür Dünyamızda