Bizim bir hastalığımız daha var aslında! Toplum içinden yetişmiş kahramanlarımızı ilk önce öldürür sonra da arkalarından mersiyeler yazarız! Cilalar, boyalar, pudralarız! Timsah gözyaşları döker, arkasından Fatihalar, Yasinler okumayı, okutmayı da ihmal etmeyiz. Ne de olsa vefalı bir toplumuz!

Ulu Hakan Abdülhamit Han'ın hal edilişi aslında ders alınabilecek en güzel örneklerdendir. İçeride aydın geçinenler-İslamcılar dâhil- estirilen propagandaların esiri olmuş, dışarıda ise İngiltere başta olmak üzere tüm düşman şer güçler birleşmişti. Şimdilerde olduğu gibi! Filistin'i 150 milyon altına satmadığı, 'kanla alınan toprak bizde ancak kanla verilir' dediği için hal edilmiş, iktidardan indirilmişti.

     Daha sonra İslamcı olan-olmayan aydınlar durumun farkına varmış, fakat artık iş işten geçmiş, cennet vatanımız istila edilmişti. İttihatçılar devlet gemisini karaya oturtmuş, Osmanlı devletini yönetememiş, sadece on yılda elden çıkarmışlardı. Yine bu aydınlarlardan bazıları Cumhuriyet döneminde de yönetimle geçinememişlerdir. İşte onlardan birisi Filozof Rıza Tevfik'tir. Yaptığı hatayı anlamış ama iş işten geçmiştir. Kendisi de yüz ellilik denilen, yurt dışına sürülen aydınlardan birisi olarak  hayatını noktalamıştır. Af Kanunu'ndan faydalanarak 1943'te kendi ifadesiyle "hesaplaşmak için değil, vedalaşmak için" yurda döndü. 31 Aralık 1949'da, felç tedavisi için yattığı İstanbul Vakıf Gurebâ Hastanesi'nde zatürreeden öldü. Mezarı, Zincirlikuyu Asrî Mezarlığı'nda bulunmaktadır.

 

    Sultan Abdulhamid'in Ermeni Komitacıları tarafından öldürülememesi, nedense(!) Tevfik Fikret'i pek üzmüş ve bu üzüntüsünü "Bir Lâhza-i Ta'ahhur - Bir anlık duraklama" adlı şu şiirinde -günümüz türkçesine çevirilmiş halidir- belirtmiştir:

!!!!!!!!!!!!!!!!!!..!

ey şanlı avcı, tuzağını boşuna kurmadın!
       attın...ama yazık ki, yazıklar ki vuramadın!

     Gördüğünüz gibi Tevfik Fikret, bir ermeni komitacının başarısız olduğu bu suikastten dolayı çok üzgündür, tıpkı yoldaşları gibi. Çok koyu bir Abdülhamid düşmanı olan Rıza Tevfik de Abdülhamid'in tahttan indirilmesi için yanıp tutuşanların başında geliyordu lakin Ulu Hakan tahttan indikten sonra memleketin aldığı durum onu kahretmiş ve Abdülhamid'i özlemle anan bir şiir kaleme almıştı.

     Sultan Abdülhamit düşmanı bir şairin,Rıza Tevfik Bölükbaşının, Türkiye Cumhuriyeti kurulduktan sonra yazdığı şiir!

 

SULTAN ABDÜLHAMİD HAN'IN RUHANİYETİNDEN İSTİMDAT

 

Nerdesin şevketli Sultan Hamid Han?!
Feryadım varır mı bârigâhına?
Ölüm uykusundan bir lahza uyan,
Şu nankör milletin bak günahına.

Tahrike yeltenen tac ve tahtını
Denedi bu millet kara bahtını
Sınadı sillenin nerm-ü sahtını
Rahmet et sultanım sûz-ı âhına

Tarihler ismini andığı zaman
Sana hak verecek ey koca Sultan!
Bizdik utanmadan iftira atan
Asrın en siyâsi padişahına.

Padişah hem zalim hem deli dedik,
Îhtilale kıyam etmeli dedik,
Şeytan ne dediyse biz belî dedik,
Çalıştık fitnenin intibahına!!

Divane sen değil, meğer bizmişiz
Bir çürük ipliğe hülya dizmişiz,
Sade deli değil, edepsizmişiz,
Tükürdük atalar kıblegahına!

Sonra cinsi bozuk, ahlakı fena
Bir sürü türedi girdi meydana,
Nerden çıktı bunca veled-i zina!
Yuh olsun bunların ham ervahına!!

Bunlar halkı didik didik ettiler
Katliâma kadar sürüp gittiler,
Saçak öpmeyenler secde ettiler,
Bir asi zabitin pis külahına!

Bu gün varsa yoksa !!!..
Şöhretine herkes fuzulî dellâl
Alem-i ma'nadan bak da ibret al
Uğursuz tali'in şu gümrahına!

 

Haddi yok alçakla derde girenin,
Sehpâ-yı kazaya boyun verenin!
La'netle anılan cebâbirenin,
Rahmet okuttu bu en küstahına!

Çok kişiye şimdi vatan mezardır!
Herkesin beladan nasibi vardır!
Selamete eren pek bahtiyardır,
Bu şeb-i yeldanın şen sıyâhına.

Milliyet davası fıska büründü!
Ridâ-yı diyanet yerde süründü!
Türk'ün ruhu zorla asi göründü,
Hem Peygamber'ine, hem Allah'ına!

Hoş oldu cilvesi cumhuriyetin!
Tadı kalmamıştı meşrutiyetin,
Deccala zil çalan böyle milletin,
Bundan başka çare yok ıslahına.

 

Lakin sen sultanım gavs-ı ekbersin!
Ahiretten bile himmet eylersin.
Çok çekti şu millet murada ersin
Şefaat kıl şâhım medet hâhına.

           Rıza Tevfik Bölükbaşı

 

NOT: Rıza Tevfik ölüm döşeğinde şunları söylemiştir:

“Ben bu şiiri Türk milletine hakaret kastıyla değil, tamamıyla aksi olarak, Türk milletini ölüme götüren bir zümreyi teşhir ve Abdülhamit Han'a edilen iftiraları tespit gayesiyle yazdım.

     31 Mart vakasını tertiplediği isnadı altında tahtından alaşağı edilen büyük hükümdar, bu isnatla, sade iftiraların değil, tertiplerin de en hainine hedef tutulmuştur.

     31 Mart'ı tertipleyen İttihatçılar ve bu işe memur edilenler arasında bizzat ben varım.

     31 Mart'ı kışkırtma ve körükleme işini Selim Sırrı ile Rıza Tevfik idare etti. Hasta yatağımdan söylediğim bu sözlere tarih kulak kabartsın!

 Tarih tekerrürden ibarettir derler... İbret alınsaydı tekerrür mü ederdi?

Ramazan-ı şerifiniz mübarek olsun. Selam ve dua ile sağlıcakla kalınız.

 

 

Muhammed ACIYAN

[email protected]

        Kültür Dünyamızdan