Vefa, sözünü yerine getirme, sözünde durma, borcunu ödeme, sevgi, dostluk ve bağımlılıkta sebat gibi anlamlara gelir. Vefalı olan insanlara da vefadar veya vefakâr, vefası olmayan, sevgi ve dostluğu geçici olana da vefasız denilir.

Yani vefa, sadece İstanbul'da bir semtin olmayan ahlâkî ve insanî olan önemli bir kavramdır.

Vefa duygusu içerisinde insana hak ettiği değeri vermek, kıymetini bilmek, onları daha sağlığında baş üstünde bulundurmak, gerekiyorsa elinden tutup yardımcı olmak, hatırlamak, ziyaret etmek gibi önemli vazifeler vardır.

Hüner ehli insanları öldükten sonra değil de, ölmeden önce hatırlayıp ödüllendirmek, ayrı bir hünerdir. Ünlü şair ve mütefekkir Ferid Kâm'ın,

“Sağlığında nice ehl-i hünerin

Bir tutam tuz, koyan olmaz aşına

Önce ânı öldürürler acından,

Sonra bir musallâ dikerler başına”

dediği gibi, hüner sahibi insanların değerini ve kıymetini anlamak, onların heykelini dikmek, onlar adına musallâ inşâ etmek, hiçbir anlam ifade etmez.

Öyle ya marifet sahibi insanları zamanında hatırlamaz, açlığa ve sefalete mahkûm edersen, görmesi gereken iltifatı görmesi gerektiği anda göstermezsen, öldükten sonraya bırakırsan ne faydası olacaktır?

Mevlâna Celaleddin-i Rûmî'nin“Dostlarını daima vefa ile an. Arayan sen ol, bulan sen. Hatırlayan sen ol, kucaklayan yine sen. Kula vefası olmayanın, Hakk'a vefası olmaz” sözüyle ifade ettiği gibi, sevdiklerimizi, özellikle yaptığı hizmetlerle, arkasında bıraktığı eserlerle Allah'ın sevgisini kazanmış, hüner sahibi insanları arayıp bulmak, onların hal ve hatırlarını sormak, sağlığında bizden bekledikleri saygıyı ve hürmeti göstermek oldukça önemlidir.

Günümüzde vefa duygusunun oldukça azaldığı, nice değerli insanların yalnızlığa terkedildiği bir dönemde Aydınlar Ocağı Konya Şubesi'nin, Konya'mızın duayen yazarı Veyis Ersöz için düzenlediği Vefa Gecesi çok anlamlı bir gece olmuştur.

Aydınlar Ocağı Şube BaşkanıDr. Mustafa Güçlü'yü tebrik ediyor ve kutluyorum.

Veyis Hocamız gerçekten asırlık bir çınardır. 90 yaşına rağmen, halâ bir delikanlı gibi, pek çok gence taş çıkaracak azim ve gayret sahibidir. Kolay değil, inancından asla taviz vermeden, korkmadan ve yılmadan, baskı ve zulümlere boyun eğmeden yetmiş yıl, evet tam yetmiş yıl kalemiyle cihad etmiş bir mücahiddir. Velûd bir yazardır.

Kolay değil, 19 kitap, 25 binden fazla makale, köşe yazısı yazmak, yerel ve ulusal gazetelerde kalem oynatmak, dergi yönetmek, dergilerde dinimize, kültürümüze hizmet edici çalışmalar yapmak, oğlu, sevgili kardeşim Salih Sedat'ın deyimiyle “Bir Mehmet Akif ruhu ve karakteri” taşıyarak “Örnek Baba Örnek insan”, olmak kime nasip olur ki?

Veyis Ersöz'e vefa gecesinde, beni en çok sevindiren, en çok duygulandıran, en çok gıpta ettiğim şeylerden biri, Veyis Ersöz hocamla evlatları arasındaki ilişkiydi. Maşallah dedirtecek bir sevgi, bir saygı vardı. Her babaya nasip olmayacak evlatlar ve her evlada nasip olmayacak bir baba. Aynı inançta, aynı duygularda, aynı sevinçte, aynı tasada örtüşen bir birlik ve beraberlik görüntüsü vardı. Müthiş bir özgüven vardı.

Bir de aynı yaşta, yıllardır aynı yastığa baş koymuş, elinde bastonuyla, arka sıralara oturmuş, nur yüzüyle, mütebessim çehresiyle etrafına gülücükler dağıtan, Veyis Ersöz hocamızın muhterem eşi Emine Ersöz annemiz.

En önde, Veyis Ersöz hocamızın yanında oturmaya layık Emine annemizin niye arka sıralarda oturduğunu, ya da oturtulduğunu doğrusu anlamadım. “Kim bilir belki de Osmanlıdan gelen, manevî değerlerimizden kaynaklanan bir iffet, bir hayâ, bir mahremiyet duygusu ve anlayışıdır” diye düşündüm.

Ama sonuçta her şey güzeldi. Vefa güzel şeydi.

Hepimizin, eli kalem tutan, yazıp çizen herkesin çıkaracağı güzel dersler vardı.

Unutmamak, unutulmamak, eserlerimizle hatırlanmak çok güzeldi.

Allah Veyis Ersöz hocamıza, Emine Ersöz annemize hayırlı, sağlıklı, uzun ömür versin.  Cumanız mübarek ve bereketli olsun.

                                                        GÜNÜN SÖZÜ

ALLAH'I TANIYAN VE İTAAT EDEN ZİNDANDA DA OLSA BAHTİYARDIR. O'NU UNUTAN SARAYLARDA DA OLSA ZİNDANDADIR, BEDBAHTTIR.

                                                                                                    Said Nursî

 

 

KAMİL BİRCAN       15.01.2016