Ekonomide paketlerin içinde boğulduk. Yüksek fiyatlar vatandaşın belini büküp yokluğa mahkum ederken, faturaların rakamları da omuzları aşağı düşürdü. Ne yapılırsa yapılsın artan fiyatların ütopik sonuçlarına katlanmak zorunda kalıyoruz.

Globalleşen dünyada tek paylaşım salgın hastalıklar ve çatışmalar olurken, ekonomik baskılamalar ülkelerin aklına gelen en kestirme yol oluyor. Çevremiz yangın yeri ve dış politikada serseri mayın gibi oradan oraya savrulurken, sonumuz nereye varacak diye de düşünmeden edemiyoruz.

Ekonomide yangın bir türlü söndürülemez, kurlar her ne kadar baskılanmaya çalışırsa çalışsın artık tarımsal kalkınmada yapılması gerekenler düşünülmeye başlandı. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın gübre ve ilaç fiyatlarında yapılacak indirimleri açıklaması ve destek rakamları çiftçiyi ve üreticiyi ne kadar memnun eder bilemem. Ancak tarımsal kalkınmada yapılacaklar bu küçük adımların çok ötesine geçmezse, yaz aylarında sebze ve meyve fiyatlarının düşmesiyle enflasyonun düşük çıkan rakamlarını hayal bile edemeyeceğiz.

Bu kış bereketli geçiyor. Yağışlar yüzümüzü güldürecek. Kuraklık tehlikesinden artık söz etmiyoruz. Fakat üreticinin önündeki engeller yükselmeye devam ederse rekolteler istenilen seviyelerde olmaz.

Öte yandan konutlardaki aşırı fiyatlanmanın da nasıl önüne geçilecekse, nasıl bir önlem alınacaksa alınmalı. Özellikle turistik bölgelerde fiyatlar almış başını gitmişken, müteahhitler de malzeme fiyatlarından yakınıyor. Bir bütünlük ve denge sağlanmazsa devlet konut yapan müteahhide dönüşür ve beton ekonomisiyle de bir yere varamayız.

Banka kredileri faizleri kement olup milletin boğazına yüksek faizlerle dolanmış sıktıkça sıkarken, “bizi kredilere mahkum edenler utansın” serzenişinde bulunan vatandaşa ne denir? Gelin siz düşünün. Aldığı üç kuruş maaşla geçinmenin türlü yollarını bulan millet sihirbaza dönüştü. Sihirbazların sahnede yaptığı kart oyunlarını artık gündelik hayatına uyguluyor. Kartlar havada uçuşuyor. Kiminle konuşsam borcu olmayan yok. Bu nasıl yaşam şeklidir anlamakta güçlük çekiyorum.

Her zaman dile getirdiğimiz, “cebinizde olmayanı harcarken bin ölçüp, bir harcayın” sözümüzü unutmayın. Yaşam şeklinizi cebinizdekine göre şekillendirin. Artık zaman o zaman değil. Alışveriş merkezleri yine hafta sonları tıklım tıkış dolmuş, fütursuzca alışveriş yapanları ağırlıyor. Üstelik içeceği sigarasını bile kredi kartıyla alırken…

Bir an önce tüketim toplumu olmaktan çıkıp, üretime odaklanmalı, gençleri yeni nesli daha aktif hale getirmeliyiz. Sıkıntı büyük ve ağır… Yapılması gerekenler çok net bir şekilde ortada ve bütün bunlar bir an önce çözüme kavuşturulmalı.

Gerçekleştirilen kabine toplantısında elektrik faturalarına ilişkin herhangi bir somut adım atılmaması yapılan açıklamaların inandırıcılığının olmaması vatandaşı üzüyor. Özellikle vatandaşın fatura yükünü düşürmenin tek formülü fahiş zamları geri çekmek olduğunu herkes söylüyor. Buna bir kulak asmak lazım gelir. Çünkü vatandaş laf değil, derhal indirim bekliyor. 21 dağıtım şirketiyle gerçekleştirilen toplantıda olduğu gibi saraydaki kabine toplantısından da herhangi bir somut karar çıkmadı. Dağ yine fare doğurdu! İktidar gerçekten indirim değil, indirim yapılacağı illüzyonu oluşturdu. Bu zamanda elektriksiz bir yaşam düşünüyor musunuz? Çok zor. O zaman özelleştirmeler vur abalıya yöntemiyle yapılırsa böyle baş ağrıtır ve ilacını bulmakta zorlanırsınız.

Sıkıntılı ve ağır geçen kıştan sağlıkla yaza ulaşmayı dört gözle bekliyoruz. Okullarda küçük çocukların sürekli hastalanması, sınıfların da birer birer karantinaya alınması, önlemlerin yetersizliğini gösteriyor. Eğitimde kaliteyi kaybedeli çok oldu aslında fakat, son dönemlerde özellikle birkaç yılda bomboş mezun olan çocuklara nasıl bir gelecek sunacağız? Çok düşündürücü ve bu durum hepimizi üzüyor.

Biz güzel ve büyük bir ülkeyiz. Mutlaka bu zorlukları da aşacağız. Tabii ki kendimize de çeki düzen vererek.