Ağustos ayı, 10 Ağustos 1920'de imzalanan Sevr Anlaşmasını saymazsak genelde zaferlerle dolu bir aydır. Zaten bu anlaşmayı Ankara hükümeti tanımamış, bu anlaşmayı imzalayanları vatan haini ilan etmiştir. Bunlardan iki tanesi vardır ki Türk Milletinin kaderini değiştiren savaşlardır. Biri 26 Ağustos Malazgirt Savaşı, diğeri 30 Ağustos başkomutanlık Meydan Muharebesi. Biri bu vatan toprağını yurt yapmak gayesiyle Doğu Romalılara karşı yapıldı, diğeri ise Doğu Roma'yı yeniden horlatıp Büyük bir Yunan Devleti kurmak isteyen ve bizi bu topraklardan atmak isteyen Yunanlılara karşı yapıldı. Her iki muharebede de biz Rumlarla savaştık.

Türkler,  Anadolu'yu vatan yapmak için geldikleri zaman bu bölgenin hâkimi Doğu Roma İmparatorluğu idi.  Yıl 1071. Aylardan Ağustos.

İran, Suriye ve Irak'ta kurulan Büyük Selçuklu Devleti, kalabalık Türkmen kitlelerini Anadolu'ya sevk ediyordu.  Daha önce babası Çağrı ve amcası Tuğrul Bey'ler 1020 yıllarında Anadolu'da bir keşif yapmışlar, Anadolu'nun doğu kısmının nüfus yönünden yoğun olmadığını, yerleşime uygun olduğunu öğrenmişlerdi. 1060 yılından itibaren Selçuklu ülkesine akın eden büyük Türk muhaceratı Anadolu'ya yönlendiriliyordu. Doğu Roma İmparatoru Romen Diyojen, Doğu Anadolu'dan Türkleri atmak gayesiyle 1068 yılında bir sefer düzenlediyse de Pasinler savasında yenilerek istediği sonucu elde edemedi.

Sultanı Alp Arslan, Doğu Anadolu'yu yurt edinmekte kararlıdır. Ancak Doğu Roma İmparatoru Romen Diyojen yerli ve yabancı askerlerden, balkanlardan kendisini sürekli taciz eden Uzlar ve Peçeneklerden oluşturduğu 200 bin'den fazla askeriyle kendisine çok güvenmekte, kendisine gönderilen Türk elçilerini kabul etmemekte, elçilerle alay ederek “ordularının kışlaması için İsfahan'ın mı yoksa Hemedan'ın mı daha güzel olduğunu” soruyor, Alp Arslan'ın bir an önce teslim olmasını tavsiye ediyordu. (1)İşte bu soruların cevabı Malazgirt'te verilmiş oldu.

Haziran 1071'de Erzurum'a varan İmparator, Alp Arslan'ın çok uzakta olduğunu zannederek Malazgirt ve hatta Ahlat'ı bile alabileceğini hesap ederek Van Gölüne doğru ilerleyişini sürdürdü.

Kışı Halep'te geçiren Sultan Alp Arslan Erzen ve Bitlis yolundan Malazgirt'e vararak harp meclisini topladı, komutanları ile yaptığı istişarede  hilal taktiği konusunda fikir birliğine vardı.

26 Ağustos sabahı düşman ordusunun kalabalık olduğunu gören Sultan, Bizans İmparatoruna barış teklifini yeniledi ise de imparator tarafından reddedildi. O gün beyaz bir elbise giydi, atının kuyruğunu bağladı, ok ve yayını bırakıp kılıç ve topuzunu aldı. Askerlerine şöyle vasiyet etti: “Ey askerlerim! Eğer şehid olursam bu beyaz elbisem kefenim olsun. O zaman ruhum göklere çıkacaktır. Bu takdirde benim yerime Melikşah'ıçıkarınız ve ona itaat ediniz. Zafer müyesser olursa önümüzde çok hayırlı günler olacaktır.”(2)

Savaş, Cuma namazından sonra Türklerin ok saldırısıyla başladı. Türk ordusunun büyük çoğunluğunun atlı birliklerden oluşması nedeniyle Bizans ordusunda epey asker zayiatına sebep oldu.  Fakat bu durum Doğu Romalıların maneviyatını fazla bozmadı ve saflarını korudular. Bunun üzerine Alp Aslan ordusuna, yanıltıcı bir geri çekilme emri vererek merkezdeki birlikleri gerilerde gizlediği kuvvetlerin yanına doğru kaydırdı. Türklerin hızlıca geri çekildiğini gören Bizanslılar Türk ordusunu kovalamaya başladılar.  Yan taraftaki Türk okçularının saldırılarına aldırmadan ileri harekâtına devam eden Bizans ordusu merkezden oldukça uzaklaşınca, etrafı Türk ordusu tarafından kuşatıldı. Etrafının sarıldığını gören imparator, geri çekilme emrini vermekte gecikti. Bu ikilemdeyken karşıdan Türk ordusunun taarruza geçtiğini görünce çekil buyruğunu verdi. Generaller, askerler paniğe kapılarak üzerindeki zırhları da atıp kaçmaya başladılar. Arkası tamamen Türk süvarileri tarafından tutulan Bizans ordusunun büyük bir kısmı yok edildi.

İmparator yaralı olarak esir edildi. Sultan imparatora iyi davrandı, onun canını bağışladı. Doğu Anadolu'nun Türklere bırakılması, kendi fidyesi için 1.500.000 dinar, yıllık vergi olarak da 360. 000 dinar ödemek şartıyla imparatorla bir anlaşma yapıldı. İstanbul'a dönünce taht değişikliği olduğundan yeni imparator bu anlaşmayı tanımadı. Bunun üzerine Alp Arslan, emrindeki ünlü kumandanlarına Anadolu'nun fethi emrini verdi. Bu emir doğrultusunda Türkler Doğu Anadolu'yu baştanbaşa fethettiği gibi, Sultana muarız olan amcazadeleri Süleyman Şah ve emrindeki yabgulular (babası Kutalmış'a bağlı emirler) Üsküdar'a kadar olan Anadolu topraklarını fethettiler.

***

30 Ağustos Başkomutanlık Meydan Muharebesi

Türklere 1071 yılında vatan olan Anadolu toprakları Osmanlıların batıya geçişinde de bir üs olarak kullanılmıştır. Orta Macaristan'a kadar yayılan Osmanlı İmparatorluğunun her savaşında sürekli Anadolu halkı hem asker olarak hem de lojistik olarak orduyu desteklemiştir.Osmanlının Avrupa karşısında güç kaybetmesinin tarihi olan 1683'ten beri sürekli çekilen Türkler, Sakarya'da düşmanı durdurmuştur.  Mustafa Kemal,Kütahya ve Eskişehir muharebelerinden sonra fazlaca yıpranan Türk ordusunun Yunanlılarla arasında büyük bir boşluk bırakarak Sakarya'nın doğusuna kadar çekilmesini emretmişti. 25 Temmuz'a kadar yapılan bu çekilmede Eskişehir, Kütahya ve Afyon Yunanlıların eline geçti.

Mustafa Kemal Paşa, ordunun toparlanması için gerekli hazırlıklara başladı. Üç ay süreyle olağanüstü yetkileri haiz başkomutanlık kanunun çıkardı ve meclis tarafından 3 ay süreyle başkomutan seçildi.  Tekalif-i Milliye kanunu çıkartılarak ordunun ihtiyaçları giderilmeye çalışıldı. Haymana ve Polatlı yakınlarına kadar gelen düşman birlikleri 23 Ağustos'tan itibaren taarruza geçtiler. Bu taarruz karşısında Türk birlikleri, bulundukları mevkide tutunabildiler. 1- 5 Eylül arasında bazı tepeler Yunanlıların eline geçti ise de 6-12 Eylül arasında yapılan savaşlarda yunanlılar ağır bir hezimete uğramışlardır. Bu savaşın kazanılmasında Ağustos ayı boyunca yapılan hazırlıkların çok önemli bir payı vardır. Bu zaman süresince ordu dinlendirilmiş, ihtiyaçları giderilmiş, lojistik destek ve ikmal ve intikalleri sağlanmıştır. 23 Ağustosta başlayıp 13 Eylül gününe kadar aralıksız devam eden ve çok sayıda subayın şehid edildiği bu savaş için Mustafa Kemal, “Sakarya Melhame-i Kübrası” adını verdi.(3)

 Sakarya Savaşı, Türklerin kaderinin değiştiği bir savaştır. O zamana kadar daima geri çekilmek mecburiyetinde kalan Türk ordusu, bu zaferden sonra taarruza geçmiştir.

Türk tarihinde bir dönüm noktası olan diğer bir zafer de Başkomutanlık Meydan Muharebesidir. Başkomutanlık meydan Muharebesi, bir yıl süren bir hazırlık devresinden sonra gerçekleşmiştir. Sakarya savaşından sonra ordunun çok yıprandığını gören Mustafa Kemal Paşa, Fransızlarla ve İtalyanlarla bir anlaşma yapmış, ordu için gerekli olan para, erzak, cephane, giyecek, silah ve mühimmat temin edilmişti. Ayrıca Ruslarla da bir anlaşma yapılarak oradan ve Türk Cumhuriyetlerinden de yüklü bir miktar nakdi yardım da sağlanmıştı. Ama esas yük yine fedakâr Anadolu halkının sırtındaydı. Sakarya savaşına hazırlanmak gayesiyle çıkartılan Tekâlif-i Milliye-i Emiriye kararları, memleketin her tarafında uygulamaya konulmuş, geliri sonradan ödenmek şartıyla her ecden askere verilmek üzere bir çift çorap, bir takım iç çamaşırı istenmiş, nakil vasıtalarının, zirai ve sanayi üretimin %40'ına devletçe el konulmuştu.  Ayrıca, fabrika, terzihane, nalbant, demir-döküm gibi meslek gurupları da milli mücadele neticeleninceye kadar ordunun hizmetine giriyordu. (4) Halk çok ağır ekonomik ve sosyal şartlar altında olsa da ordunun hizmetine koşmuş, neyi varsa vermiş, milli mücadeledeki yerini almıştır. Tekâlif-i Milliye miktarının on katı fazlası bir meblağ Konya halkı tarafından orduya teslim edilmişti.(5)

26 Ağustos'ta Afyon'un güneyindeki Kocatepe'de başlayan Büyük Taarruz'da Yunan cephesi yarılmış, Afyon Düşman işgalinden kurtarıldı. İki gün içinde Afyonkarahisar'ın 45-50 km civarındaki bütün düşman müstahkem mevkileri ele geçirildi. Öte yandan mağlup düşman kuvvetlerinden büyük bir bölümü 30 Ağustos'ta Aslıhanlar civarında kuşatılmış, bizzat Mustafa Kemal'in idare ettiği Dumlupınar Meydan Muharebesinde düşman kuvvetlerinin mühim bir kısmı imha ediliş, pek çoğu da esir alınmıştı. Esir alınanlar arasında Yunan ordusunun başkumandanı Trikopis de bulunuyordu.

Dağılan ve panik halinde kaçan düşman askerinin toparlanmasına fırsat vermeden 1 Eylül 1922'de “Ordular! İlk hedefiniz Akdeniz'dir, İleri!” emrini verdi. İzmir'e doğru hızla Yunan askerlerini takip etmeye başladı.1 Eylül'de Uşak,6 Eylül'de Bilecik, İnegöl ve Yenişehir düşman işgalinden kurtarılmıştır. Uşak istikametinden kaçan düşman kuvvetlerini takip eden Türk Kolordusu 4 Eylül günü Kula'yı geri almıştır. 5Eylül'de Alaşehir'i boşaltan Yunan askerleri Salihli mıntıkasına doğru çekilirken çekildikleri yerlerdeki bütün kasaba ve köyleri ateşe vermişlerdir. 7-8 Eylül'de Türk kuvvetleri Yunanlıların ateşe verdikleri Manisa ve Menemen'e girdi. 9 Eylül'de İzmir'e giren Türk kuvvetleri, biraz daha gecikmiş olsalardı Manisa ve Menemen'in akıbetine uğramaktan kurtulamayacaklardı. 10 Eylül'de Başkomutan, Batı Cephesi Komutanlığı ve I. Kolordu İzmir'e girmiş bulunuyordu. Torbalı ve Menderes Vadisine çekilen Yunan birlikleri teslim olmak zorunda kaldı. Aynı gün Bursa da düşman işgalinden kurtarılmış, Kapıdağ ve Erdek'e çekilen düşman birliklerine 18 Eylül'de son darbe vurularak teslim olmaya mecbur bırakılmıştır.

Yunanlıların Türk ordusunun önünden kaçarken köyleri ve kasabaları ateşe verdikleri İngiliz ve Amerikan kamuoyunda ve Fransız basınında geniş çapta yer almıştır. (6)

Medeni Avrupa! Bütün ordusuyla Türkleri kendi yurdunda boğmak istemiş, ama durum tam tersine olmuştur. Karşılarında Mustafa Kemal ve askerleri ve kahraman Türk milletini buldu. Türk milleti namusunu çiğnetmedi çiğnetmeyecek de.

Dipnot:

1)Turan, Osman Prof. Dr, Selçuklular zamanında Türkiye, s.27,Turan Neşriyat, 1971/İST

2)Turan, a.g.e, s.29.

3) Gazi Mustafa Kemal, Nutuk, 412, Atatürk araştırma Merkezi yay, 1997/ANK

4)Nutuk, s.410

5)Avanas, Ahmet, Yrd Doç., Milli Mücadelede Konya, s.245 v.d,Atatürk Araştırma Merkezi Yay, 1998/ANK

6) Balcıoğlu, Mustafa Prof. Dr.,  “Direnen Millet-Milli Mücadele: Ya İstiklal Ya Ölüm” Türkiye Cumhuriyeti Tarihi, C:1,s.312 v.d), Atatürk araştırma Merkezi Yay, 2012/ANK